Travma Sonrası Stres Bozukluğu

İNANÇ YILAN

İşte tam da özeti budur halet-i ruhiyemizin. Git gide de artarak devam ediyor sorunumuz. Kumpaslarla başladı travmalarımız. Peşi sıra devam etti. Dalga dalga geliyorlardı üzerimize... Türkan Saylan’dan terörist çıkarmaya uğraştılar, gerisini siz düşünün artık.

Mesela kamera sesinin açık unutulduğu bir Kumpas davasında Kriminal inceleme yapan Fetöcü polislerden biri “bu nedir” diye sorduğunda diğer Fetöcü  “Aslında el feneri ama sen el bombası yaz” diyerek cevaplıyordu.

Hatta Hakim kılıklı meczubun biri, Fetullah Gülen denen sapkını Mehdi, kendisini Cahceh bile ilan etti yargı kararıyla (Hakim İlhan Karagöz – 4.7.2016 – Tübitak Bilirkişi davası) kararı okuyanlar bilir, güler misin ağlar mısın kıvamında.

Tekel büfesi işletemeyecek kişileri aynı örgütün üyesi, öldüğünde cenazesini kaldıracak parası olmayan adamı da örgütün finansörü yaptılar. Bu da bir şey mi, Balyoz davasında mahkemeye kanıt diye sunulan sözde 2003 yılına ait 11 nolu CD’de adı geçenlerden bazıları Aselsan ve Havelsan’a 2007’de işe girmiş, kurum ve kuruluşlar ise 2004’ten sonra kurulup faaliyete geçmişti. Hatta CD’lerde kullanılan yazı karakterlerinden bir tanesi 2007 yılında kullanıma sokulmuştu. Düşünün bizim kumpasçıların marifetlerini... Sonra da başımızdan aşağıya mermi/bomba yağdırdılar. Derken yeni bir teori geliştirler “Kontrollü Darbe”...

Darbeye kontrollü diyen de bunu aylar sonra fark etti. Kontrolsüz zeka bu olsa gerek!

Asıl trajikomik olansa millet ikiye bölündü. Yarısı “darbe oldu” diyor, öbür yarısı “yok yok olan biten her şey kontrol altındaydı” diyor... Topyekûn dağıldık. Kripto Fetöcüler iş başında, Fetö’nün sağından solundan geçmemişler kendini aklamakla meşgul. Mesela emniyette ki yargıda ki Fetö skandalları ardı arkasına yazdım. Niye yazdın diye dava açtılar! Tamam, dava açsınlar eyvallah da, insan birde sorar dimi neye dayanarak yazdın diye? 

Memleketin subayı, hocası, düşünürü, polisi, hakimi, savcısı ve daha bilumum karakteri kumpas davalarında cezaevine tıkılırken yerinden kımıldamayanlar şimdi yollara düşerken, “hızlı trene bin” diye akıl verene sormak hakkımız değil mi? Birol Erdem’i başbakanlık yüksek müşaviri olarak atayan kimdi?  

Daha yeni Kocaeli’nin Gebze ilçesinde ahali, kentsel dönüşüm için yıkıma gelen ekibe camiden Selâ okutarak karşı koyunca, poliste biber gazı ile müdahale etti.

Düne kadar “Heykeller ve anıtlar haramdır, günahtır. Saygı duruşunda bulunmayız” diyenler bugün sağa sola 15 Temmuz anıtları dikiyor!!!

15 Temmuz da ortadan kaybolanlar, yıl dönümünde meydana çıkmayanları (ben dahil) fetöcü ilan etti, iyi mi? Şimdi o TV soytarısına sormazlar mı o gece twitleri hangi delikten sallıyordun diye!

Beriki, aylar sonra aslında gecekondu da değil oğluyla evde buluştuğunu ağzından kaçırdıktan sonra o çok dokunaklı cümleyi kullandı... Biricik evladı demiş ki “Baba bugün şehit olma günü” ve hemen canlı yayına koşmuş. Acaba bu müthiş fikir neden rahmetli Erol Olçak’ın aklına gelmemiş! 

Velhasılı giderek otomatik pilota bağlıyoruz. Peki başlığa dönelim o zaman! Travma sonrası stres bozukluğu yaşıyoruz. Arka arkaya o kadar çok darbe yedik ki! Kafamız allak bullak oldu. O yüzden Mehmet Akdeniz – Mustafa Gülcü ikilisinden Emniyette, Esat Toklu – Halil Koç birlikteliğinden yargı da Fetö temizliğini yapmalarını bekliyoruz. Hele ki Bilgin Başaran’ın Yargıtay üyesi olmasıyla yüreğime su serptiler. Mücadeleye olan güvenim arttı(!)...

Sonuç mu?

Dünya da iki şeyi ama klasik sırayla yönetirsiniz. Önce riski, beceremezseniz krizi yönetmek zorunda kalırsınız! Karakolda ki bekçiden, üniversite de ki hizmetliye kadar ne kadar Fetöcü varsa hepsini bulanlar, siyaset ve bürokrasiden bir tane bile bulamayınca süreç risk yönetiminden krize doğru evrildi.

Bu çaresizliği fark eden örgüt üyeleri de önce Kayseri de cezaevi aracını tekmelediler, sonra “Hero” yazılı kısa kollularla mahkeme salonuna gelerek, kahraman olduklarını ispata çalıştılar. Mahkeme salonunda ise Erdoğan’ın avukatlarına hakaret hatta tehditte bulunmuşlar bile. Şimdi de orada burada üzerinde “Hero” yazan kısa kollularla gezmeğe başladılar ve acınası güldürü sahneye konuyor, polis sokakta bu şekilde giyinenleri topluyor!  

Çözüm ne peki? Tek tip elbise! ABD öyle yapmış ya Guantanamo üssünde... Meğerse işin sırrı sanıklara turuncu kıyafet giydirmekmiş...

Vallahi de billahi de Pennsylvania’da ki sapkını çağırtıp süreci yönet desek, bu kadar başarılı olamazdı.

Kısacası,

Can Dündar kaynağını açıkladı, Enis Berberoğlu’da epey ağır bir ceza alarak 25 yılı yedi... Bana da pek çok kaynak bilgi verir ancak ilk kuralı her zaman hatırlatırım “Verdiğiniz bilgide ki her hangi bir ipucu sizi işaret edecekse, söylerin o kısmı yazmayayım”... Sonuçta bizim işimiz sirkte milleti eğlendirmek değil, bilgilendirmek... 

Neyse işte aklıma takıldı, yazayım istedim...