Türk'ün şanlı tarihinden bahsediyorken hafizasındaki şehitlerimizin kanıyla yazılmış mazisini unutmamak gerekir.Böyle bir atasözümüz var: “Su uyur düşman uyumaz”. Bu sözün ne kadar da doğru olduğunu biz Türkler tarihimizi bilincli şekildə araştırdığımızda açık aydın görüyoruz. Azerbaycan Türk`lerinin kanlariyla yazdıkları tarihində 20 Yanvar- Ocak faciası hususi yer tutuyor. Bu kanlı facianın Azerbaycan Türk`ünün kalbinde o kadar derin yarası var ki,hatta tazelenen yılın ilk ayını 1990 yılının 20 Ocağından bu yana yıllardır “KANLI OCAK" olarak anıyor. Öncelikle belirtmek isterim ki, Azerbaycan Türk'leri ocak ayına Rusça “yanvar” ayı diyor ve bu sebebden de 20 Ocağı “qanlı yanvar günü” yani “kanlı ocak günü” diye adlandırıyorlar.
Türk dünyasının bilinmeyen kahramanlarından, Türkiye Türk'ü komutan, Karabağ gazisi İshak bey Ocak ayının kanlı gününü “20 YANGIN VAR” günü kimi adlandırıyor. Sebebiniyse bizlere bir sohbetinde böyle açıklamış, izah etmişdir. "Türk'ün kalbine bugünün yangın, ateş gibi düşmüş, bu yangın –bu ateş canımızı acıtmış, kanımızı akıtmış, amma ve lakin azadlık, hürriyet, özgürlük sevdasını da ateşlendirmişdir”.
Düşmanın acımasızlığına, riyakarlığına, iki yüzlülüğüne ve gerçek niyetine Azerbaycan Türk'ü 20 Ocak-Yanvar faciasinda bir daha şahit olmuşdur. Sözde “halkların ve milletlerin kardeşliği” siyaseti maskesi altında Türk milletine karşı garezli niyetini gizlemeye çalışan Ruslar, dağılmak üzere olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği SSCB`nin son demlerinde gerçek siyasetlerinin aslında Ermeni ve Hıristiyanların çıkarlarına hizmet etmek olduğu gerçeğini Kanlı Ocak'da Azerbaycan Türk'lerine karşı türettikleri vahşiliklerle kanıtlamış olmuşlardır. Bu vahşilikler aslında insanlığa karşı işlenilmiş bir suçdu. Elinde silahı bile olmayan, savunmasız, silahsız insanlara tam teçhizatlı orduyla hücum etmenin adı canilikten, vandallıkdan başka bir şey olamazdı. İlginç olan budur ki, Rus Sovyet Ordusu Bakü'ye dahil olduğu zaman Sovyet Birliği'ndeki bir şehire ve kendi vatandaşlarına hücum etmiş ve onları katletmiş oluyordu(1). Çünkü Azerbaycan hem de Azerbaycan'a ait olan Bakü Sovyet Rejimine bağlıydı ve Sovyet İttifakı'nın terkibindeydi. Hal böyle olunca akıllara şöyle bir soru geliyor: “Rus Sovyet Ordusu hangi amaçla ve sebeble Azerbaycan'a ,Bakü'ye saldırdı?” Bu yazımızda bu soruya cevap bulacağız...
Son demlerini yaşayan SSCB'ye dahil olan diğer ülkeler gibi Azerbaycan da müstakilliğini, azadlığını, bağımsızlığını istiyordu. Azerbaycan Türkleri'nin Sovet Rus İmparatorluğuna/rejimine karşı baş kaldırma sebeblerinden birisi ve en esası hiç şüphesiz Rus'ların ve onların kardeşleri olan Ermeni'lerin Azerbaycan torpağına göz dikmesiydi.
