Trafik Denetimlerinde Sürücülerin Medyaya Yansıması: Kamu Yararı mı Kişisel Hak İhlali mi?

Trafik denetimlerinde sürücülerin medyaya yansıma biçimini ele alan bir haber makalesi. Hukukçu Doçent Doktor Yılmaz Yazıcıoğlu, sürücülerin görüntülerinin çekilmesinde kamu yararı ve kişisel haklar arasındaki dengeyi anlattı.

Trafik denetimleri, hem kolluk kuvvetlerinin hem de medyanın görev alanına giren bir konu. Trafik kurallarına uymayan, alkollü, ehliyetsiz veya ruhsatsız araç kullanan sürücülerin denetlenmesi ve cezalandırılması, toplumun güvenliği ve huzuru için önemli bir faaliyet. Ancak bu faaliyet sırasında sürücülerin görüntülerinin çekilmesi ve medyada yayınlanması, bazı tartışmalara da neden oluyor.

Özellikle gece denetimlerinde, alkollü sürücülerin bir anlık tepkileri, bütün hayatlarını etkileyebilecek ve sosyal medya çevrelerinde de ya da kendi sosyal çevrelerinde de yıllarca hatırlanabilecek durumlara yol açabiliyor. Kimi zaman komik, kimi zaman da tartışmalı ve kişileri rencide edici anlar da görüntülere takılabiliyor.

Peki, trafik denetimlerinde sürücülerin görüntülerinin çekilmesi ne kadar doğru? Bu konuda kamu yararı var mı yok mu? Sürücülerin özel hayatına saygı hakkı ihlal ediliyor mu? Kamusal haklar nerede başlıyor nerede bitiyor? Bu soruların cevabını aramak için hukukçu Doçent Doktor Yılmaz Yazıcıoğlu ile konuştuk.

Haber Verme Hakkının Sınırları

Trafik denetim görüntülerinin yayınlanması ile ilgili öncelikle kamu yararı nasıl tanımlanır, hangi noktaya kadardır? Bunu bize tanımlar mısınız?

Yazıcıoğlu: Şimdi gerçeği isterseniz kamu yararından önce gazetecinin haber verme hakkını iki kelimeyle söyleyeyim: Siz haber verdikçe biz de olan bitenden haberdar oluyoruz. Şimdi burada da işte sorduğunuz soru kamu denetimi ya da gazetecinin haber verme hakkının sınırları nedir? Onun için 4 tane kriterimiz var: Birincisi haber gerçek olacak, haber güncel olacak, haberin veriliş şekli ile haberin içeriği bakımından bir ölçülülük taşıyacak ve en nihayette haber kamusal yarar içerecek. Kamunun bunu öğrenmesinde bir faydası olacak.

Buradaki en büyük soru da şudur: Kamunun merakını, duygularını tatmak için yapılan yayınlar haber verme hakkı içinde midir? Hayır değildir. Şimdi az evvel söylediniz işte kişileri hedef alarak yapılan yayınlar, yani alkol aldığı için komik duruma düşen insanların görüntüsü ya da belirli ruh hali içinde insanlara karşı kolluk görevlilerine davranan insanların görüntüsü aslında onları lekeleyen ve hakkına, onların muhafazakarlığına, onların özel hayatına saygı hakkına halel getiren hareketler oluyor.

Kolluk Görevlilerinin ve Medyanın Sorumluluğu

Ve geçen bir az evvel bahsettiğiniz; işte bir sürücünün özellikle kolluk görevlilerine “Benim görüntülerimi alamazsınız, hem anayasada özel hayatımın gizliliği korunuyor hem de kanunen bunu alma hakkınız yok. Kanun beni koruyor” demesine rağmen kolluğa “Niye engel olmuyorsun?” dedikten sonra basın, En baştaki oraya kadar gelen haberi sansürleyerek son noktayı verdiğinde sanki kamusal bir fayda varmış gibi bir hale hale getirdi maalesef. Basın haksız olarak o hanımefendiyi toplum önünde deşifre etmiş oldu. Ne giydiğini hepimiz gördük, nasıl oturduğunu gördük, akşam nasıl rujlu olduğunu gördük, makyajını gördük, davranışını gördük, fiziksel özelliği hepsini gördük. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle hem anayasamızda hem mevzuatımızda orada kişinin muhafazakarlığına kaldı ki kişi suçluysa zaten soruşturmanın gizliliği ilkesi gereğince o soruşturmanın gizli olması ilkesine kişinin lekelenme hakkına olan ne kadar hak varsa hep beraber bir taraftan girip bir taraftan çıktık.

Şimdi bu tatsız bir şey. Öellikle bunu tecrübe eden insan için tatsız bir şey ama tekrarında olmaması için kamusal bilinçlenme açısından bizim yol gitmemiz lazım. Biraz da bunu konuşalım sizinle....

