Yiyin efendiler yiyin Bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak!
Değerli okuyucularım;
14. Yüzyıl düşünürü, Devlet Adamı, Tarihçi ve Büyük İslâm düşünürü İbn-i Haldun, bir toplumun çöküş alametlerini şöyle sıralamıştır;
- Dayanışmanın yok olması,
- Üretimin zayıflaması,
- Tüketim çılgınlığı,
- Vergilerin artması,
- Liyakatin dikkate alınmaması,
- Adaletsizliğin yaygınlaşması,
- Umutların kırılması,
- Göçün hızlanması,
- İblisâne gurur ve kibir,
- Gösteriş, Riyâkarlık ve yalakalık,
- En kötüsü de her şey normalmiş gibi bütün bu olanları görmezden gelen ve kabullenen bir topluluğun olmasıdır.
Hem köklü geleneğimizde hem de günümüzde tüm yaşam alanlarında önemli olan üç kavramın adıdır; Liyâkat-Adâlet ve Sadâkat.
Günümüzde hepimizin bu üç sözcükten dem vurduğu ve kişilerin bakış açılarına göre değişen bu kavramlar, Hepimize çok tanıdık gelen ancak bir o kadar da uzak kaldığımız kelimelere dönüşmüştür. Önemini gün geçtikçe yitiren bu kavramlar; her alanda sorumluluk sahibi olmanın, ilişki kurmanın, görev almanın, aidiyetin, varoluş mücadelemizin konusu olarak oldukça büyük bir öneme sahiptir.
Liyakat sahibi olmadan görev alanlar; mutlaka bulundukları konumu kullanarak yanlış kararlara imza atacaklardır.
Kişisel bakış açılarıyla adaleti tesis edenler; Saman çöpünden kırlangıç yuvası yapanlar ve ilk su baskınında yapmış oldukları yuvayı dağıtanlardır.
Yüce Allah (c.c) Kurân-ı Kerim'de yer alan iki ayet-i kerime ile açıklık getiriyor bu konuyu;
“Gerçekten Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hüküm vermenizi emreder.”
“Onlar yalana kulak veren, rüşvet/haram yiyenlerdir. Şayet sana gelirlerse onların arasında hükmet ya da onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Şüphesiz ki Allah, Adil olanları sever.”
Yazının temeli olan bu 3 kavramın daha iyi anlaşılması adına, dilerseniz bir olayı tekrar hatırlayalım;
Osman b.Talha, Kâbe kayyımı (Kâbe'nin temizliğinden, Eşyalarının korunmasından, Kandillerinin yakılmasından sorumlu tek kişi) idi.
İslamiyetin ilk yıllarında Efendimiz (s.a.v) Kâbe'ye girmek ister. Osman b.Talha buna izin vermez, Hatta Efendimiz (s.a.v) e karşı hiç de hoş olmayan sözler sarf eder.
Gün gelir müslümanlar tarafından Kâbe fethedilir. Efendimiz (s.a.v) Kâbe'nin anahtarını Osman b.Talha’dan teslim alır. Kâbe'yi içindeki putlardan temizler. Hz. Ali (r.a) Kâbe'nin kayyımlığına talip olur. Fakat İki Cihan Serveri, Efendimiz (s.a.v) Kâbe'nin kayyımlığına ehil olan kişinin Osman b.Talha olduğunu bildiği için onu yanına çağırır. Bir zamanlar kalbini kıran ve kabul edilemez sözler söyleyen Osman b.Talha’ya Kâbe'nin anahtarını tekrar teslim eder.
Yani Hz. Ali (r.a) ın talip olmasına rağmen işi ehline Osman b.Talha’ya verir.
Günümüzde çok kullanılan bir sözdür; “Göreve Talip olunmaz, Görev verilir.” Aslında anlamı itibariyle ne kadar da yanlış bir sözdür. İşinin ehli olan insanları keşfetmek bugünkü ortamda pek de kolay değildir.
Aslında onlar köşelerinde keşfedilmeyi beklerken, her devrin adamları çoktan Atını Üsküdar'dan geçirmişlerdir. Ayrıca görev istenmez verilir ise, verilen bu görevin ne zaman tekrar geri alınacağı korkusu Demokles'in kılıcı gibi daima başınızda sallanır durur!
Sözün özü Er olana söylenir;
● Her devrin adamlarından!
● Kendini Allâme-i Cihan sananlardan!
● Başkasının yaptığı bir işi, kendinin varoluş destanı gibi size okuyanlardan!
● Kişilik yoksunu ve Karakter Pazarlamacılarından!
●İçeriği bomboş gezinen, Süper mini eteklilerden!
● İçindeki askılık sayesinde ayakta kalan, Ütülü takım elbiselerden! uzak duranlar mutlaka bulurlar;
Liyâkat, Adâlet ve Sadâkat’in asıl sahiplerini...
Bu kavramların asıl sahiplerinin son dönemde kapıldıkları düşünce maalesef bu şekilde;
“SANIRIM BİZ BU DÜNYAYA AİT DEĞİLİZ.!”
Unutmayalım ki;
Koltuğun isminden de belli olduğu üzere “Döner Koltuk" tur. Koltuklarınız dönmeden önce, Sizin Liyâkat-Adâlet ve Sadâkat sahiplerine dönmeniz dileğiyle...
SAĞLIKLA, BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERLE KALIN VESSELÂM...