Böyle ki, 1989 yılı 1 Aralık'ta (dekabr) Ermenistan`ın Ali Sovyeti “Ermenistan'ın ve Azerbaycan torpağı olan Dağlık Karabağ'ın birleştirilmesi hakkında karar kabul etdi. Bu karara dayanılarak toplam 42 günlük bir zaman diliminde Dağlık Karabağ'dakı tüm müesseseler ve teşkilatlar Ermenistan`ın muvafık-uygun bakanlık və idarelerine zorla tabi edildi. Dağlık Karabağ'dakı tüm ilçe-parti komiteleri Ermenistan KP-nin( Komunist Partisinin) terkibine dahil edildikden sonra Dağlık Karabağ Özerk Eyaleti'inin arazisindeki Azerbaycan bayrakları, arması, blankları, kasaba ve şehir adları lağv edildi, kullanımdan kaldırıldı. DAĞLIK KARABAĞ MUHTAR VİLAYETİ'NİN arazisinde Ermenistan bayrağı kaldırıldı.(2). Böylelikle, Rusların desteği ile Ermənilər hem Türk toprağı Karabağ'da hem de kadim tarihimizde her zaman Türk toprağı olan Ermenistan'da Azerbaycan Türkleri'ne karşı etnik ayrımcılık etmeye başladılar. Onlar Azerbaycan'lı Türkler'in yaşadığı köylere saldırıyor ve soydaşlarımızı katlediyorlardı. Ermeni baskınları sonucunda doğulduğu topraklardan sürgün edilmiş Azerbaycan Türkleri Bakü ve Sumgayıt şehirlerine yerleştiler. Onların bu bölgeye gelmesi ile gerginlik daha da artdı.Tüm bunlar azmış gibi Ermenistan'ın tabiliğinde olan Dağlık Karabağ rehberliğinin- yönetiminin Bakü ile arasında olan bağları koparması ve Nahçıvan'la Azerbaycan arasınadakı Karabağa giden yolu kesmesi sabırımızın taşmasına səbəb oldu.
Tüm bu olaylar Bakü'den de endişeyle takip ediliyordu. Azerbaycan Türkleri bu haksızlıklara karşı itirazlarını gösterilerle, halk harekatları ile dünyaya duyurmağa çalışıyordu. Bakü'de Azadlık Meydan'ında toplanan silahsız halk Sovyet Rejiminin bu riyakar siyasetinden bezmiş, azadlık-özgürlük istiyordu. Ama Kafkaslar'da hususi ile Azerbaycan'da bağımsızlık isteğinin, özgürlük harekatının başlaması Moskova'nın hoşuna gitmiyordu. Zira zor durumda olan Sovyet ekanomisinin şah damarı Azerbaycan petrolü ve gazı idi. Azerbaycan'ın özgürlüğü, bağımsız devlet kurması Sovyet Rejiminin bitişi, çökmesi demekti. Bunu çok iyi bilen Mihail Gorbaçov başda olmakla Sovyet rejiminin yöneticileri Azerbaycan'daki özgürlük harekatının karşısını almak yoluyla diğer Sovyet İttifakında ayrılmak isteyen, özgürlük sevdasında olabilecek halklara da gözdağı vererek korkutmayı, sindirmeyi hedefliyordu. Böylece 1990 yılı 19 Ocak'da Mihail Gorbaçov Sovyet Anayasası'nın 119 ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Anayasası'nın 71. maddesine aykırı olarak, Ocak ayının yirmisinden Bakü'de olağanüstü hal ilan edilmesiyle ilgili kararname imzaladı.(3)
19 Ocak günü saat 19:27'də KGB'nin özel Alfa Grubu Azerbaycan devlet radyo televizyonu enerji blokunu bombalamışdı. Gece yarısı, yani Ocağın 19'nu 20'sine bağlayan gece ise Sovyetler Birliği'nin muhtelif bölgelerinden gelen, Ermeni asıllı subayların ve askerlerin içinde bulunduğu 40 bin kişilik (bazi malumata göre, onun sayı 60 bin kişiye kadardı) Sovyet rejiminin Kızıl Ordu'su havadan, karadan ve denizden olağanüstü hal ilan edildiğinden habersiz olan şehire- Bakü'ye hücum etti ve ahaliye saldırmaya başladı.
Gorbaçovun kararnamesi yürürlüğe girinceye kadar Ocağın 20'sinde saat 00'a kadar artık 9 kişi öldürülmüştü. Bakü'de olağanüstü hal ilan olunması hakkında bilgi ise ahaliye yalnız Ocağın 20'sinde sabah saat 7'de respublika radiosu (ulusal radio) ile iletildi. O zaman öldürülenlerin sayısi 100 kişiye ulaşmıştı. Bunun yanı sıra Sovyet rejimi Azerbaycan devlet radyo televizyonu enerji blokunu bombalamakla, ülkede televizyon programlarını dudurmakla, halktan ve dış dünyadan türettiği vahşilikleri gizlemeyi ve facianın üzerini örtmeyi planlıyordu.
