Klişe sosyal medya jargonuyla: “Atın FAV’a bekleyin!”
Ne Kılıçdaroğlu, ne İmamoğlu, ne Mansur, ne Meral, ne Gül, ne Babacan, ne de Davutoğlu... 2023'te hiç biri aday gösterilmeyecek.
Ne canlı cenaze gibi bir ihtiyar, ne de kahvehane ağzıyla konuşan cahil bir cazgır…
Yani bu sefer taşı boşa atmayacaklar.
Sempatik, entelektüel, mülayim...
Sözde ABD karşıtı, sözde PKK'dan ve FETÖ'den nefret eden; Millî söylemlerde bulunan ve aynı zamanda maneviyatla barışık!...
Muhalif partileri de eleştiriyor/muş gibi yapan, siyasetüstü, partilerüstü imajlı biri…
İşte böylesi bir figürü piyasaya sürüp parlatacaklar. Ana akım medyayı da kullanarak, hem mütedeyyin kesimden, hem de muhalif kesimden önemli simâlara bu isimle ilgili müspet sözler sarfettirecekler; olabildiğince şişirip halka sevdirecekler.
Sonra, "Alın size kutuplaştırıcı değil birleştirici lider!" diyecekler. "Millî çıkarları savunan, teröre karşı, emperyalizme karşı bir adam… Seküler seçmeni de, muhafazakâr seçmeni de kucaklayacak aslan gibi bir yiğit" diyecekler.
Muhalefet ise, "söz konusu vatansa, aday bizim için tefettuattır(!)" diyerek, gözyaşartıcı bir ferâgat(!) örneğiyle bu kahramana topyekün razı olacak. Eşzamanlı olarak yumuşatılan HDP'ye de barışçı şarkılar terennüm ettirip (sözümona kerhen) bu adayı kabullenmesi, arkasında durması sağlanacak.
İşte bu planın başarılı olabilmesi için uzun zamandır yalan ve iftiralarla topluma zerkettikleri Erdoğan nefreti, o tarihe kadar olabildiğince yükseltilecek.
Atlantik ötesinden pompalanan darbe tehdidiyle dikkatler zaten kriminal siyasetten uzaklaştırılmış durumda.
"Sokağa iner ayaklanırız ha, kaos /anarşi çıkarırız ha!" şeklindeki aleni tehditler; devletin içine sokulduğu narkozdan ve hükümetin garkolduğu paranoyadan seçim takvimine kadar kurtulamaması içindir. Zira bu strateji onlara 2019 yerel seçimlerini kazandırdı. Son zamanlardaki, pandeminin toplumda yolaçtığı ekonomik ve psikolojik sorunların da avantajıyla şimdi sırada 2023 var. Suç işleyerek siyaset yapma imtiyazlarını olabildiğince kullanarak amaçlarına ulaşacaklarına eminler. Dolaysıyla darbeye de yeltenmeyecekler; Gezi benzeri bir kaosa da. Çünkü başaramayacaklarını biliyorlar. Devleti darbesiz/kaossuz, seçimle ele geçireceklerine eminler. Neden darbeye, ayaklanmaya yeltensinler!
Şu ana kadar bu oyunlarını bozacak hiçbir hamle gelmedi; gelecek gibi de görünmüyor maalesef. Bu saatten sonra gelebilecek bir hamle, büyük ölçüde zehirlenmiş genç seçmeni geri çevirebilir mi? Bilmiyorum.