31 Mart 2019 Pazar günü yapılacak olan Mahalli İdareler Genel Seçimlerine herkes farklı bir anlam yüklüyor. Kimileri, sandıktan çıkacak sonuca göre, 24 Haziran 2018 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ile başlayan yeni yönetim sisteminin tartışmaya açılacağını öne sürerken, kimileri de seçim sonuçlarının, Kasım 2019’da erken bir Genel Seçimin kapılarını açacağı öngörüsünde bulunuyor.
Anlaşılan o ki; AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın oy oranında ciddi bir düşüşün yaşanması durumunda kısa süreli de olsa kaosu tetikleyecek tartışmalar yaşanacak. Daha kötüsü ülkenin demokratikleşmeden millileşmeye varıncaya kadar bir çok alanda elde ettiği kazanımların heba olması riski hiç de yabana atılmayacak düzeyde.
Oysa yapılacak olan sadece bir Yerel seçim… Anayasa’ya göre; seçilenin rozetini çıkarıp bütün siyasi mülahazalardan arınarak herkese eşit hizmet götürmekle mükellef olduğu bir seçim. Buna karşın, böyle bir seçimin sonucunun, yönetim/hükümet sisteminden tutun da iktidarın meşruiyetine varıncaya kadar bir çok tartışmayı da içinde barındırması öyle zannediyorum sadece bize özgü bir durum…
Türkiye, yeni yönetim sistemi ile birlikte mutlak suretle bu tartışmalardan arınacak, yeni sisteminin ruhuna uygun bir model tesis edecek adımlar atmalıdır. Zira bir zenginlik olan etnik ve kültürel farklılıkların ayrıştırma, çatıştırma ve parçalama aracı olarak kullanılmak istenen bir ülkede yerel yöneticilerin seçimle belirlenmesi, uzun vadede parçalanmayı hızlandıracak en önemli beka sorunudur.
Kimse demokrasi romantizmiyle abanmasın bu önerime. O sözü edilen demokrasinin yansımasıyla, Doğu ve Güneydoğu’daki yerel yönetimler terör örgütünün lojistik üssü haline geldi. O yerel yönetimlerin döşediği asfaltların altına yerleştirilmiş el yapımı patlayıcılarla kurulan kalleş pusular, polise, askere, hatta sivil vatandaşlara ölüm yağdırdı…
Geçtiğimiz hafta sonu, 3 günlük bir seyahati için Mardin’deydim. O demokratik seçimle iş başına gelen eski Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün kadroları Terör Örgütü PKK mensuplarına kaynakları da örgüte teslim ettiği, bu sebeple de görevden el çektirildiği ve 17 Kasım 2016 günü, Vali Mustafa Yaman’ın kayyum atandığı Mardin’de…
TERÖRÜN LOJİSTİK ÜSSÜNDEN GENÇLERİN UMUDUNA EVRİLİŞ
Vali Mustafa Yaman, İçişleri Bakanlığı kararıyla atanan, içlerinde Diyarbakır gibi Büyükşehirlerin bulunduğu İl ve İlçelerden oluşan 95 kayyum Belediye Başkan Vekilinden biri.
Mardin Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Yaman, 2 yıla aşan görevinin ilk döneminde, Belediye’yi terör örgütünün lojistik üssü olmaktan çıkarmış.
Belediye kaynaklarını, Mardinli'nin huzuru, refahı ve konforunu üst seviyeye çıkaran yatırım projelerine kanalize etmiş. Bu arada ilçelerdeki kayyımlarla koordineli olarak bu yatırımları ilçelere de taşımış. Nusaybin’e gittiğinizde bunun göz kamaştıran yansımasına tanıklık ediyorsunuz mesela…
Alt yapı yatırımları, fiziki değişimler falan Mardinlilerin hayal bile edemeyeceği, şehre her gelenin çıplak gözle görebileceği hayranlık uyandıran hizmetler. Bunların yanında bir de gözle görülmeyen ancak batıdaki Yerel Yönetimler için de model olarak yaygınlaştırılması gereken projeler var hayata geçirilen.
