SAPKINLIKTA BATI'YI SOLLAMAK ÜZEREYİZ!

MUHTEŞEM TIRAŞ

Ülkemizdeki ahlâki yozlaştırma ve kültür erozyonu, televizyon denen aygıtın hayatımıza girmesiyle hız kazandı mâlûm. Her ne kadar Dallas Dizisi milât kabul edilse de sonraki yıllarda sözde çekirdek aile yapısı özneli yerli dizilerle Dallas'a rahmet okutacak nice diziler çekilip, gençlerin Batı modeli bir hayata özendirilmesine yol açıldı.

 

Sistematik yıkım çabalarının yanında, ahlâki mutasyona uğramış kimi sinema ve televizyon yapımcıları da Batı insanına karşı yaşadıkları eziklik hissiyle birçok aykırı senaryolara imza attılar.

 

Gün geldi, gün geçti, uydu yayını icat olundu. Bu sefer yaydıkları zehir sınırları aşarak, diğer Türk ve İslâm coğrafyasını da etki altına almaya başladı.

 

Dizi seyretmesek bile, hangisinde, hangi Dallas/vâri pisliklerin sergilendiğini duyuyor öğreniyoruz.

 

Kimi eniştesine aşık oluyor, kimi yengesine… Kimi çocuğunun babasının kendisi değil, abisi olduğunu anlıyor. Kimi kayınpederi ile aşk(!) yaşıyor. Kimi amcasının karısını ayartıyor; çağdaş sanat yapımları gırla gidiyor anlayacağınız!

Ezilmişlik duygusu dedik ya… Bu duygu içerisindeki sinema, dizi ve program yapımcıları, bilinçaltlarının emrettiği yapımlara imza atarak adeta şu mesajı veriyorlar:

 

“Ey Batı dünyası, bizim nesebimiz de sizinki kadar geniş. Bakın, ‘ibne’lere ‘gay’ diyoruz, ‘fahişe’lere de ‘hayat kadını’... Sapıklığı en az sizin kadar hoş görüyor ve ‘cinsel tercih’ olarak adlandırıyoruz. Dizilerimizde, filmlerimizde eşcinsel rollere yer veriyoruz. Yarışma programlarımızda bile eşcinselleri ağırlıyoruz. Onlara ihtimam gösteriyor, yüceltiyoruz. ‘Boynuz’ içerikli film ve dizi senaryoları derseniz, gani!..”

 

Şu diziye bakın! Adam, sevgilisini aldatıyor aldatmasına da… Lakin başka bir kadınla değil, bir erkekle! Genç kadın bu sapık ilişkiye şahit oluyor, ancak sevgilisinin sapık olmasına değil de aldatıldığına yanıyor. Çünkü senaryo, cinsel sapıklığın meşrulaştırılması üzerine kurgulanmış.

 

Bu tarz ilişkiler hakkında gayet ılımlı bir yazı kaleme alan ünlü bir yazarımızın köşesine şöyle bir yorum yazmıştım da cevap alamamıştım: “Ey yazar, yarın senin oğlun da karşına geçip, ‘Baba, ben komşunun oğlu Bekir’e aşık oldum, onunla yaşayacağım derse, ne yaparsın!?”

 

Aslında sapkınlığa gösterilen müsamahada, “medeni yasalar” yönünden biraz geri kalmış(!) olsak da, sapkınlığın belli çevrelerde yüceltilmesi bakımından Batı’yı gerçekten de sollamış vaziyetteyiz. Ne kadar övünsek azdır!

 

Televizyon ekranlarından bir örnek:
Mesut Yar isimli talk şovcu, canlı yayında soruyor Cemil İpekçi'ye: “Erkek sevgililerinizden mi yoksa kadın sevgililerinizden mi daha memnunsunuz, hangisiyle aşk yaşamak daha iyi?”

 

Cevap veriyor İpekçi: “Erkekler, kadınlar kadar romantik değiller. Üstelik dağınıklar, çoraplarını sağa sola atıyorlar, arkalarından çorap topluyorum.”

 

Yapımcıların ezikliği sadece “aykırı cinselliğe hoşgörü” ile tezahür etmiyor. Türk toplumunun inandığı din, ülkemizin İslâmi görüntüsü de eziklik ve utanç sebebi onlar için.

 

Alın size bir başka örnek: dikkat buyurun bu bir yerli dizi: Büyük bir ailenin Dominant babaannesi özene bezene yılbaşı çamını süslerken, genç torun geliyor yanına ve şöyle diyor: “Neydi o eski Noeller babaanne!…”

 

"Devlet her şeye el atsın, gerekirse baskıcı yasalar çıkartsın" demiyoruz elbet. Lakin özgürlüklerin tahsisinde, toplum ekseriyetinin mutabık kaldığı değer yargıları esas alınmalı diyoruz.

 

Bu sebeple karar verme noktasındaki siyasi kadrolarca nasıl ki sağlık, ulaşım, imar, eğitim, savunma vs. gibi konularda icraat ortaya konuluyorsa; sözde sanat ve medya çevrelerince genç nesillerin zihinlerine yapılan taarruzun önlenmesine yönelik çözümler de acilen üretilmelidir.

 

Mâlumdur ki dini ve ahlâki kurallar, bu konuda zâfiyet yaşayan toplumlara göre dizayn edilemez. Zira çocuklarının yanında çırılçıplak soyunabilen bir medeniyetin, “sapkınlığı ve ahlâksızlığı yasal zırha büründürmüş olması” bizi bağlamaz, bağlamamalı. Elbette özel yaşamda, dört duvar arasında kimin nasıl bir yaşam sürdüğü bizi ilgilendirmez ancak topluma zarar vermediği sürece...

 

Doğuştan anatomik, psikolojik veya hormonal bozukluğu olanları tenzih ederek önerimiz şudur: Sapıklığın resmi tanımı yapılarak, bu tanıma uyan kişilerin toplum içinde; kıyafetleriyle olsun, makyajlarıyla olsun kendilerini teşhir etmeleri yasaklanmalıdır. Sabah akşam TV programlarında boy gösteren bu tip insanların ekranlarda görünmeleri kontrol altına alınmalı, en azından gecenin belli saatlerinden önce çıkmalarına müsaade edilmemelidir. Bu tarz hayat yaşayan insanların topluma, makbul ve özenilecek insanlarmış gibi sunulması, sapkınlığın “cinsel tercih” kavramıyla ifade edilmesi yasayla engellenmelidir. Sinema filmi ve dizilerde anlatılan yaşam biçimlerine belli standartlar getirilmeli, yasalar çıkartılmalı, gerekirse bu yasalar referandumla halka onaylatılmalıdır.

 

Çağrımız hükümetedir ve ciddidir. Avrupa Birliği mi? Geçin efendim.

Not: Bugün medyada yer alan "İki erkek düğün salonunda evlendi" haberi üzerine 2012 yılında kaleme aldığım bir yazıdan kısmen alıntıladım.