RAHAT BATAR SONRA!

CEMAL DEMİRTAŞ

Bugün sadece AK Parti’yi yazmaya çalışacağım.

Adalet Ve Kalkınma Partisi.

Çalkantılarla dolu 90’lı yılların yükünü omuzlarına almaya yemin eden bir avuç KORKUSUZ'un kurduğu bir partiden.

Fazilet Partisine katılmayıp yeni bir parti kurma noktasına geldikleri için, abileri, kardeşleri tarafından HAİN, DÖNEK, AMERİKAN UŞAKLARI, hatta bazıları tarafından MÜRTED bile denen bir avuç MÜCAHİD in kurduğu parti.

Minareler süngü dedi diye siyasi hayatı bitirilmek istenen bir LİDERİN partisi.

Ne Yapsalar Boş demek ki...

Ülke, pijama ile başbakan ağırlayan gazete patronları ile, gelir tablosunda %56’lara varan faiz geliri ile ülkeyi sömüren bir avuç mutlu azınlık tarafından alabildiğince kullanıldığı dönemlerdi.

Devlet, nereye ne yapacaksa, hangi köye okul, hangi şehre fabrika, hatta hangi mezraya yol yapacaksa bile, adının bilinmesine gerek yoktu. Kesin ve net olan şey vardı ; TUSİAD.

TUSİAD haricinde bulunan birinin herhangi bur devlet ihalesi alması, devlete mal satması, hatta bankadan kredi alması bile… Mucize miydi desek acaba?

Sektörler öbek öbek ensesi kalın godamanlar tarafından parsellenmişti zaten.

Emekli milletvekili, bakan, emekli büyük büyük elçi, hatta emekli olmuş omzu bir sürü pırpırlı kelli felli komutanlar birer birer holdinglerin yönetim kurullarına tepeden girdiği günlerdi o günler.

Iki tür medya bile yoktu. Tek. Her daim YOLAN MEDYA vardı.

Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey yönetici !! açıklamaları ortalıkta kol gezerdi.

Gazete veya holding patronları eğer devlete parmak sallayacaklarsa genelde bu adının açıklanmasını istemeyen üst düzey yönetici(!) hemen devreye girerdi.

Genelde de o yöneticilerin gittiği adresler hep aynı olurdu.

Yalılarda, kasırlarda oturup, akşam yemeğini Üsküdar’da, gece çorbasını Susurluk’ta, sabah kahvaltısını Yalıkavak’ta yapan bu elitler, hergün manşetlerden "Sevgili Okurlarım" diye başlarlardı söze.

Emin Çölaşan, Serdar Turgut, Güngör Mengi, Güneri Cıvaoğlu...

Sadece bir kaçı.

Hükümet anlardı ki patronun bir dileği ! var.

Her köşe hususi olarak tutulmuştu zaten.

İktidara kimin geldiğinin hiç ama hiç önemi de yoktu. Nasıl olsa onlar illa bir yolunu!! bulur indiriverirlerdi. Her indirmede devletin ettiği zarar aynı şekli ile bu kodamanlara kar olarak yazılırdı.

Refahyol da öyle yıkılmıştı.

İrtica dendi, Fadime Şahinin başrol oynadığı, Ali Kalkancı gibi extasy satıcıları murşidi kamil yapılarak piyasaya sürüldü. İsmail Nacar, Bedri Baykam gibileri her akşam Reha'nın kahvesinde, orada yer yoksa Ali Kırca'nın mekanında, ya da az ötedeki Cevizkabuğu Bistroda buluşurlardı.

Saf kalpli 5 vakit namazında niyazında amcam bunları dinleyerek her gün Müslümanlara küfür eder hale getirildi.

Sizi gidi gericiler siziii...

“İrticai faaliyetler sebebi ile” diyerek, "habis ur" olarak nitelenen bir parti kapatılmıştı. Eski Başbakan ise 5 yıl yasaklı yapılmıştı.

Partinin yeni bir vizyona ve söyleme, yeni bir vitrine ihtiyacı olduğu muhakkaktı. Fakat büyük Abilerimizin buna izni asla yoktu.

Diğer taraftan genç kesim ise bilgi, azim, idrak ve Davanın iktidar olması için bunun şart olduğunu alenen dile getirmekte idi. Sayıları her ne kadar gelenekten vazgeçmeyen abilerimizden çok fazla olsa da, emir demiri keser deniyordu.

Tam da bu noktada kuruldu Ak Parti.

İktidar olması mutlaktı.

Muktedir olması?

Devleti her zaman yönetenler için bu aslında çocuk oyuncağı sayılırdı. İki parmak salladık mı, Tayyip Erdoğan’ı da sindiririz modunda idiler.

Kuvvetli zenginler, kudretli paşalar hep aynı saftaydı çünkü. Mimli(!)ler iktidar olsa ne olacak ki. 28 şubatın 1000 yılını doldurmasına 995 sene vardı ayrıca...

Milli Görüş maalesef devlet kadrosu yetiştirmekte sınıfta kalmıştır..!

