Silivri açıklarında 6.2 ile sarsıldık: Bu sadece bir uyarı
İstanbul’da, özellikle Silivri ve Büyükçekmece açıklarında meydana gelen art arda depremler, hem kent halkında endişeye yol açtı hem de uzmanlar arasında önemli değerlendirmelere neden oldu.
En büyüğü 6.2 ve 5.9 büyüklüğünde kaydedilen sarsıntılar, Marmara Denizi çevresinde hissedildi ve dikkatleri bir kez daha İstanbul’un deprem gerçeğine çekti.
Depremlerin ardından jeofizik mühendisi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, yaşanan sismik hareketlilikle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Ercan, depremlerin oluşturduğu enerji boşalmasına dikkat çekerek, bu enerjinin büyüklüğünü çarpıcı bir benzetmeyle ifade etti: "Bu depremlerde boşalan gerginlik, yaklaşık olarak Hiroşima’ya atılan atom bombasının enerjisine denk bir seviyede olabilir."
İstanbul'da Depremler Zinciri
Marmara Denizi açıklarında, özellikle Silivri ve Büyükçekmece ilçeleri karşısında meydana gelen depremler kısa süre içinde bölgede yaşayan halkın yoğun şekilde hissedildi.
Kandilli Rasathanesi ve AFAD tarafından yapılan açıklamalara göre, en büyüğü 6.2 olmak üzere bir dizi sarsıntı peş peşe kaydedildi. Bu durum, İstanbul'un özellikle batı kıyılarında kısa süreli panik yaşanmasına yol açtı.
Bölgede can kaybı yaşanmamış olsa da bazı binalarda çatlaklar oluştuğu ve vatandaşların tedbir amaçlı evlerini terk ettikleri gözlemlendi.
Bu gelişmeler, İstanbul’da beklenen büyük Marmara depremiyle ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Ahmet Ercan: Bu, Sadece Bir Gerginlik Boşalmasıydı
Yaşanan depremler üzerine açıklamada bulunan Prof. Dr. Ahmet Ercan, bu sarsıntıların bölgedeki fay hatlarında biriken enerjinin kısmen boşaldığını ifade etti. Ancak Ercan’a göre, bu durum İstanbul’u bekleyen büyük tehlikenin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor.
"Silivri açıklarındaki bu depremler, bölgedeki gerginliğin bir kısmını boşaltmış olabilir. Ancak bu, büyük İstanbul depreminin riski azaldı anlamına gelmez. Sadece biriken enerjinin belli bir bölümü serbest kaldı" diyen Ercan, Marmara bölgesinde hâlâ ciddi bir sismik potansiyelin bulunduğunu vurguladı.
Hiroşima Bombasıyla Kıyaslanabilir
Ercan’ın en çok dikkat çeken açıklaması ise boşalan enerjinin büyüklüğü üzerine oldu. Depremlerle birlikte ortaya çıkan enerji miktarını açıklarken, bunu tarihin en yıkıcı olaylarından biri olan Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla kıyasladı.
"Deprem sırasında açığa çıkan enerji, yaklaşık 20 kiloton TNT’ye eşdeğer olabilir. Bu da Hiroşima’da 1945 yılında kullanılan bombayla benzer bir enerji demek. Bu çarpıcı benzetme, bölgedeki sismik hareketliliğin ne kadar büyük bir enerji taşıdığını anlamamız açısından önemli" ifadelerini kullandı.
Deprem Riski Devam Ediyor
Ercan, İstanbul ve çevresindeki fay hatlarının hâlâ aktif olduğunu, dolayısıyla bölgede her an yeni sarsıntıların yaşanabileceğini de ekledi. Uzun süredir konuşulan “büyük Marmara depremi” konusuna da değinen Ercan, bu büyük depremin gecikiyor olmasının bir avantaj değil, aksine daha fazla enerji birikmesine neden olduğunu belirtti.
"Bu tür orta şiddetteki depremler, büyük depremin öncüsü olabilir ya da sadece ikincil fayların hareketiyle sınırlı kalabilir. Ancak asıl büyük tehlike, Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi içinden geçen segmentinde birikmiş olan enerji. Bu fay, tarih boyunca büyük yıkımlara neden oldu ve hâlâ kırılmamış bölümleri mevcut" dedi.
