Her yazımda yazdım, yineliyorum; RTÜK'deki Paralel Yapı uzantıları temizlensin demek ayrı, RTÜK'ün lağvedilmesini önermek ayrı. RTÜK'deki Paralelciler diye bugüne kadar bu yapıyla hiçbir ilişkisi olmamış isimleri Paralel Yapıyla ilişkili diye lanse etmek, buna bir de istihbarat raporu gizemi katmak ise çok daha ayrı. Hele bu isimleri kapı gibi belgeler dururken, Paralel Yapı yayın organlarının lisans süresinin uzatılması yönünde eylemde bulunmakla suçlamak ise apayrı.
Şöyle ki; 24/05/2015 tarihinde sona eren Samanyolu Haber'in lisans süresinin uzatılması yönünde eylemle suçlananlar Muhsin Kılıç ve Hikmet İnce. Oysa bu ikilinin, Samanyolu Haber'in lisansının uzatılmasına dair Kurul Toplantısı öncesinde verdiği olumsuz görüş, 14 Ağustos 2015 tarih ve 27169547/01.02/E.10932 sayılı yazıda çok açık.
Söze konusu yazıda, “Samanyolu Haber'in uydu yayın lisansının olmadığının hem kuruluşa hem de TÜRKSAT'a bildirildiği” yer alırken, TÜRKSAT'ın bu bilgiye rağmen kanalın uydudaki yayınlarını durdurmadığı da anlaşılıyor. Aynı yazıda, “Üst Kurul'un kararı verilirken, lisansın uzatılmaması yönünde görüş bildiren Hukuk Müşavirliğinin görüşünün dikkate alınması gerektiği” arz edilmiş. Yani Paralelci olmakla ve Paralel kanalları himayeyle suçlanan biri Milli Görüş geleneğinden gelen diğeri de Ülkücü kökenli iki bürokratın imzaladığı belgede, iddianın aksine Samanyolu Haber lisansının yenilenmemesi gerektiği görüşü yer alıyor. Bu bürokratlardan Hikmet İnce'nin, Fatih Karaca'nın getirdiği biri olarak lanse edilmesine karşın Karaca'dan çok önce kurumda göreve başlayan İnce'nin bizzat Karaca tarafından görevden alındığını, eşinin de 28 Şubat zulmünün mağduru olarak başörtüsünden dolayı memuriyetten atıldığını bir anekdot olarak aktarayım. FETÖ'cülerin o dönem “füruat” çağrısına uyup başörtüsünü sıyırıp attığını da hatırlatayım.
Gelelim yeniden lisans uzatma kararına...
RTÜK Üst Kurulu, Hukuk Müşavirliği ve Muhsin Kılıç ve Hikmet İnce imzalı İzin ve Tahsis Dairesi Başkanlığı yazısına rağmen, birçok kanalla birlikte Samanyolu Haber'in de lisansının uzatılması kararı almış.
Başından bu yana vurguladım. Mesele RTÜK'deki Paralel Yapı meselesinin çok ötesinde. Gerçekten Paralel Yapı meselesi olsa, Paralelle hiçbir ilişkisi olmayanlar üzerinden yürünüp asıl Paralelciler kamufle edilmezdi.
Mesele'nin özü Cem Küçük'ün 21 Kasım 2015 günkü “RTÜK'deki Paralel Yapı da temizlenecek” ve 23 Kasım 2015 günkü “RTÜK gerekirse lağvedilecek” yazılarıyla eş zamanlı yürüyen bir sürece dayanıyor. Nedir bu süreç?
İzin ve Tahsis Dairesi'nin RTÜK lisansı olmayan, Türk Yargı yetkisine tabi bulunmayan erotik içerik ve usulsüz pazarlama amaçlı televizyon kanallarına yasalara aykırı olarak alan tahsis eden TÜRKSAT'dak ilgililer hakkında yasal işlem başlatılmasına dair karar alınmasını öneren yazının 16 Kasım 2015 günü Üst Kurul'a sunulması, 18 Kasım 2015 günü yapılan toplantıda, Dairenin bu önerisinin 25 Kasım 2015 günü yapılacak olan toplantıda değerlendirilecek olması… Nitekim 23 Kasım 2015 günkü yazı toplantı öncesindeki canlı yayınlar ve o gün yayınlanan “RTÜK'deki ihanetin net fotoğrafı” başlıklı yazı üzerine kurul üyeleri yine bir karar alamamış.
Star Gazetesi yazarı Cem Küçük, konunun Kurul gündeminden düşmemesi üzerine 27 Aralık 2015 günü “RTÜK'ün FETÖ karargahına dönüştüğüne bir örnek!” başlıklı bir yazı daha kaleme alınca, üzerinde baskı kurulan Üst Kurul üyeleri, 2 Aralık 2015 günü yaptığı toplantıda, erotik içerik ve usulsüz pazarlama faaliyeti yürüten kanalların yasalara aykırı bir şekilde yayın yapmasına göz yuman TÜRKSAT yetkilileri hakkında herhangi bir işlem yapılmaması kararı almış.
2/12/2015 tarih ve 2015/51 nolu toplantı kararındaki ifadeler ise aynen şöyle:
“Karar: Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları yukarıda izah olunduğu üzere;
- İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanlığının 23/11/2015 tarih-19168 ve 16/11/2015 tarih-18493 sayılı yazılarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda;
- TÜRKSAT A.Ş Genel Müdürlüğü'nden gelen bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda GOGETSALE paketi üzerinden iletilen izinsiz yayınlardaki eksik olan OFCOM lisanslarının tamamlanması nedeni ile konu ile ilgili olarak TÜRKSAT A.Ş hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına…”
Bu kararın baskı altında alındığını ispatlayan ise 6112 sayılı RTÜK kanunun ikinci maddesindeki, “… Türkiye sınırları içinde konuşlandırılmış uydu bağlantısını kullanmamalarına rağmen, Türkiye'ye ait uydular üzerinde kapasite kullanan medya hizmet sağlayıcılar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yargı yetkisi altında kabul edilir” ibaresiyle, 26 Haziran 2015'de Uydu Yayın Yönetmeliğinin 12. Maddesine yapılan ek düzenlemedeki, “Türk yargı yetkisinde olduğu anlaşılan kuruluşların yabancı ülkeden alınan lisansla Türksat uyduları üzerinden Türkiye'ye yönelik yayın iletimi sağlanamaz” ibaresinin ihlal edilmesinin görmezden gelinmesi…
Sizce de her şey çok açık değil mi?
Amacım kimseyi ön kabulle suçlamak değil; ama RTÜK'deki Paralelle Mücadele gölgesinde üstelik on milyonlarca dolarlık kirli rantı önlemeye çalışanları Paralelci ilan edip, bu kirli rant çarkını “onurlu duruş” olarak nitelemeyi de anlamam mümkün değil.
Bunlar yetmezmiş gibi; bu çarkı perdelemek için öne sürülen RTÜK'ün lağvedilmesi “önerisi” 13 yıllık AK Parti iktidarları döneminde her türlü çabaya rağmen tek bir leke atılamayan Binali Yıldırım'a yaslanıyorsa oyunun büyüklüğünü varın siz düşünün.
NOT: Bu yazı 6 Ocak 2016 günü Yeni Söz Gazetesi'nde yayınlanmıştır