Mesela bizzat seçilmişler eliyle dağa çıkarılan gençleri, “Gençlik varsa gelecek var”sloganıyla spor salonlarına, kültürel ve sosyal aktivitelerle donatılmış Gençlik Merkezlerine çekerek, terör örgütünün insan kaynağını kurutmuş adeta. Basketbol, Voleybol, Hentbol ve Futbol gibi spor dallarında iddialı takımlar kurarak gençlerin enerjisini spor salonlarına boşaltmayı başarmış.
Sadece o da değil; mesela sabah 08 ile akşam 22 saatleri arası açık olan Mardin Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi’ne kayıtlı 15-29 yaş grubu genç sayısı 11 bin 800… Gençlik Merkezi derken bulunduğunuz il ve ilçelerdeki bilardo, langırt falan gibi oyunlarla vakit geçirilen merkezler gelmesin aklınıza…
Burası bildiğiniz Gençlik Akademisi… Örneğin sanata yatkın gençler, Burak Tuzlu yönetimindeki bu merkezde tecrübeli eğitmenler eşliğinde Güzel Sanatlar Akademilerine hazırlanıyor. Hazırlıklara katılan 20’yi aşkın genç de sınavları kazanarak Güzel Sanatlar bölümlerine yerleşmiş.
BİLİNÇLİ, ŞUURLU VE MİLLİ DİPLOMATLARIN TOHUMLARI ATILIYOR
Mardin Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi’nde kurulan Uluslararası İlişkiler Birimi olan Dış Politika Atölyesi’nde, gençler gruplar halinde dünyaya açılıyor. “MEZOPOTAMYA’DAN DÜNYAYI YENİDEN YORUMLUYORUZ”isimli proje ile Almanya, Belçika ve Hollanda’ya 20 genç/öğrenci, Katar’a 15 genç/öğrnci, Fas’a 20 genç/öğrenci, Malezya’ya 15 genç/öğrenci ve Rusya’ya 20 genç/öğrenci gönderilmiş. Aklınıza alışılagelen “yurt dışı sehayati”gelmesin hemen. Zaten amaç da seyahat değil…
Bu birime kayıt yaptıran öğrenciler/gençler, 12 Haftada 24 ders alıyor. Toplam 144 saatlik bu eğitim sonrasında 360 öğrenci/genç 720 adet sunum hazırlıyor. Bütün bu aşamalardan sonra öğrenciler seçtikleri ülkelere seyahat ederken, seyahatin amacı da yine gezme değil, aldıkları eğitimin sonuçlarını görmek ve gençlerin ihtisaslaşma yolunda adım atması…
Açık yüreklilikle ifade edebilirim ki; Mardin Gençlik Merkezi, her dönemi farklı ülke ve dünyanın farklı bölgeleri olmak üzere düzenlediği bu programlarla geleceğin “bilinçli, şuurlu ve milli” diplomatlarının tohumlarını saçıyor.
Mesela Dış Politika Atölyesi’nin yeni projesi, "Yeni İpek Yolu Perspektifinde Türkiye- Çin İlişkileri" eğitim programı...
Üstad Ahmet Tezcan’ın sihirli dokunuşlarını hissettiğimiz Merkez’in büyüleyici atmosferi sadece bununla da sınırlı değil. Mesela Panik Dergisi… İçerik ve tasarımı ile hayranlık uyandıran dergiyi, kullanılan baskı materyali ile soluk soluk çekiyorsunuz içinize.
Binlerce seçilmiş kitaptan oluşan kütüphane ise adeta bir entelektüel hazine…
Yine ARALIKSIZ Kültür Sanat ve Edebiyat Günleri…
Kültür, sanat, Edebiyat ve medyanın önemli isimleri, Mardin Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi’nde gençlerle buluşuyor ve doyumsuz sohbetlerle gençlerin geleceğine yön veriyor.
Yüksek katılımın olduğu Yabancı dil kursları, öyle bildiğiniz altı boş kurslar değil. Teorik ve pratik eğitimle gençleri dünyaya egemen kılmayı amaçlıyor.