O kanlı gecede, Ruslar ve Ermeniler Bakü sokaklarında çocuk, kadın, yaşlı arasında ayırımı yapmadan vahşicesine insanları katlettiler. Bakü'de ve diğer bölgelerde 147 kişi öldürmüş, 744 kişi yaralamış, 841 kişi kanunsuz tutulmuş ve onlardan 112 kişi SSCB'nin farklı şehirlerine götürülerek hapishanelerde tutulmuşlardır.(4)
İnsanlıktan nasibini almayan caniler yaralı insanlara tıbbi yardıma gelen hekimlere, tıp işçilerine bile saldırmışlardır.(5) Bu yapılan canilikler, ulusal özgürlüğü ve ülkesinin toprak bütünlüğü uğrunda mücadele eden Azerbaycan Türkleri'ne karşı açıkça türetilen soykırımı idi. Dünya o gece yaşanan faşistçe türetilen soykırımını görmezden geldi. Hatta bu azmış gibi bu faciaların sebepkarlarından olan Mihail Gorbaçov canisine 10 ay sonra 1990 yılının aralık ayında Nobel Barış odülü verildi. Sözde "insanlığa farklı alanlarda yararlı bir biçimde hizmet edən kişilere" verilen bir ödülü insanlığa karşı canice suç işleyen birisine verilmesi ise hakikaten akıl alır gibi değil. Halbuki, M.Gorbaçov yıllar sonra suçlu olduğunu kendi dili ile itiraf ediyordu. Böyle ki, 5 yıl sonra M.Garbaçov canisinin söylediği “Bakü'de olağanüstü hal ilan etmek ve oraya silahlı küvvetler göndermek siyasi hayatımın en büyük yanlışıdır” sözleri ile katil olduğunu kabul etmiş olmuştur.
İşte Sovyet Rejiminin "halkların kardeşliği" siyaseti sonucunda Azerbaycan Türk yurdu böyle kan gölüne dönüştürüldü. Türk'ün kanına doymayan düşman yine acımasızca Türk kanı akıtıyordu.
SEVGİ ÇİÇEĞİ NASIL HÜZÜN-GƏM- KEDER ÇİÇEĞİ OLDU ?!..
Kanlı Ocak gecesi taşa cizilmiş yazı kimi Azerbaycan Türkleri'nin de hafızasına kanla yazıldı.
1990 yılının 20 Ocak gecesine kadar Karanfil çiçeği Azerbaycan'da toy-düğünlerde odaların süsü bezeği, sevenlerin birbirilerine sevgilerini ifade etmek için hediye ettiği, düğün günü gelinlerin gelin çiçeği ve sevincin-mutluluğun simgesi idi. Ama o kanlı gecəden sonra karanfil sevginin değil, hüzünün, özlemin ve gam çiçeği oldu. Şehitlerimizin mezarının bezeği-süsü ve şehitlerimizin akıtılan kanının simgesi oldu. Azerbaycan Türkü merhum şair ve düşünürün Memmed Aslan da "Ağla karanfil ağla" isimli şiirindeki bu mısralarda karanfilin gam-keder çiçeğine dönüştüğünü şöyle ifade ediyor :
Karanfil - şehit kanı,
Ağla, karanfil, ağla!
Ağla, inlet meydanı,
Ağla, karanfil, ağla
Cavanlara kıydılar,
Tanklar altda koydular.
Kanın içip doydular,
Ağla, karanfil, ağla!
Düşmanın hain kurşunu o kanlı 20 Ocak gecesi evlerin ocaklarını kanla söndürdü. İki gencin saf ve sevgi dolu yaşayacakları günleri de elinden aldı. Evet, yeni aile kurmuş-evlenmiş İlham ve Ferize'nin sevgi hikayesi de aynı evde değil de ayni mezarda bitti.
İlham rus-ermeni canileri tarafından katledilerek şehit oldukdan sonra yari Ferize de onun hasretine dayanamayıp canına kıydı. "Ağla karanfil ağla" şiirinde şair Memmed Aslan iki gencin faciasını bu misralarla hatırladıyor:
Bahtı asılan kıza,
Hüneri aslan kıza,
Toyu yas olan kıza
Ağla, karanfil, ağla!
Ağla, yürək boşalsın,
Ünün göke baş alsın.
Ağla, dağlar yumşalsın,
Ağla, karanfil, ağla!
Bu teklenmiş şirlere,(aslanlara)
Bu arkasız erlere,
Bu kadersiz nerlere(yiğitlere)
Ağla, karanfil, ağla!
