Mersin Milletvekili Ali Bozan, Türkiye'nin güncel siyasi ve toplumsal gündemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sincan'da gerçekleşen Kobani kumpas davasına katılan Bozan, bu davayı "çözüm sürecinin bir daha konuşulmaması için açılan bir dava" olarak nitelendirdi. Bu ifadeler, Türkiye'nin uzun süredir devam eden iç çatışmaları ve çözüm süreçlerine yönelik keskin bir eleştiri olarak öne çıkıyor.
Milletvekili Bozan, 24 yıldır İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecritin son 32 ayda daha da ağırlaştığını vurguluyor. Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla herhangi bir görüşme yapılmadığını belirten Bozan, bu durumu iktidarın politik bir tercihi olarak değerlendiriyor. Bozan'a göre, bu tecrit sadece Öcalan'a değil, tüm ülkeye uygulanıyor ve ülkedeki güvensizlik ortamını daha da derinleştiriyor.
Bozan, cezaevlerindeki siyasi tutsakların başlattığı "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası ve açlık grevini de gündeme taşıyor. Bu eylemler, zor koşullar altında dahi barışa yönelik umudu ve çabayı simgeliyor. "Bugün değilse ne zaman?" sorusu, toplumun her kesimine barış için harekete geçme çağrısında bulunuyor.
Bozan, iktidar ve muhalefete seslenerek, çözüm sürecine ve Kürt sorununa farklı bir yaklaşım benimsemeleri gerektiğini vurguluyor. Geçmişte denenen ancak başarısız olan barış girişimlerinden ders alınarak, yeniden ve daha kararlı adımlar atılması gerektiğini savunuyor. Bu sürecin ilk adımı olarak Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılmasını ve onun fikirlerinin dinlenmesini öneriyor.
Milletvekili Bozan, son olarak tüm ülkeye seslenerek, cezaevlerinden yükselen barış çağrısını herkesin duyması gerektiğini belirtiyor. Bu çağrı, sadece siyasi bir mesele olmanın ötesinde, tarihsel ve vicdani bir sorumluluk olarak tanımlanıyor. Bozan, Meclis'ten barış için şeffaf ve kararlı adımlar atılmasının önemini vurgulayarak sözlerini tamamlıyor.
Konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı;
''Bugün, Kobani kumpas davası için Sincan’daydım, bugün sevgili Nazmi Gür savunma yapıyordu. Kobani kumpas davası için ne diyordu, biliyor musunuz? Diyordu ki: “Bu dava çözüm sürecinin bir daha konuşulmaması için açılan bir davadır.” Tam da yerinde bir tespit. Gelinen süreçte, yirmi dört yıldır İmralı Cezaevinde tutsak bulunan Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit daha da ağırlaştı.
Son otuz iki ayda ne mi oldu? Ailesi ve avukatlarıyla hiçbir şekilde görüşülmedi. Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan bu ağır tecrit, iktidarın rantı uğruna uyguladığı tamamen politik bir tercihtir. İktidarın kendi çıkarları doğrultusunda sürdürdüğü bu tercih sebebiyle tüm ülke bugün en büyük güvensizlik ortamını yaşıyor. Bu ağırlaştırılmış tecrit, bugün tüm ülkeye uygulanıyor, ülkedeki tüm yurttaşlara uygulanıyor. Bu ülkede çocuğundan emeklisine kadar mutlu kimse kalmadı, adalete zerre güven kalmadı.
Tam da böyle bir ortamda, böyle bir karakışın yaşandığı bir süreçte cezaevindeki siyasi tuzaklar bir karar aldı: “Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm.” kampanyası başlattılar ve 27 Kasımda bir açlık grevi başlattılar. Onlar yaşadıkları onca kötü koşullara rağmen, mutlak barışa çare olmak için hepimize bir mesaj verdiler: “Bugün değilse ne zaman?” diyorlar. Evet, bugün, Türkiye cezaevlerinden yükselen ses bu: “Bugün değilse ne zaman?”
Biz bu sesi aldık, bu sesi yayacağız çünkü barıştan başka çaremiz yok. Barışa daha da geç kalmamak için hepimiz bu sese ortak olabiliriz. Cezaevlerindeki ağır koşullarda yaşamak zorunda kalan siyasi tutsakların omuzlarına aldığı bu yükü, bir olarak, vicdanlarımızı birleştirip hep birlikte sırtlayabiliriz. O yüzden, buradan iktidara ve muhalefete seslenmek istiyorum, burada yapılan bütün açıklamalarda iktidar ve muhalefet sözcüleri birbirlerini çözüm süreci ve Kürtler üzerinden vurmaya çalışıyor. Gelin, bu dili ve anlayışı terk edin.
Başarıya ulaşmasa da daha önce denendi, yeniden deneyebiliriz, bir kez daha deneyebiliriz. İş o ki bir gün bile vakit kaybetmeden geçmiş tecrübelerimizden alacağımız derslerle muhalefeti ve iktidarıyla “ama”sız “fakat”sız bu ülkenin 85 milyon yurttaşının geleceği için kalıcı, onurlu bir barış için adım atalım. Tüm bunlar için atılacak ilk adım ortada. İlk olarak Abdullah Öcalan'ın üzerindeki ağır tecritin kaldırılması gerek, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi gerek.
Barış için geçmişte nasıl yapıldıysa bugün de fikirlerine kulak verilmesi gerek. Barış kapısının İmralı'dan açıldığı herkesin bildiği bir hakikat, bu hakikat kapısını cesur adımlarla açmak gerek. Ben tekrar tüm ülkeye seslenmek istiyorum, cezaevlerinden barış için başlatılan bu mücadele sesini her yere duyuralım. Bu hepimiz için tarihî bir sorumluluktur, bu sorumluluk tüm vicdanların omzundadır. Bugün ağırlaştırılmış tecriti kaldırmama ve tekrardan bir barış süreci başlatmamak için hiçbir sebep yok. Daha doğru bir yöntemle şeffaf bir şekilde bu Meclisten barışın sesi için kararlı adımlar atılabilir.'' dedi.
Bu açıklamalar, Türkiye'nin içinde bulunduğu politik ve toplumsal iklimi, barışa olan özlemi ve siyasi tutsakların durumunu derinlemesine ele alıyor. Milletvekili Bozan'ın ifadeleri, Türkiye'nin geleceği için barışın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.