Hükümete büyük bir tedbir teklifim var. Evet, tedbir vaka ortaya çıkana kadar alınan önlemdir, vaka ortaya çıktıktan sonra yapılan girişimin adı; edilen, sürdürülen mücadeledir, diyorum. Bu bağlamda Türkiye’de coronavirüs vakası ortaya çıktı. Tedbir dönemini geçtik. Şimdi artık bu virüsle mücadele etme dönemi içindeyiz. Ki o dönemde, yani virüs ülkeye girmeden önce, birçok ülkeye göre ileri seviyede ama yine de eksik kalan bazı yönleriyle Türkiye çeşitli tedbirler aldı. Neydi o eksiklikler? Mesela daha vaka Çin’de ortaya çıkar çıkmaz bugün yapmak zorunda kaldığı tüm girişimleri, o dönemde herkes itiraz etse de yapmalıydı. Hava trafiğinin çeşitli ülkelerle kesilmesi, yurtdışına çıkışlara engel konulması, giriş yapanların sıkı kontrollerden geçirilmesi vs.
Dünyalar Savaşı Z filminde bir replik vardır. Dünya yine bir virüs saldırısı altındadır. Bu virüs insanları birer zombiye çevirmektedir. Ancak İsrail’e bulaşmıyor bu virüs. Bunun sebebini araştıran BM görevlisi kalkıp Kudüs’e gidiyor ve bu başarının sahibi olan kişiyle görüşüyor. O kişi diyor ki, bana maille bir uyarı geldi. BM yetkilisi alaycı bir şekilde soruyor, “ne yani bu kadar tedbiri sadece bir mail yüzünden mi aldınız?” O İsrailli bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Yahudiler soykırıma kurban gitmeden önce, onların bu kadar ileri gidebileceğine ihtimal vermedik. Stadyum saldırısında katledileceğimize ihtimal vermedik. Sonunda şuna karar verdik. Herhangi bir tehdit karşısında dokuz kişinin fikri alınacak, o dokuz kişi ortak bir karar aldığı zaman, onuncu kişi onlardan farklı karar verecek. O onuncu kişi benim.” Buradaki ince noktayı anladınız mı bilmiyorum ama bana muazzam bir zekanın ürünü gibi geldi. Filmde sonunda İsrail de o virüse maruz kalıyor ve her zamanki gibi çareyi yine bir Amerikalı buluyor ama verdiği bu mesaj açısından o sahne bana göre mühimdi. Bu yüzden diyorum işte, Çin’de tek bir vaka meydana geldiğinde dahi, Türkiye tüm önlemleri en üst seviyede almalıydı. İsterse Dünya gülsün. Sonunda virüs yayılmasa bile yayılacak gibi hareket etmeliydi. Ki maalesef yayıldı.
Türkiye’de ilk virüs vakası görülmeden sadece birkaç gün önce bas bas bağırmıştım ben de sosyal medyada. Tek bir vaka görülse dahi, alınması gereken tüm önlemler alınsın lütfen diye. Ki Hükümet bu konuda çok hızlı davrandı ve okulların tatil edilmesinden başlayarak kararlı ve ciddi mücadele adımları attı.
Tedbir önerime gelince; “Evinde Kal Türkiyem” diye bir kampanya var. Yürekten destekliyorum. Bunun virüsün yayılmasının yavaşlamasına sağlayacağı katkıya yüzde yüz inanıyorum. Hani tedbir aşamasını geçmiştik, artık mücadele ediliyordu, niçin tedbir diyorsun diyenlere bir cevap verdikten sonra önerimi söyleyeceğim. Genel manada bir mücadele içindeyiz artık, evet ama yerelde tedbir için geç kalınmayan yerler var. Buralarda mücadeleye meydan bırakmayacak şekilde sert tedbirler alınabilir. Böylece hem virüs Türkiye geneline yayılmamış olur hem de verdiğimiz maddi manevi kayıp birkaç şehirle sınırlı kalır. Bu bakımdan Hükümet bir an önce söyleyeceğim tedbirleri almalıdır. Kampanya kısmını yürütmek ise millet olarak bizim vazifemiz. Nedir o? Şehrinde Kal Türkiye!
Hükümet ilk etapta valilere bir yazı gönderip, bulundukları şehirlerin giriş ve çıkışlarını sıkı kontrol altına almasını sağlamalıdır. Tüm şehirlerin giriş ve çıkışlarında küçük bir sağlık ekibi bulundurulmalı ve corona testi yapmalıdır. Bu külfetli olacağı için, ilk önce çok zorunlu değilse insanların bir şehirden diğer bir şehre gitmesinin önü kanuni müeyyiddelerle ve geçici bir süre kesilmelidir. Böylece şehre giriş çıkışlar azalacak, yine böylece corona testi daha rahat yapılabilecektir. Bu kontrollerde eğer bir vakaya rastlanırsa, bu vakalar derhal karantinaya alınmak için seçilen pilot birkaç şehirden birine gönderilmelidir. Canım istedi diye seyahat edenlere rastlanırsa onlara ciddi para cezaları getirileceği duyurulmalıdır. Ancak iş, kargo veya ailevi ve mecburi durumdan dolayı bir şehirden bir şehre gidenler istisna tutulmalı, onlar bu durumu kanıtlıyorsa, kontrollü olarak geçişleri sağlanmalıdır. Bu şekilde Türkiye’nin onlarca şehri virüsten uzak tutulacaktır. Geleceğin ne getireceğini tam olarak bilmiyoruz. Fakat öngörebiliriz. O filmdeki onuncu kişi olmaya heves ettiğim filan yok ama Hükümet içindeki en az bir kişi o onuncu kişi bakış açısıyla düşünmek zorundadır. Yani en kötüyü düşünmeli (ya da en kötüyü düşünmeli fakat en iyiyi umut etmeyi ihmal etmeden) ve buna göre hareket etmeye hükümeti zorlamalıdır. Kaldı ki şehirlerarası seyahat bu derece yoğun olmaya devam ederse, virüsün Türkiye’ye yayılması hiç de uzak bir ihtimal değildir. Hükümet kişileri bu noktada kendi inisiyatifine bırakmamalıdır. Bu süreç geçici. Çok değil üç hafta bu sert tedbirler alınsa, Türkiye’de corona vakası belki de birkaç şehirle sınırlı kalacak.
Türkiye’yi birçok ülkeye göre başarıyla verdiği bu virüs mücadelesinde göğsüm kabararak izliyorum. Hükümet, bilhassa Sağlık Bakanımız bu süreci çok iyi yönetti. Kendisine bir vatandaş olarak teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız alınan kararları halka duyurdu, mücadelenin kararlılıkla sürdürüldüğü noktasında içimizi rahatlattı. Sağlık çalışanlarımız gecesini gündüzüne katarak, bu süreci en az zararla atlatmamız için çabalıyor. Biz, vatandaşlar olarak, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Hepsinin de bütün vatandaşlara anlamlı bir çağrısı var; “Evinde Kal.” Bu çağrıya çoğu vatandaşımız uyuyor. Şimdi çok geç olmadan ikinci çağrıya geçmek zorunda ve saydığım bütün tedbirleri almak zorundayız: Şehrinde Kal Türkiye!