Azerbaycan Türkleri o gece kanlarıyla ve yurtlarına olan sevgileriyle vatanlarının özgürlüğü, üç renkili şanlı Türk bayrağının yükseklerde, şafaklarda hür şekilde dalgalanması için düşmana direndiler ve mertçe, cesurca şehit oldular. Aynı Türk dünyasının meşhur edibi, düşünürü şairi Azerbaycan Türk'ü Bahtiyar Vahabzade'nin "ŞEHİTLER" şİirindeki bu mısralarında söylediği gibi:
Katil güllesine kurban giderken,
Gözünü sabaha dikti şehitler.
Üç renkli bayrağı öz kanlarıyla
Vatan torpağına çekdi şehitler.
İnsan insan olur öz hüneriyle,
Millet, millet olur hayrı, şeriyle.
Torpağın bağranı cesedleriyle,
Azadlık tohumunu ekdi şehitler
Böyle bir deyim var, diyorlar "her doğum ağrılı-sancılı olur".
TÜRK YURDU AZERBAYCAN'da da yeniden azadlığın, özgürlüğün doğumu ağrılı ve sancılı oldu. Kanlı 20 Ocak gecesinden 1 yıl 9 ay sonra yani 18 ekim 1991 yılında AZERBAYCAN ÖZGÜRLÜĞÜNE YENİDEN KAVUŞTU.
Azerbaycan Türkleri şehitlerinın kanını asla yerde koymayacakdır. Biz Türkler'in simgesi olan kurtlara dair şöyle bir atasözümüz var: "Kurt kışı geçirır ama yediği ayazı unutmaz."
Evet, 1990 yılının kışı çok sert geçti ve düşmanın caniliğini asla unutmadık. Bizler asla şehitlerimizin kanın yerde koymayacağız, koymadık, intikamımızı aldık ve alacağız. Kardeş Türkiye'mizin de desteği ile Azerbaycan Türkleri, Kahraman Azerbaycan ordusu 44 günlük bir zaman diliminde vatanımızın Rusların desteği ile Ermeni çeteleri tarafından işğal edilmiş torpaklarımızı yeniden geri aldı ve Türk'ün şanlı üç renkli bayrağını Karabağ'da dalgalandırdık. Haklı davamızda hakkımızı söke söke aldık Elhemdülillah. Elhemdülillah.
Allah (c.c) Azerbaycan Türkleri'nin ve Türk dünyasının simgesi olan şanlı üç renkli bayrağın daima zafer simgesi olarak yüksüklerde dalgalanmasını nasib eylesin. Amin, Amin İnşALLAH !
Bu gün Bakü'da 20 Yanvar faciasında katledilmiş soydaşlarımızın defin olunduğu şehitliği ziyaret etdiğimizde dikkatimizi bir manzara çekiyor. Böyle ki, 1918 yılında kadim Türk şehri Bakü'nü düşmandan kurtarmak için kardeşine, kandaşına destek için gelen Anadolu Türk'ü, Kafkas Türk İslam Ordusu'nun ferdi olan er oğlu er kardeşlerimizle, 20 Yanvar şehitlerimiz Bakü'nün koynunda aynı şehitlikdə yatıyorlar. Bu manzara tarihimizde kardeşliğimizin en güclü kanıtıdır…
P.S: Her zaman öz meslehetleri ve değerli bilgileri ile destek olan Türk komutan İshak Çelik beye teşekkürümü bildirirem!
Ne Mutlu Türküm Diyenə !
Yararlanılan kaynaklar:
⦁ Azerbaycan'daki 20 Yanvar - 20 Ocak Katliamı - Can Azerbaycan - TRT Avaz. NAİLE ELEKBEROVA. YORUM: Vaqif Behmenli . 21.01.2015.
⦁ “20 yanvar hadisələrindən 27 il ötür— Faciənin yaranma səbəbləri, baş verən hadisələr və nəticələri” İsimli makaleden. Siyasi elmlər üzrə fəlsəfə doktoru, dosent Zaur Əliyev 19.01.2017.olke.az
⦁ “ 20 YANVAR FACİƏSİ AZƏRBAYCAN XALQINA VƏ İNSANLIĞA QARŞI TÖRƏDİLMİŞ DƏHŞƏTLİ CİNAYƏTDİR” isimli araşdirmadan.
⦁ “25. yılında kanlı 20 Ocak katliamı “Azerbaycan'ın Ankara Büyükelçisi Faig Bağırov Sovyetler Birliği'nin 20 Ocak 1990 tarihinde gerçekleştirdiği katliamda yaşananları AKŞAM için yazdı. 21.01.2015 .
⦁ “Bakü Katliamı 20 Ocak 1990” HABER GLOBAL 20 Ocak 1990... Rus tankları Bakü sokaklarında ölüm saçtı. 19.01.2019.