O binbaşının ifadeleri, FETÖ'nün 15 Temmuz stratejisi ve yaklaşan asıl tehlike!

ZİHNİ ÇAKIR

FETÖ’nün 15 Temmuz Kanlı Darbe ve İşgal girişimine dair devam eden soruşturma ve davalarda ifadeler ortaya çıktıkça, kafalardaki soru işaretleri daha da artıyor.

Sakın kimse yanlış anlamasın; buradaki soru işaretinden kasıt, bir katliama dönüşen girişimin arkasında FETÖ’nün olduğuna dair falan değil. Girişimin mütemmimlerine dair soru işaretleri…

Başından bu yana söyledik; “bu TSK içerisindeki FETÖ yapılanmasının tek başına bir eylemi değil” dedik. Elbette mütemmim cüzleri vardı CIA organizasyonundaki girişimin. Mesela NATO konseptinde yetişmiş ulusalcılar. Ve belki de TSK’da varlığını hiç kaybetmeyen “İnönücü-Karabekirci” çatışmasının taraflarından olan ve geçmiş 3 fiili 1 de postmodern darbede imzası bulunan Atatürkçülük kamuflajındaki İnönücü damar.

Ne var ki profesyonel bir algı yönetimiyle teşebbüsün mütemmimleri hep kamufle edildi. Hatta teşebbüsün ana kumanda merkezi olan FETÖ’nün dahlinin bile, gözden çıkardığı, 2016 YAŞ kararlarıyla ordudan ilişiğinin kesileceğine kesin gözüyle bakılanlarla sınırlı kaldığı kuşkusunu 15 Temmuz’dan bu yana taşıyorum.

Sorgulamaktan yoksun, önüne ne konulursa onu yutma kolaycılığını yaşam biçimine dönüştürmüş olanları bu konuda ikna etmek pek kolay değil. Ancak endişem odur ki; FETÖ, 15 Temmuz üzerinden hem bir refleks ölçtü hem de TSK’daki uyuyan hücrelerini mökkemleştirdi. Deşifre olan mensuplarını teşebbüste aktif olarak görevlendirip, TSK’daki uzantılarının büyük kısmını planlı bir şekilde geride tuttu.

Yani FETÖ’nün, darbe girişimi için başarılı olmak ya da başarısızlığa uğramak ihtimallerine dayanan birden fazla planı vardı. İşte bu planlar doğrultusunda, kanaatim odur ki; sabaha doğru 03:00 olarak planlanan teşebbüs, Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli binbaşının MİT’e ihbarıyla deşifre olunca gecenin ilk saatlerine alındı.

Bilhassa 15 Temmuz sonrası yürüyen soruşturma süreçleri, ihraçlar, gözaltı ve tutuklamalar, bu süreçte adli işlem uygulananlara bakınca bu ihtimal ağırlık kazanıyor zaten. Üstelik sadece TSK ile ilgili değil; başta Emniyet olmak üzere bir çok alanda bu kuşku var.

Şimdi yargı eliyle devam ettirilen süreçteki tahliyelere bakınca söylemek istediğimi daha net anlamanız mümkün.

Bütün bunların yanında; çevremde bir çok kişi ile paylaştığım, 15 Temmuz’un atmosferi içerisinde de kaleme aldığım yazılarda işaret ettiğim kuşkularımda haklı olduğumu, teşebbüsü deşifre ettiği söylenen Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli binbaşının ortaya çıkan ifadeleri bir kez daha teyit ediyor.

15 Temmuz günü 13.55 gibi mesaiyi izinsiz terk ettiği, MİT’e gidip durumu anlattığı şeklindeki ifadeleri bugün bir gazetede yayınlanan binbaşı, “Kendilerinden olduklarını düşündüğüm personelin bir kısmını çağırmamışlar. Kendilerinden olanları sakladıkları için göreve çağırmadıklarını düşünüyorum” diyor.

Bu keskin ifadelerin sahibi, TSK’da görevli sıradan biri de değil. Bizzat kendi anlatımıyla, “Ortaokulda FETÖ’nün yurtlarında kalmış ve burada kendisini askeri liselere hazırlamışlar. 1992 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girmiş. Daha sonra Harp Okulu’na başlamış ve 2 haftada bir Konya’dan gelen örgüt abisiyle bazen camide bazen evlerde görüşüyorlarmış. 1996’da okuldan mezun olduktan sonra örgüt abileri tarafından teröristbaşı Fetullah Gülen’in yanına götürülmüş.”

Muhtemelen, benim defalarca yazdığım, “bilhassa 1996 Harp Okulları ve Özel Kuvvetler Komutanlığı eğitimini tamamlayanların ziyarete gittiği ve kiminin kılıcını hediye ettiği” Altunizade’deki adres bu.

Ve özellikle o iki yıl Gülen’e götürülenlerden bir çok ismin hala TSK’da görevli olduğunu en iyi TSK’daki üst rütbeli subaylar bilir.

Binbaşının, Kendilerinden olanları sakladıkları için göreve çağırmadıklarını düşünüyorum” ifadesinde kastettiklerinin bir kısmı da yüksek ihtimal benim kastettiğim o mezunlar.

Dedim ya; ifadeler ortaya çıktıkça, 15 Temmuz’un arkasındaki ana kumanda merkezi olan FETÖ’nün, o gece deşifre olan ve 2016 YAŞ kararlarıyla ihraç edileceğine kesin gözüyle bakılanları öne sürüp asıl mensuplarını kamufle ittiği ve “koşulları olgunlaştırdıktan sonra” yeni bir darbe girişimi için başka bir planı devreye soktuğuna dair kuşkular daha da artıyor.

İster paranoyak ister şizofren desinler, ama eğer devlet aklı bu ihtimal üzerine stratejiler geliştirmez ve 2017 Ağustos’unda bu ihtimalleri masaya yatırmazsa bu ülke Eylül-Ekim’i zor görecek.

FETÖ’nün “koşulları olgunlaştırma” çabasını, hem TSK’daki Atatürkçülük kamuflajındaki İnönücü damarı tahriklerle yanına çekmek hem de planlanmış mağduriyetler üzerinden toplumsal refleksi enterne etmek diye okumak da mümkün tabi.

Bu öngörüyü; son dönem Atatürkçü çevreleri tahrik eden eylemlerle 15 Temmuz’un mütemmim cüzlerinden NATO konseptindeki Atatürkçülük kamuflajlı İnönücü damar mensupları ilişkisini bir arada okursanız ne demek istediğimi daha net anlarsınız.