28 Şubat; Türkiye'nin siyasi geçmişine ve literatürüne benzersiz acıların ve zulmün ilmek ilmek işlendiği kap kara günlerin seneyi devriyesi...
Bugün, post-modern tanımlamasıyla kamufle edilen, milletin ve muhafazakar mütedeyyin kesimin aklını, ruhunu, -ülkenin tüm zenginliklerini küresel baronların taksimiyle sömüren- elit kesimin ise vicdanını donduran soğuğuyla hatırlayacağımız utancın 19. yılındayız.
1000 yıl sürecek diyorlardı; şimdi sadece acı hatıraları var. Tek dişi kalmış medeniyetin(!), hainlik ve alçaklığının sınırı olmayan, acımasız, duygusuz yerel iş birlikçileri marifetiyle milli iradeye yapılan tarihin en iğrendirici darbesi 28 Şubat.
28 Şubat, bu millete kurulan tuzağın adı.
Komplo ve kuşatmaların maddi-manevi varlığımızı, ilim ve irfanımızı, ahlâk ve maneviyatımızı, yaşama tarzımızı doğrudan hedef alan saldırının adı 28 Şubat.
28 Şubat, devleti ve milletiyle ülkeyi, tüm hatlardan uçuruma iten ihanetin adı.
Yaşanmış ama anlatılamamış binlerce hikayenin, yarım kalmış hayatların adı 28 Şubat.
Sırf inançlarından dolayı, İslami kimliklerine sadakatlarından dolayı, Yaradana karşı ödevlerini eksiksiz yerine getirme kararlılığından dolayı, ötekileştirilen, yetmedi zulme uğratılan o da yetmedi zindanlara konulan binlerce insanın insanlığına kastedilen alçaklığın adı 28 Şubat.
İnsanlara, evrensel kabul görmüş kanunlar çerçevesinde hak ve adalet dağıtmakla mükellef yargıçların, bütün yetkilerini postal oligarşisine devredip postalların topuğunu yalamaktan zerre utanç duymadığı düşkünlüğün adı 28 Şubat.
28 Şubat, yargıdan mülki idareye, eğitimden sağlığa tüm kamu sektörü yetkilerinin, milletine düşmanlığı çağdaşlık ve demokrasi diye sunan, toplumun inanç ve kültür değerlerini “irtica” başlığı altında tehdit sayan sapkın zihniyete teslim edildiği çarpıklığın adı.
Bu satırlara sığdırılması imkansız zulüm başlıklarının, ceberrut devlet reflekslerinin, ötekileştirme ve başkalaştırma eylemlerinin bugün başka adlar altında yürütülmesi hevesinde olanlar yok mu peki?
Var, hem de bal gibi var! Ve bugün Türkiye'nin itilmek istendiği kaosun temel sebeplerinden biri de bu hevesle yanıp tutuşanların egemen olduğu eski Türkiye'yi yeniden tesis etmek.
Bütün bu acı hatıraları, gelecek nesillere örnek olsun diye unutturmamakla birlikte; o günlerin tüm kırıntılarını ortadan kaldıracak bir Türkiye tesis etmeye çalışanları hedef alan saldırıların altında yatan şey ne zannediyorsunuz.
Bu mücadeleyi verenlerin getirdiği kazanımlarla, bu devlete ve millete kasteden paralel devlet örgütlenmelerinden terör örgütlerine ve bunların siyasi bileşenlerine hemen hepsinin ortak hedefi, 28 Şubat'ın o acı hatıralarının arkasındaki baskıcı, toplumu ötekileştiren ve başkalaştıran, ülkenin zenginliklerini, taşeronluğunu yaptıkları küresel çetelere peşkeş çeken düzeni yeniden tesis etmekten başka bir şey değil.
Ve o karanlık günlerin sene-i devriyesinde, Türkiye'yi hedef alan iç ve dış taarruzları savuşturmak, bu milletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü devletin bağımsızlığını hedefleyen kirli planları ters-yüz etmek için her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan şey, birlik.
Birliği kaybettiğimiz gün, bu taarruzlara karşı direncimizi yitirdiğimiz an, ne ülkenin bütünlüğü ne devletin bağımsızlığı kalır.
Güneyimizde yaşananlar, Ortadoğu'daki gelişmeler, içimizdeki ihanet sarmalı... Bütün bunlar, bugün sene-i devriyesinde olduğumuz 28 Şubat utancının bugünün koşullarıyla revize edilmiş yansımalarından başka bir şey değil emin olun.
Nasıl 2002 ile birlikte sonra millet olarak sergilediğimiz tercihlerle 1000 yıl sürecek denilen düzeni yerle yeksan ettiysek, bu tercihlerimizden ve duruşumuzdan ödün vermeden o düzenin yeni versiyonunu tesis etmeyi amaçlayan karanlık planları da o planı kuranlar ve yerel taşeronlarının başlarına geçirebiliriz.
Biz, bunu yüzyıllarca nasıl yaptıysak, ferasetimizi koruduğumuz, suhuletimizi kaybetmediğimiz sürece bugün de yaparız.