Mısır'da 3 Temmuz 2013'teki askeri darbeye giden sürecin tohumları, ülkeyi 30 yıl boyunca olağanüstü hal ile yöneten Hüsnü Mübarek’in iktidarının son yıllarında küçük oğlu Cemal’i siyaset sahnesine sürmesinin bazı askeri çevrelerde rahatsızlığa neden olmasıyla atıldı.
Bu çevreler, Mübarek’in de Suriye’de olduğu gibi yerine oğlunu bırakacağı ve böylece 1952 yılında sona eren monarşinin tekrar başlayacağı şeklindeki iddiaları dillendirmeye başladı.
Arap Baharı’nın Tunus’ta başarılı olmasının ardından eylemler Mısır’da da başladı. Mısır ordusu doğrudan taraf olmasa bile, 25 Ocak Devrimi eylemlerinin üçüncü günü düzenlenen “Öfke Cuması” olaylarının ardından kışlasından çıktı.
Mübarek kendisine bir polis devleti oluşturmuştu. 28 Ocak “Öfke Cuması” eylemleri gecesi karakollar basıldı, ateşe verildi ve böylelikle polis devre dışı kaldı.
Halk desteğinden yoksun olan Mübarek iyice yalnızlaştı. Polis karakollarının basılması olayları ise hala gizemini koruyor.
Ardından Mübarek’in 21 yıllık Savunma Bakanı Muhammed Tantavi’nin başında bulunduğu Askeri Konsey, Mübarek yönetimi ile eylemciler arasında “hakem” rolünü üstlendi.
Başka bir ifadeyle Mısır ordusu, Mübarek’e destek vermeyerek ve pasif davranarak onun 18 günde devrilmesini sağladı.
Ülkeyi bir buçuk yıl Askeri Konsey yönetti
Mübarek’in devrilmesinin ardından ülkeyi bir buçuk yıl yöneten Askeri Konsey, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini organize etti.
Mısır tarihinde yapılan “en şeffaf ve demokratik seçimler” olarak kayıtlara geçen bu süreçte Askeri Konsey, başarılı bir performans sergiledi.
28 Kasım 2011’de başlayıp 11 Ocak 2012'de sonra eren parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi, yüzde 43,7 oy alarak birinci parti oldu ve 222 sandalye kazandı.
Parlamento açıldı, Hürriyet ve Adalet Partisi’nden Saad el-Katetni parlamento başkanı oldu. Parlamentoda 5 ay süren oturumlar televizyon kanallarında canlı yayınlandı. Özellikle Selefi Nur Partisi milletvekillerinin sergiledikleri uygunsuz tutum ve davranışlar medya tarafından abartılarak İslamcılara ve İhvan’a mal edildi.
5 ay gibi kısa bir süre içerisinde İhvan, karalama kampanyalarına maruz bırakılarak, medya marifetiyle yıpratıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelindiğinde İhvan’ın halk desteği iyice azalmış ve sadece kemikleşmiş standart oyu geriye kalmıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve “yedek aday” Mursi
Geçen sene duruşma salonunda hayatını kaybeden Muhammed Mursi, “İhvan Teşkilatı’nın ikinci adamı ve beyni” olarak bilinen Hayrat Şatır’ın, Cumhurbaşkanlığı adaylığının reddedilmesi üzerine, teşkilat tarafından aday olarak gösterildi.
Mısır medyası Mursi’yi "yedek aday" olarak nitelendirdi. Mısır kamuoyunda o dönemler, “Mursi’nin mülayim bir tutuma sahip olması ve sorun çıkarmayan kişiliği dolasıyla İhvan tarafından adaylığa uygun görüldüğü” konuşuldu.
Bu görüşü ileri sürenlere göre, Mursi İhvan tarafından kurulan Hürriyet ve Adalet Partisi’nin başına da 30 Nisan 2011'de de yine aynı sebeple getirilmişti.
- İhvan'ın oy oranı 5 ayda yüzde 19 geriledi
23 ve 24 Mayıs 2012 tarihlerinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turu yapıldı. Müslüman Kardeşler bu seçimlerde büyük hayal kırıklığına uğradı.
Parlamento seçimlerinde oyların yüzde 43,7'sini alan İhvan ve haliyle parti başkanı Muhammed Mursi, 5 ay sonra yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 24,7 oy aldı.
Parlamento seçimleri yapıldığında da Hürriyet ve Adalet Partisi’nin başında Mursi vardı. İhvan Mübarek devrildikten sonra kamuoyuna, “Cumhurbaşkanlığına aday çıkarmayacağını” deklare etmişti. Yaşanan ciddi oy kaybının etkenlerinden birisinin de bu olduğu konuşuldu.
İhvan’ın oy kaybının nedenlerinden biri de 5 ay boyunca televizyon kanallarından canlı yayınlanan parlamentodaki “seviyesiz ve içi boş tartışmaları medyanın İhvan’a mal etmesi" oldu.
Bu nedenle, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 2015 Parlamento seçimlerinden sonra birkaç oturumun televizyonlarda canlı verilmesinin ardından, oturumlara yayın yasağı getirdi.
Halihazırda Mısır Meclisi'ndeki hiçbir oturum canlı yayınlanmıyor. Sisi yönetiminin İhvan’ın parlamento tecrübesinden iyi ders çıkardığı ifade ediliyor.
Mursi ve İhvan’ın ikinci turdaki büyük şansı
Mursi’nin, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci turda kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak Mübarek’in son başbakanı Ahmed Şefik'in ikinci tura çıkması dengeleri değiştirdi.
Büyük bir ikilemde kalan devrimci gruplar, solcular, liberaller ve parlamentoda yaşananlar nedeniyle İhvan’dan ümidini kesen halk kitleleri, 16 ve 17 Haziran'da yapılan ikinci turda çareyi İhvan’a ve haliyle Mursi’ye oy vermekte buldu.
Mursi’nin ikinci turda aldığı oylar Ahmed Şefik'e ve Mübarek rejimine “tepki” oylarıydı.
Bu nedenle bir yıllık Cumhurbaşkanlığı sürecinde Mursi çok hızlı bir şekilde yıpratıldı. Mursi aleyhinde 30 Haziran 2013'te Tahrir Meydanı'nda yapılan eylemlere iddia edildiği gibi “30 milyon eylemci” katılmasa bile, ciddi oranda halk desteği bir şekilde sağlandı.
Bugün sürgünde yaşayan ve hapishanelerdeki siyasiler dahi Mursi’nin istifa etmesi veya referandum yapılmasını istiyordu.
Ancak 3 Temmuz’da ilan edilen darbe ve ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi'nin o gece bilinmeyen bir yere götürülmesi ardından 14 Ağustos’ta Rabia Meydanı’na yapılan silahlı müdahale, halkın yeniden Mursi'den yana tavır alması sonucunu doğurdu.
Askeri darbeyle birlikte demokrasiyi ve kazanılmış hak ve özgürlüklerini kaybedenler, 17 Haziran 2019'da mahkeme salonunda hayatını kaybeden Mursi'yi belki de bu nedenle "demokrasi şehidi ve kahramanı" şeklinde niteledi.
AVAZTÜRK