Türkiye, son yıllarda artan konut fiyatları ve yetersiz konut arzı nedeniyle derinleşen bir barınma kriziyle karşı karşıya. İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülke genelinde ev sahipliği oranları son 9 yılda yaklaşık 5 puan düşüşle %56,2'ye gerilerken, kiracıların oranı %27,8’e yükseldi. Bu dramatik değişim, milyonlarca insanın ev sahibi olma hayallerini suya düşürüyor.
2006'dan bu yana, en az 5,6 milyon yurttaşın evini kaybettiği belirtilirken, yeni neslin ev sahibi olabilme imkanlarının neredeyse imkansız hale geldiği vurgulanıyor. Yabancıya konut satışının teşvik edilmesi ve konut sahipliğinin giderek az sayıda varlıklı bireyin eline toplanması, yerli vatandaşları ciddi bir barınma ve kira krizine sürüklüyor.
Artan konut fiyatları ve kredi faiz oranları, konut kredilerinin aylık maliyetlerini artırarak sabit gelirli yurttaşlar için ev sahibi olmayı neredeyse imkansız bir duruma getiriyor. Endeksa'nın verilerine göre, konut fiyatları son bir yılda %82,8 artış gösterdi ve ortalama konut fiyatı 3,31 milyon TL'ye ulaştı. İstanbul'da 100 metrekarelik bir ev almak için gereken aylık taksitler, hane halkının harcanabilir gelirinin %92'sine denk geliyor. Bu durum, ev sahibi olma hayalini daha da zorlaştırıyor.
Bankaların konut kredileri konusunda sunduğu seçenekler de yetersiz kalıyor. Kamu bankalarında 120 ay vadeli konut kredisi faizi %3,79 seviyesindeyken, ortalama ev fiyatı olan 3 milyon TL için alınabilecek 1 milyon 800 bin TL kredi, aylık 69 bin TL taksit ödemesi anlamına geliyor. Bu durum, evin toplam maliyetinin 9 milyon 480 bin TL'ye kadar çıkmasına neden oluyor.
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu barınma krizi, sadece ekonomik bir sorun olmanın ötesinde, sosyal adaletsizliği de derinleştiriyor. Ev sahibi olma hayalinin giderek ulaşılmaz bir hale gelmesi, toplumda ciddi bir huzursuzluk yaratıyor. Devletin ve ilgili kurumların bu krizi çözmek adına acil ve etkili önlemler alması, milyonlarca vatandaşın temel bir ihtiyacı olan barınma sorununu gidermek için şart görünüyor. Bu sorunun üstesinden gelinmezse, ekonomik istikrarsızlıkların yanı sıra sosyal çalkantılar da kaçınılmaz olabilir.
Türkiye'nin barınma krizi, sadece rakamlarla ifade edilebilecek bir sorun olmaktan çıkmış, milyonlarca insanın günlük yaşamını doğrudan etkileyen, gelecek planlarını ve hayallerini şekillendiren bir meseleye dönüşmüştür. Bu krizin çözümü, toplumsal refahın ve ekonomik istikrarın sağlanması için atılacak adımların merkezinde yer almalıdır.