Türkiye'nin ekonomik istikrarını sağlamak ve ödemeler dengesi krizini önlemek amacıyla atılan adımların başında, faiz oranlarının kontrol altına alınması geliyor. Seçim öncesi ve seçim sonrası faiz politikalarındaki drastik değişiklikler, hükümetin ekonomik stratejilerinde bir U dönüşüne işaret ediyor.
Seçim öncesinde, hükümetin faizleri düşük tutma politikası, kur ve enflasyonun ciddi şekilde artmasına ve ülkenin ödemeler dengesi krizinin eşiğine gelmesine neden oldu. Seçimlerin hemen ardından ise, enflasyonu kontrol altına almak, yabancı sıcak para çekebilmek ve krizi önlemek amacıyla faizlerde tarihi bir U dönüşü gerçekleştirdi.
Merkez Bankası'nın Faiz Hamlesi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), dört ay içinde faizleri 2650 baz puan artırarak yüzde 8,5'ten yüzde 35'e yükseltti. Bu hızlı artış, kredi kartı ve nakit çekim faizlerinde astronomik yükselişlerin yaşanmasına yol açtı.
1 Kasım itibarıyla, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami akdi faiz oranı yüzde 3,66'ya, gecikme faiz oranı ise yüzde 3,96'ya yükseltilirken, nakit çekim veya kullanım ile kredili mevduat hesapları işlemlerinde uygulanacak azami akdi ve gecikme faiz oranları da ciddi oranda arttı. Bu oranlar, vatandaşların ödeme kapasitelerini zorlayacak seviyelere çıkarken, özellikle asgari ödemelerde ve gecikme faizlerinde yaşanan yükselişler dikkat çekiyor.
Bankalar ve Tavan Faiz Oranları
Bahsedilen oranlar TCMB tarafından belirlenen tavan oranları olup, bankalar bu oranların altında değişen faiz oranları belirleyebiliyor. Bu durum, bankalar arasında faiz oranları konusunda bir rekabet ortamı oluştururken, tüketici açısından da farklı banka oranlarını kıyaslamayı gündeme getiriyor.
Seçimlerin ekonomi üzerindeki bu büyük etkisi, hükümetin ve Merkez Bankası'nın ekonomik politikalarının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Önümüzdeki dönemde faiz oranlarındaki seyir ve ekonomi politikalarındaki değişiklikler, hem yatırımcılar hem de vatandaşlar için büyük önem taşıyor.