McDonald's'ın Ortadoğu ve çevresindeki pazarlarda yaşadığı iş performansındaki ciddi düşüş, CEO Chris Kempczinski tarafından açıklandı. Bu durum, özellikle İsrail-Hamas çatışması ve bu çatışma bağlamında McDonald's'ın tutumuna dair yanlış bilgilendirmeler nedeniyle yaşanıyor. McDonald's İsrail'in, İsrail Savunma Kuvvetleri'ne binlerce ücretsiz öğün bağışlaması, şirketin İsrail'e olan desteği gibi algılanarak, Ortadoğu'da ve diğer bazı bölgelerde boykot çağrılarına yol açtı.
Bu gelişme, McDonald's'ın İsrail'e desteği olduğu yönündeki yanlış bilgilere karşı şirketin mücadelesini de gündeme getiriyor. Kempczinski, bu tür yanlış bilgilerin şirket için "yıkıcı ve asılsız" olduğunu belirtiyor ve McDonald's'ın, şiddeti her türlüsünü kınadığını, nefret söylemine karşı durduğunu ve herkese kapılarını açtığını vurguluyor.
McDonald's'ın Ortadoğu'daki franchise'ları, İsrail'deki bağışın ardından yaşananları reddederek, bölge politikasının kutuplaşmasını öne çıkarıyor. Bu durum, McDonald's gibi global şirketlerin savaş zamanlarında nasıl hassas bir denge kurmak zorunda kaldıklarını gösteriyor.
Bu durum, Malezya gibi bazı dış bölgelerde de hissediliyor. McDonald's Malezya, karlarında yaşanan düşüşü, Filistin yanlısı aktivistlerin boykotlarına bağlıyor ve bu durumun şube kapanışlarına ve işten çıkarmalara yol açtığını bildiriyor.
McDonald's, bu tür boykot çağrılarının yanı sıra protestolara da maruz kaldı. Birmingham'daki en az iki McDonald's şubesine canlı kemirgenlerin atıldığı olaylar, bu anlaşmazlıkla bağlantılı görünüyor.
Bu olaylar, global şirketlerin yerel ve uluslararası düzeydeki hassas dengelerle nasıl başa çıkmak zorunda kaldıklarını gözler önüne seriyor. McDonald's gibi bir fast-food devinin bile, global ve bölgesel politikalar arasında nasıl sıkışıp kaldığını ve bu tür olayların marka imajı üzerinde nasıl derin etkiler yarattığını açıkça ortaya koyuyor.