ABD ile Türkiye arasında yüksek düzeyde gerilime sebep olan ve ABD’nin Türkiye’ye karşı kullandığı bir aparata dönüştüğü belirtilen Zarrab davasında şok bir gelişme yaşandı. Hem İran hem de Türkiye vatandaşı olan Reza Zarrab’ın, 27 Kasım’da başlaması beklenen davada “itirafçı” olduğu öğrenildi.
Zarrab’ın, davanın ilk duruşmasında yöneltilen suçlamaları kabul edeceği öne sürülürken, avukatlarının da Zarrab’ın savunması için hayati olarak değerlendirilen belgeleri mahkemeye sunmadığı, aynı şekilde iddianameye eklenen ve Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın da dosyaya eklendiği yeni suçlamalara dair ek delil sunma süresinin sonuna gelinmesine karşın, herhangi bir hamlede bulunmadıkları ortaya çıktı.
Öte yandan, 27 Kasım’da New York’ta başlaması beklenen davanın siyasallaştırıldığı yönünde ortaya atılan iddiaları destekleyecek bir çok gelişme de peş peşe yaşanıyor.
Zarrab’ın “itirafçı” olmasının yanında, mahkeme, Erdoğan, 4 bakan ve resmi görevlilere ait tapelerin delil olarak kabul edilmesine hükmetmişti.
Mahkemenin bu kararı ile, Erdoğan'ı, uluslararası kamuoyu nezdinde, “Zarrab ve Halkbank kanalıyla İran'a uygulanan ABD ve uluslararası yaptırımları delme talimatını veren kişi” şeklinde göstermeye yönelik plana hizmet ettiği anlaşılmıştı.
Ayrıca Erdoğan adının, davada sadece kişisel suç işleyen biri olarak değil Türkiye adına uluslararası yaptırım delen bir lider olarak geçmesinin hedeflendiği ortaya çıkmıştı.
PEKİ ABD ZARRAB DAVASI İLE NEYİ HEDEFLİYOR?
ABD’nin siyasi bir silah olarak kullandığı Zarrab davasıyla neyi hedeflediği konusunda kafalar karışıkken ABD, istihbarat kaynaklarından kimi ipuçlarına ulaştı.
ABD’nin dava üzerindeki planının Erdoğan, Erdoğan üzerinden Türkiye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar içeren 3 boyutu bulunduğu konusunda hemfikir olan istihbarat kaynaklarının ortak kanaati ise şunlar:
- Zarrab davasında hedeflenen sonuçla birlikte Erdoğan’ın ülke dışına çıkması mümkün olmayacak. ABD hukuku ve uluslararası hukuk önünde resmi olarak suçlu konumuna düşürülecek.
- Erdoğan işlediği suçu Türkiye'yi temsilen yaptığı yönünde bir karar çıkartılarak, Türkiye resmi olarak uluslararası organize suça bulaşmış bir ülke durumuna düşürülecek.
- Bu karara dayalı olarak da Türkiye'ye ve Türk vatandaşlarına ağır yaptırımlar gelecek.
- Erdoğan ve yakın çevresinin yurtdışı banka hesaplarındaki muhtemel paralara el konulacak.
- NATO üyeliği ve AB adaylığının dondurulması yönünde uluslararası toplumu ikna edici medya operasyonları dava dosyasından konsolide edilecek.
- Türkiye'ye fiilen uygulanan silah satış yasağı ve ambargolar resmi olarak deklare edilerek ağırlaştırılacak.
- ABD'nin tapeleri delil olarak tanıması, bu tapeler üzerinden yapılacak yargılama sonucu verilecek hükümle, AK Parti’nin "tapeler sahte" söylemi çürütülüp Balyoz, Ergenekon ve 17/25 Aralık gibi TFETÖ kumpaslarına yeniden meşruiyet kazandırılmak istenecek.
- ABD mahkemesince resmi delil sayılan 17/25 Aralık tapeleri üzerinden, Türkiye siyasetinde bir tsunami oluşması için medya ve muhalefet eliyle kampanyalar başlatılacak.
- Aynı şekilde, Zarrab davası sonucu ile Davutoğlu ve Gül gibi isimlerin başını çektiği ve Belediye Başkanlığı görevinden istifa ettirilen Melih Gökçek’in de eklendiği söylenen “pasif direniş” kanadının eli güçlendirilecek.
- Dava sonrasında oluşturulacak bu atmosferin nihai sonuçlarından birinin de Avrasyacı derin yapıyı harekete geçirip Erdoğan'a yönelik planlarını yeniden gözden geçirmesi olacağı öngörülüyor.
AVAZTÜRK Özel