Ehliyetsiz bir sürücü görüntülemek, ehliyetsiz araba kullanılmasının yanlış olduğunu kamuoyuyla paylaşmak bunu kendisi medya sorumluluğu taşıyor tabii ki. Çünkü bu sistem meselesi. Fakat hem sistemi, bir hatayı ortaya koyarken hem de bireyin hakkını da muhafaza etme dengesi nasıl kurulmalıdır? Burada kolluk güçlerinden tutun da medyaya kadar nasıl bir yaklaşım olmalı? Trafik memurlarının denetim yapmasını görüntülediğimiz gibi.

Yazıcıoğlu: Şimdi burada iki tane sorumluluk var: Birincisi kolluk görevlilerinin sorumluluğu, ikincisi de medyanın sorumluluğu. Kolluk görevlileri denetim yaparken elbette ki sürücülerin kimliklerini kontrol edecekler, ehliyetlerini kontrol edecekler, ruhsatlarını kontrol edecekler, alkollü olup olmadıklarını kontrol edecekler. Bu onların görevi. Ama bunu yaparken de sürücülerin onurunu, saygınlığını ve kişilik haklarını korumak zorundalar. Yani sürücülere hakaret etmek, küfretmek, aşağılamak, tehdit etmek gibi davranışlardan kaçınmak zorundalar. Aynı şekilde sürücüler de kolluk görevlilerine saygılı olmak, itaat etmek, direnmemek zorundalar.

Burada medyanın sorumluluğu ise şudur: Medya trafik denetimlerini haber yapabilir, bu onların haber verme hakkıdır. Ama bunu yaparken de sürücülerin yüzlerini, plakalarını, kimlik bilgilerini gizlemek zorundadır. Çünkü bu bilgiler sürücülerin özel hayatına giren bilgilerdir ve bunların yayınlanması hem anayasal hem de yasal olarak yasaktır. Medya sadece trafik denetimlerinin nasıl yapıldığını, hangi noktalarda yapıldığını, ne kadar ceza kesildiğini, ne kadar araç çekildiğini gibi genel bilgileri verebilir. Amaç sürücüleri teşhir etmek değil, toplumu bilgilendirmek olmalıdır.

Kamusal Yarar ve Kişisel Hak Arasındaki Denge

Peki trafik denetimlerinde sürücülerin görüntülerinin çekilmesinde kamu yararı var mıdır? Bu konuda hangi kriterlere göre karar verilmelidir?

Yazıcıoğlu: Kamu yararı kavramı çok geniş bir kavramdır ve her duruma göre farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak şunu söyleyebiliriz: Kamu yararı, kamunun ortak çıkarına hizmet eden, kamunun güvenliği, sağlığı, huzuru ve refahı için gerekli olan bir durumdur. Örneğin bir suçlunun yakalanması, bir terör saldırısının önlenmesi, bir afetin duyurulması gibi durumlar kamu yararı taşır.

Trafik denetimlerinde sürücülerin görüntülerinin çekilmesinde ise kamu yararı şöyle tanımlanabilir: Trafik kurallarına uymayan sürücülerin cezalandırılması ve diğer sürücülere örnek olması için bu görüntülerin yayınlanması kamu yararı taşıyabilir. Ancak burada da bir ölçülülük ilkesi vardır. Yani sürücülerin görüntülerinin yayınlanması onların kişilik haklarını ihlal etmemeli, onları küçük düşürmemeli, onları toplum önünde aşağılamamalıdır. Bu nedenle sürücülerin yüzleri, plakaları ve kimlik bilgileri gizlenmeli veya bulanıklaştırılmalıdır.

Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bazı kararları vardır. Örneğin 2011 yılında verdiği bir kararda mahkeme şöyle demiştir: “Bir kişinin trafik kurallarına uymadığı için cezalandırılması kamu yararı taşır ancak bu kişinin yüzünün ve plakasının yayınlanması kamu yararı taşımaz. Bu kişinin özel hayatına saygı hakkını ihlal eder. Bu nedenle medya bu kişinin yüzünü ve plakasını gizlemelidir.”

Sonuç

Trafik denetimlerinde sürücülerin görüntülerinin çekilmesi ve medyada yayınlanması, hem kolluk görevlilerinin hem de medyanın sorumluluklarını gerektiren bir konudur. Bu konuda kamu yararı ve kişisel hak arasında bir denge kurulmalıdır. Kamu yararı, kamunun ortak çıkarına hizmet eden, kamunun güvenliği, sağlığı, huzuru ve refahı için gerekli olan bir durumdur. Kişisel hak ise her bireyin onurunu, saygınlığını ve özel hayatını koruyan bir haktır. Bu iki kavram arasında bir çatışma olduğunda, ölçülülük ilkesi uygulanmalıdır. Yani sürücülerin görüntülerinin yayınlanması onların kişilik haklarını ihlal etmemeli, onları küçük düşürmemeli, onları toplum önünde aşağılamamalıdır. Bu nedenle sürücülerin yüzleri, plakaları ve kimlik bilgileri gizlenmeli veya bulanıklaştırılmalıdır.

Gündem Haberleri