Mardin Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi’nin "Lise Gönüllü Programında"öğrencilerle Medeniyet Okumaları dersinde “Oryantalizm Nedir, Kökeni ve Tarihsel Gelişimi”ile ilgili makaleler incelenip, Tarih dersinde "Demokrasi Tarihine Giriş"konusu ele alınıyor. Bugün üniversitelerde bile göz ardı edilen konular bunlar.
Gençlik Merkezi bünyesinde kurulan Gençlik Radyo’su da bir yandan önemli konukları ağırlarken, öte yandan gençlerin Merkez dışındaki zamanlarında da Merkez’e bağlı kalmalarına vesile oluyor.
Bu arada üniversite ve lise öğrencilerine hizmet veren “çamaşır yıkama merkezi”ni es geçmeyelim…
Öğrencilik hayatında en çok zorluk çektiğimiz şeyin kıyafetlerimizin yıkanması ve ütülenmesi olduğunu hangimiz inkar edebiliriz. Mardin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Mardin Valiliği Özel Kalem Müdürü Cengiz Ergül yönetiminde kurulan merkezde, tamamen hijyenik koşullar altında her öğrencinin kıyafetleri son teknolojiyle donatılmış birimde yıkanıp ütülenip paketlenerek hiçbir ücret alınmadan öğrencilere teslim ediliyor.
Daha burada sıralamadığım lakin hepsi ayrı önem arz eden sosyal ve kültürel projelerinin bir kayyım eliyle yapılmış olması dikkat çekici bir nokta.
Devlet ciddiyetinin egemen olduğu, hiçbir siyasi kaygı gütmeden bu projelerin hayata geçirilmiş olması önemli bir veri.
Mardin örneğinden de anlaşılacağı üzere; atanmış Yerel Yöneticilerin Devlet ciddiyeti ve devlet refleksiyle hayata geçirdiği her bir proje ve her bir yatırım, bütün kesimlere dokunan, sosyal boyutu ağır basan türden… Oysa siyasi kimliği ağır basan seçilmiş Yerel Yöneticilerin proje ve yatırım önceliğinin siyasi kaygılar ve yeniden aday gösterilme refleksiyle şekillendiğini, kadro seçiminde siyasi bir girdaba esir düştüğünü inkar edemeyiz.
Şimdi 31 Mart 2019 günü yapılacak olan Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde PKK’nın bileşeni bir ismin Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi demek bütün bu kazanımların yeniden terör örgütüne teslim edilmesi demek. Üstelik bunu da demokrasi adına yapmış olacağız.
Bu söylediğim sadece Mardin için geçerli değil!
Terör örgütünün lojistik üssü haline gelmiş tüm kayyum belediyeleri için aynı şey geçerli. Dahası batıdaki belediyelerde de 16 yıldır elde edilen kazanımların yeniden kaynakları har vurup harman savuran dahası terör örgütü ile zımni işbirliği yapan ittifaka teslim etme riskiyle karşı karşıyayız.
Bunu da demokrasi adına yapacağız üstelik.
ATANMIŞ BAŞKANLAR MODELİ GÜNDEME ALINMALI
Lafı uzatmanın, eveleyip gevelemenin anlamı yok. Terör örgütü ile ilişki, irtibat ve bağlantı sebebiyle kayyım görevlendirilen belediyelerle seçilmiş Başkanların görev yaptığı belediyelerdeki işleyişi yerinde incelemiş ve aradaki devasa farka tanıklık etmiş biri olarak naçizane tavsiyem; uzun vadede Türkiye’nin üniter yapısı için de tehdit olan Belediye Başkanı seçimli Yerel Yönetim modeli yerine yeni Hükümet Sisteminin de ruhuna uygun olarak “Atanmış Başkan” modeli üzerine çalışma yapılması ve ivedi bir şekilde bu yönde somut adımlar atılmasıdır.
Üstelik bu adımı demokrasi parantezinde ilk sorgulayacak olan Batıda da bunun örnekleri var. Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu ile Hukuk Politikaları Kurulu bu yönde ivedi bir şekilde çalışmalarını yapmalı ve Türkiye’nin gündemine taşımalıdır.
Belediye Başkanının atandığı Belediye Meclisinin ise seçimle belirlendiği bir modele itiraz olacağını sanmıyorum.