Terk edilmiş sevgili sendromu

İNANÇ YILAN

Hiç kafanızı karıştırmadan çok açık anlatacağım. Piyasayı “Tutkulu Aşık” dövizi de “Çikolata” gibi düşünün.

Malumunuz çikolata mutluluk demektir. Ancak canı sıkkın kişinin tatlıya ihtiyacı artar. Hele ki terk edilen, aldatılan ya da böyle düşünenler kendini mutlu etmek için gereğinden fazla çikolata yer.

Peki markete daha fazla çikolata vermekle bu kriz aşılabilir mi? Hayır...

Öyleyse terk edilmiş sevgili sendromundaki kırık kalbin tamiri gerekir yoksa ister sabah akşam elimizde ki dolarları bozduralım isterse merkez bankası daha fazla doları piyasaya sürsün ya da faiz koridorunu arttırsın ve/veya daraltsın pratikte hiç bir işe yaramaz.

Öncelikle içinde bulunduğumuz OHAL zaten serbest piyasa ekonomileri için gereğinden fazla sarsıcı bir durumdur. Buna mukabil hem AB hem de ABD ile çok sert diyalog içindeyiz. Bütün bunlar Terk Edilmiş Sevgilinin aynı zamanda sosyal çevresinden de dışlanması anlamına gelir ki zaten kötü olan durumu daha da içinden çıkılmaz bir psikolojiye dönüştürür.

Yani yönetimde eko-stratejisti olmayan bir ülke için normal krizlerdir. Bütün her şeyi yaptığını ve/veya yapacağını sanan Lider ile ona uyumlu bir yol çizen Merkez Bankasının içine düştüğü krizin son halidir bu günlerimiz.

İyi de kardeşim döviz niye artar sorusunun çok basit bir karşılığıdır yüksek tansiyon. Merkez bankası falan hikayedir. Ana haber bültenleri için güzel bir spottur sadece “Merkez Bankası müdahale etti” gibisinden esintiler. “İstikrar sürsün Türkiye Büyüsün” ferasetiyle siyasi durumunu 15 yıldır güncelleyemeyen bir iktidarın sonucudur dolar/euro artışı. Çünkü memlekete döviz girmiyor, olanı da ürkütüp kaçırıyorlar.

Piyasayı, CHP gibi muhalif bir unsur gibi gören Erdoğan’ın bütün tepkileri aslında sonsuz karanlığa el feneriyle bakmaktan öteye geçmez.

Liberalizm ile kapitalizmin temel çatışma alanıdır Erdoğan’ın içinde bulunduğu çıkmaz. Aylar önce söylemiştim “Liberallerle diyalog kurması gerekiyor” diye... Aslında bilmedikleri basit bir denklem var. Her liberal bir kapitalisttir ama her kapitalist bir liberal değildir.

Ak oligarklarla güle oynaya yürüyen iktidar için döviz de ki hareketlilik büyük problem oluşturmayabilir ama evinin mutfağına daha fazla yük binen Ahmet ile Ayşe için giderek alevlenen sosyal paniğin ilk aşamaları tamamlanmak üzere. Yazın meyvesi de kışın sebzesi de döviz bazlı tohum – gübre – ilaç – mazot denkleminden geçip de mutfağa geliyor. Ocağın yanması da ayrı döviz çıkışı demek! Şimdilik idare ediyor millet hepsi bu...

Nasıl anlatsam bilemiyorum ama zaten 15 yıldır gerilen bir toplumu 1 yıldır da OHAL ile yönetiyor üstüne 50 bin civarını tutuklu bilmem kaç katını da tutuksuz yargıladığınız ve dahi nicesini ihraç edip aşından ekmeğinden ayrı koyduğunuz bir ülkenin sinir uçlarıyla gereğinden fazla oynuyorsunuz.

Arkadaşlarınız ve oligarklarınız size her durumda biat eder etmesine de halkın durumunu görmenize her daim perde olurlar. Çünkü çevrenizde her daim gülen yüzler gördüğünüzde herşeyin ve dahi herkesin öyle olduğunu sanırsınız ancak sokakta ki durum hiçte öyle olmaz.

Şuanki Türkiye eski mi yeni mi bilemem ama her zamankinden daha kırılgan... Cumhuriyet Mitinglerinde (2007) ajite olan kitle heterojendi. Sonrasında ki Gezi Provokasyonunda (2013) kitlenin yapısı çözeltiye dönüştü. Özetle Erdoğan’ın oy aldığı kitle psikolojisi ne kadar belirginleşiyorsa muhalif psikolojiyi oluşturan kimliklerde birbiri içinde o kadar kayboluyor. Bu güne kadar Azgın Azınlık, CHP, Gezizekalılar, Fetöcüler derken iyi idare etti ama günümüzde ki Atatürkçülük açılımı çok işe yaramayacak gibi. Çünkü biraz sayesinde birazda uluslararası düzeyde yaşananlar derken Atatürk kendi açılımını hem  Kürtler hem de Muhafazakarlar içinde fazlasıyla yaptı. Bugün Anıtkabir partisi kurulup seçime girsin koalisyon kuracak kadar oy alır.

Demedi demeyin...