“MHP’nin cumhurbaşkanı adayı” başlıklı yazımın tarihi 15 Kasım. Şöyle yazmıştım o vakitte; “MHP Lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı adayım Sayın Erdoğan!” diyecek.
Ve 8 Ocak’ta Devlet Bahçeli, bu düşüncesini kamuoyu ile paylaştı. Haliyle ardından vaveyla koptu. İstifhamlar, ithamlar, şaşkınlıklar, bıkkınlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler sıra sıra dizildi.
İstifhamlardan başlayalım; yani sorulardan. Ak Partililerin hatırı sayılır bir bölümü sanki ilk kez duyuyorlar bu ittifak isteğini. Hele Ak Parti’nin Güneydoğulu vekilleri hem soru soruyorlar hem de sorun getiriyorlar. Kürt kökenli seçmenin partilerine küseceğinden tutun da, yol ayrımına gelindiğinden dem vuruyorlar. Şüphesiz gerekçeler zaten makul ve mantıklıdır!
Devlet Bahçeli de zaten, AK Parti’nin yumuşak karnının Güneydoğulu vekiller olduğunu biliyor. Bunu bildiği ve gördüğü içindir ki; ‘Cumhurbaşkanı adayımız sayın Erdoğan” demeden evvel uzun uzun 1991 genel seçimlerindeki RP-MÇP ve IDP ittifakını anlatıyor bilmeyenlere. Aynı tartışma o vakitler RP’de de yaşanmıştı; hatta yıldızı parlayan ve şimdilerde HDP’de yer tutan Altan Tan, Güneydoğu Bölgesi müfettişiydi.
İlk o terk etti RP’yi. Hatta dönemin RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de sert bir tartışma yaşanmıştı aralarında. Erdoğan, o tarihlerde MÇP adını taşıyan MHP ile ittifakın en büyük destekçilerindendi. Ama getirisi vardı ittifakın ve RP ile MHP’nin de yıldızının parladığı ilk seçimdi 1991.
İşte Bahçeli, referansını burası gösteriyor. Merhum Alpaslan Türkeş kadar nirengi noktasını da burası olarak alıyor.
Haliyle itham cephesi de vardı ittifaka karşı; CHP. Zaten CHP, 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimleri ile 16 Nisan referandumundan bu yana sükûtu hayal üstüne sükutu hayal yani hayal kırıklığı yaşıyor. Uğradığı derin haya kırıklığının faturasını da bulduğu her fırsatta MHP’ye ki aslında Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye kesiyor.
Kırgınlar ve bıkkınlar cephesinin temsilcisi ise 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de vücut buluyor. “Mehdih” diye beklenen, yolları gözlenen Abdullah Gül, ha geldi ha gelecek derken, bir de bakıyoruz ki yine sütre gerisinde yer tutuyor.
Abdullah Gül, ahmağı oynuyor. Ahmaklığı zaman zaman budalalığa kadar vardırıyor. Sözden çok jeste, mimikle konuşuyor. Tam bir pantomim ustası! İmalı anlatımın zanaatkarı…
Oysa Abdullah Gül ne ahmak ne de budala!
Abdullah Gül’ün vücut dilini, işaretlerle konuşmasını okuyan cephede ise Saadet Partisi var. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu durduk yere ortaya çıkmadı. Abdullah Gül olmasa da Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, ve haliyle “her daim iktidar doğan” Yeniden Milli Mücadele grubu Ak Parti’de iktidardan oldu. Ankara Büyükşehir eski Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek ve de Abdülkadir Aksu vb burada sayılabilir.
SP’nin “hayır” bloğunun yanında yer tutması bundan.
MHP’ye dönersek!
MHP Genel Başkan eski Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Atila Kaya, küskünlerin başını çekiyor. Konuşulanlara göre MHP’den ihracı an meselesi!
Bir de çatı Aday ve bir başka İstanbul Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu var! O da hem küskün hem kırgın. Devlet Bahçeli’nin cumhurbaşkanı adayı açıklaması asıl onun için sürpriz olmuş. Bunu kendisi söylüyor. Bir de açıklamayı erken buluyor!
Belki de “sürpriz” ve “erken” bulmasının nedeni vakitsiz yol ayrımına geldiği düşüncesine kapılmış olmasından.
MHP ile yollarını ayırması ve “iyi” bir tercih yapması da Ekmeleddin İhsanoğlu için an meselesi.
Anlayacağınız, siyasette kötürüm olanlar, vakit saat geldiğinde ip cambazına, burunlarının ucunu göremeyenler de “Kartal gözü”ne sahip oluyor!