Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, geçtiğimiz günlerde 6’ncısıyla tamamladığı, “15 Temmuz ve istihbarat” başlıklı bir dizi yazı kaleme aldı. Bu dizinin ilk yazısını okuduğumda, 15 Temmuz’a kadar gelen sürecin istihbarat koridoruna gireceğini zannetmiştim.
Oysa o “15 Temmuz ve istihbarat (6): Gülenciler MİT’e ne kadar sızdı” başlıklı son yazısıyla yine benim gibi düşünenleri şaşırtmadı. Ergin, misyonuna uyan o klasik tavırla, onca FETÖ mensubu en kritik yerleri ele geçirirken izleyen “TSK içindeki bağlantılarını” aklamak için sorumluluğu MİT’e yükleyerek ‘NOKTA’ koydu dizi yazısına.
Keşke doğrudan MİT’i sorumlu tutsa, TSK içindeki yapılanma için TSK’nın istihbarat kabiliyetinin olmadığı gibi imaları doğrudan yazsaydı diyeceğim ama bilhassa Doğan medyasında kalem oynatanların tarzı bu.
Gelelim işin özüne…
15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişiminin arkasındaki dominant unsurun FETÖ olduğunu, FETÖ liderliğinde bir NATO darbe ve işgal girişimi yaşadığımızı, o gecenin bileşenleri dışında artık kimse reddedemiyor.
Geçmişte Ergenekon ya da Balyoz gibi süreçlerde mağdur olduğunu söylemesine karşın, 15 Temmuz sonrası başlatılan operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklanan FETÖCÜLER için Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğündeki yürüyüşte “ADALET” arayanlar bile 15 Temmuz’un “sivil” bileşenleri diye tanımlamakta hiçbir beis görmüyorum.
Bu gerçeklikte bahisle Sedat Ergin’in de dikkat çektiği kimi hususlara bir daha dönelim…
15 Temmuz ihanetinin liderlerinden biri olduğu ortaya çıkan Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün odasında önemli belgeler ele geçirildiği basına yansımıştı. Bu belgelerden biri de MİT kaynaklı bir rapor. Bu raporda, 15 Temmuz nedeniyle “Gazi” ilan edilen Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Ertuğrulgazi Özkürkçü’nün adı “Paralel Yapıya Mensup Olan veya Olduğu Düşünülen Personel” başlığıyla oluşturulmuş bir listede yer alıyor.
TSK’nın oluşturduğu 3 kişilik bilirkişi heyeti bu listenin de yer aldığı 48 sayfalık MİT raporuyla ilgili gerekli incelemeli yaptıktan sonra raporu, 6 Mart 2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiliyor.
Öte yandan, Hürriyet’in büyük fırtınalar koparan ve başlatılan soruşturmanın sürüncemeye bırakıldığı tartışılan “Karargah rahatsız” manşetinin zeminini oluşturan metnin de yazarı olan Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Özkürkçü ile birlikte listede yer alan komutanların bir bölümünün, halen Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde kritik görevlerde bulunduğunu, Sedat Ergin de kabul ediyor.
Bir not daha düşmek gerekirse; Hürriyet’in “Karargah Rahatsız” manşetine zemin oluşturan haberindeki metnin, Hürriyet tarafından Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’na yöneltilen sorulara verilen cevaplardan ibaret olduğu bizzat Hürriyet tarafından açıklanmıştı. Genelkurmay’dan bu açıklamaya bir yalanlama da gelmemişti.
Peki o manşetin atıldığı dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni kimdi? Tabii ki Sedat Ergin.
Eğer; AK Parti’ye yakın bir medya organının üst düzey yetkilileri ile bazı Hürriyet çalışanlarının HTS kayıtlarının o manşetin atıldığı zaman dilimiyle çakıştığı yönündeki dedikoduları görmezden gelirsek, geriye o manşetin hammaddesini veren birimin başındaki 15 Temmuz “Gazisi” bir isim ve o manşetin atılmasında doğrudan tesiri olan bir Genel Yayın Yönetmeni kalıyor…
O eski Yayın Yönetmeni ki; bugün bir dizi yazı ile 15 Temmuz’un istihbarat koridorlarında gezmek için harcayacağı enerjiyi, MİT’in 48 sayfalık FETÖCÜ raporunu itibarsızlaştırmaya harcıyor.
Sizi bilmem ama bende fotoğraf epeyce netleşti…