Bugün de öyle.

Bu en büyük zaafımız oldu zaten.

Bugün de öyle!

Hükümetlerin elindeki muktedirlik vasfını devletin tüm kademesindeki kadroları tarafından elinde tutanların en büyük kozu da bu değil miydi zaten?

Korkulacak bir şey yoktu.

AK Parti tam bu durumda maalesef o zamanın ehvenlerine kapıları açmak zorunda kaldı. “Hizmet Hareketi”.

AK Partinin bilmediği ise samimiyetsizlik idi.

İkili oyunlarda her zaman en mahir olan bu hareket, AK Parti sayesinde geldiği yerleri, eski erkler lehine de kullanabileceğini AK Parti bilemezdi.

TUSİAD yoksa TUSKON vardı. TUSKON’dakiler de TUSİAD’dan değil miydi ki? Görünürde hayır. Gerçekte EVET.

O zaman sıkıntı yoktu o pijamalı patronlar için, zorluk da yoktu purolu patronlar için.

Tam destek..

Ak Parti o günleri de aştı.

Ne zamana kadar?

Oyuklarına çomak değene kadar.

Yavaş yavaş gardlarını almaya, dişlerini göstermeye başladıkları zamana kadar.

ONE MINUTE.

Bir milattır bunlar için.

Dersaneler ise devamı.

Uzun Adam olmuştur artık Reis !

Ötelerden her akşam cümle içine saklanmış mesajlar yağmaya başlar.

Köprüler atılmaya başlamıştır.

Devletten beslendikleri hortumları kesilenler ile aynı saftadırlar artık.

Hedef aynı olunca kör bile badem gözlü olmuştur.

Dinli dinsiz, hırlı hırsız, çaplı çapsız hepsi bir saftadır.

Hedef; AK Parti.

Hayır.

AK Parti asla değil.

Ya?

Recep Tayyip Erdoğan.

Tek hedef bu.

Ne Yapsalar Boş. Göklerden gelen bir KARAR Vardır.

Şimdi?

5 müteahhit kondu hedefe.

Güya Recep Tayyip Erdoğan devletin bütün ihalelerini bu 5 müteahhide veriyormuş. 5’li çete dedikleri yani.

5 müteahhidin aldığı toplam ihale tutarı, devletin verdiği ihale içindeki payını bilen var mı?

Ben diyeyim o halde

%10 bile değil de 10 diyelim.

Külfetli, yoğun, aynı zamanda en netameli işler.

Baraj mesela. Otoyol ve devasa viyadükler. Tüneller...

Gibi.

Peki bunları kim yapacak?

İlla CHP’li desidance diken müteahhit.

O da bina yapıyor çünkü.

Günler misin ağlar mısın?

Recep Tayyip Erdoğandan evvel bir kişi açılışta toplam bedelin üstünden tekrar indirim yaptırdı mı?

Şunu deseler amenna ;

X otoyolu, 1000 lira. Bu otoyolun maliyeti 100 lira. Firma 900 lira kar elde etti..

Deseler.

Tamam.

Yok.

1000 liraya aldığı ihaleyi velev ki 999 liraya da mal etse çetedir.

Mantık bu.

Algı tam burada zaten.

Maalesef bu oyuna kendini AK Partiliyim diye satan bazıları da alet oluyorlar.

Biri çıktı dedi ki; bu işler tüm dünyada böyle. Almanya’da da böyle. Biliyoruz! Ama gerçek bu… Yapacak bir şey yok.

Deyiverdi.

Dinleyenler ne dedi peki?

Ben diyeyim;

ANAP, DYP, CHP 'nin eleştirilecek bir tarafı yok, onların vardıysa bunların da varmış. Demek ki doğru...

Dediler bile.

Bilmiyorsanız ahkam kesmeyin kardeşim.

Bir bilene bari sorsana.

Hem AK Parti diyorsun, AK Parti sayesinde kitap yazıyor, televizyon kanallarına çıkıyorsun, sosyal medyanın bütün kaymağını yiyorsun, sonra?

Maalesef böyle...

Hayır.

Sen böylesin.

Hiç bir tuhaflık yok iken, onların kayığına biniyorsun. Bu kadar açık ve net.

Ak Partili yöneticiler lütfen kulak veriniz;

Her gün yüz ev gezseniz, yüz mekana gitseniz, Reis her gün o açılış bu temel atma koştursa…

Hepsi boş.

Önünüze gelen sorunun cevabını kopya çekseniz bile cevap verme durumumuz var.

Onlar desin, AK Parti yapar ile 2023’e gidemeyiz.

Her karalamanın verdiği zararı tahmin etmemiz gerekir.

Bu parti ne badirelerden geçerek kuruldu yukarıda anlattım az çok.

Heba olursa müsebbibi kim olacak Siz karar verin.

Akşam yemeğinde somon füme, tuzda balık, yanında acılı şalgam yedik "elhamdülillah" demekle bu işler olmaz.

Rahat batar sonra!

Selam ve dua ile.