Zarrab & Gülen

İNANÇ YILAN

Türkiye Gülen’i isteyince ABD Zarrab’ı rehin aldı (kendisinin anlaşarak teslim olduğu da çok geçerli bir iddia)... Şimdi Zarrab’ı almak Gülen’i almaktan daha önemli! Peki hepsi bu mu?

ABD değil onlarca klasör belge karşılığında, memleketin tapusunu verseniz yine de Gülen’i v-e-r-e-m-e-z... VEREMEZ!!!

Bakın vermez demiyorum üstüne basarak veremez diyorum. Neden mi?

Çünkü dünyanın pek çok ülkesinde yetiştirdiği ve kullandığı diğer Gülen’lerin kendisine olan itimadını boşa çıkaramaz. Bizimkiler zannediyor ki ABD’nin operasyon yaptığı tek ülke Türkiye. Hayır efendiler hayır, bu ülkelerden yalnızca biri Türkiye.

Çin’den Japonya’ya, Kırgızistan’dan Mısır’a kadar her ülkede farklı bir model Gülen’i var. Bizimkisini geri verdiğinde diğerleri ne düşünecek (?)

Meşhur Apple mevzusunu bilirsiniz. FBI bir uyuşturucu davasında zanlının telefon kilidinin kırılması için Apple yaptığı başvuru reddedilince mahkemeye başvurur ancak yargıç da Apple’ın savunmasını haklı bulunca FBI alternatif çareler arar. Şimdi bu davayı okuyup da Apple uyuşturucu satıcısını koruyormuş şeklinde hüküm kesenlerin yazının devamını okuması gereksiz bir eylemdir.

Firmanın yaptığı tek şey o yazılımın güvenliği için para ödeyen müşterilerinin kendisine duyduğu güveni boşa çıkarmamaktan ibaret. Tabii bizim memlekette bu tür şeyler gariptir çünkü en ufak ürperti de firmalar bırakın müşteri bilgilerini korumayı, polis istesin yeddi ceddiyle alakalı rapor bile sunarlar.

Bana göre Zarrab eni konu başına gelecekleri bildiğinden FBI ile anlaşarak ABD’ne gitti. Muhtemelen şuan da ihbar ettiği/edeceği kişilerin listesi üzerinde çalışıyordur savcıyla birlikte. Bizim Başbakan’da ABD ziyaretinde park bahçe kontrolünden sonra mevzunun uzandığı isimleri öğrenmek için yoklama çekti ama muhtemelen eli boş döndü.   

İyi ya Zarrab neden gitti/kaçtı diye ilginç bir sorumuz var hala cevap bekleyen. Bana göre Zarrab ABD’ne teslim olmadı İran’dan kaçtı, canını kurtarmak içinde bu yolu seçti. Çünkü İran ambargo delme işinin iki organizatöründen elinde ki Babek Zencani’yi idama mahkum ederek ortağı Zarrab’a da muhtemel sonunu göstermiş oldu. E-e Zarrab’da baktı ki peşinde hem İran hem ABD var, tercihini Özgürlük Heykelinden yana kullandı.

Kısacası dün ki Trump – Erdoğan telefon görüşmesinin özeti şu. ABD artık PYD/YPG terör örgütüne silah vermeme karşılığında bölgede at oynatmasına göz yummamızı istedi, bizde NATO için sadık müttefik rolüne yeniden ısınacağımızın sözünü verdik . E-e hani bu final cümlesinde ki Zarrab ve Gülen içerikli bitirici vuruş nerde? Ne alaka telefon görüşmesi derseniz Erdoğan artık durumun vahametini anladı. Tek yapacağı şeyin ABD’nin sinir uçlarına dokunmak olduğunu biliyor. İşte bu yüzden Soçi’de Rus ve İran’lı mevkidaşlarıyla çok samimi pozlar verdi. Ancak o pozu asıl görmesini istediği kişi Trump’tan başkası değildi. Zaten masadakilerin (Erdoğan – Putin – Ruhani) yüzüne dikkatli baktığınız da hiçbiri bir diğerine güvenmiyor ancak hepsinin ABD ile alakalı bir sorunu var. Aslında Soçi’de masada ki konu Suriye değil ABD idi. Rusya ve İran zaten istese de ABD ile uzlaşamaz ama Türkiye başına gelen bunca şeyden sonra hala ABD ile güzel ve güneşli günler göreceğini sanıyorsa vay halimize!!!

İçerden çok denedi (17/25 – Gezi – Fetö Darbesi vb.) olmadı, artık bu işi dışardan halletmeğe karar verdi Amerika ve Zarrab bunun sadece başlangıcı...  

Zarrab dosyasında ne var diye boşu boşuna Amerika’ya sormak yerine, 2014 boyunca Ak Partiye yakın medya kuruluşlarının haberleri bile Amerika için başlı başına müthiş bir tanık yapar Zarrab’ı. 19 Nisan 2014’te A Haber’de konuk edilen ve daha sonrasında defaatle yerli ve milli medya tarafından parlatılarak sanki Amerika için hazırlandı.

Amerika’nın yakın gelecekte İran ile bu konuda işbirliğine gitmesi dahi mümkün. Sonuçta Sunni ittifakıyla kaybetmek üzere olduğu Ortadoğuda filizlenen Şii fanatizmi yanında saf tuttuğundan yörüngesinde pek bir şey değişmeyecek. İran’ın ise canına minnet, iki kişinin işidir bizi bağlamaz ama uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek görevimizdir diyerek işin içinden sıyırılırlar. Zaten yeni bir nükleer krizi kapısındaylen böylesi bir teklifin üzerine atlar.

Ama asıl bomba Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan ikilisinden gelecek gibi duruyor!