Vatandaşlara Uyarı ve Hatırlatma
Prof. Dr. Ahmet Ercan, vatandaşları paniğe kapılmadan ama bilinçli şekilde hareket etmeye çağırdı. Depreme dayanıklı yapılar inşa edilmesinin ve mevcut yapıların güçlendirilmesinin hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.
"Bu depremler bize bir kez daha İstanbul’un sismik risklerini hatırlattı. Gerek bireysel gerekse kamusal olarak daha fazla önlem alınmalı. Depremi engelleyemeyiz ama alacağımız önlemlerle kayıpları minimize edebiliriz" şeklinde konuştu.
Uzmanlardan Benzer Uyarılar
Ercan’ın açıklamalarıyla eş zamanlı olarak diğer deprem uzmanları da İstanbul’daki son sarsıntılara ilişkin benzer değerlendirmelerde bulundu.
Ortak görüş, yaşanan depremlerin Marmara Denizi içerisindeki ana fay hattında hâlâ ciddi bir enerji birikiminin olduğuna işaret ettiğini gösteriyor.
Uzmanlar, özellikle İstanbul’un batısında, Avcılar, Beylikdüzü, Silivri gibi yerleşim alanlarının sismik risk açısından kırılgan yapıda olduğuna ve bu bölgelerde yapı stokunun dikkatle gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Silivri ve Büyükçekmece açıklarında yaşanan son depremler, İstanbul'un hala büyük bir sismik tehditle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Bu depremler, biriken enerjinin sadece küçük bir bölümünün boşaldığını ortaya koyarken, daha büyük bir depremin öncüsü olabileceği ihtimalini de gündeme taşıyor.
Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın da altını çizdiği gibi, Marmara bölgesi uzun süredir baskı altında. Her geçen gün bu baskı artmakta ve bu da ileride yaşanabilecek büyük çaplı bir depremin habercisi olabilir.
Uzmanların uyarılarını dikkate almak ve gereken önlemleri zaman kaybetmeden hayata geçirmek, İstanbul için hayati öneme sahip.
İstanbul’un batısında, Marmara Denizi açıklarında meydana gelen ve büyüklüğü 6.2’ye kadar ulaşan bir dizi deprem, geniş bir bölgede hissedildi.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), en güçlü sarsıntının merkez üssünün Silivri açıkları olduğunu, depremin yerin yaklaşık 7 kilometre derinliğinde gerçekleştiğini duyurdu.
Bu şiddetli hareketlilik sadece İstanbul’da değil; İzmir, Balıkesir, Tekirdağ, Sakarya, Çanakkale ve Uşak gibi çevre illerde de paniğe neden oldu.
Depremlerin ardından birçok uzman değerlendirmelerde bulunurken, Jeofizik Yüksek Mühendisi ve deprem bilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın açıklamaları dikkat çekti.
Halk TV canlı yayınına bağlanarak konuyla ilgili ilk analizlerini paylaşan Ercan, yaşanan depremin beklenen İstanbul depremi olmadığının altını çizdi.
Beklenen Büyük Deprem Değil, Ancak Uyarıcı Bir Sarsıntı
Prof. Dr. Ahmet Ercan, geçmiş dönemlerde yaptığı değerlendirmelerde, büyük bir depremin öncesinde 4 ila 6 büyüklüğünde öncü sarsıntıların yaşanabileceğini öngördüğünü hatırlatarak, "Bu deprem, bu öngörü çerçevesinde değerlendirilebilir. 6.2 büyüklüğündeki bu sarsıntı, potansiyel olarak büyük depremin habercilerinden biri olabilir" dedi.
Depremin İstanbul'da büyük hasar yaratmadığını, ancak ciddiye alınması gereken bir gelişme olduğunu belirten Ercan, "Bu olay, bölgedeki yer kabuğunun gerilim altında olduğunu ve enerjinin zaman zaman boşaldığını açıkça gösteriyor" şeklinde konuştu.
Ayrıca bu tür sarsıntıların yerel gerginlik boşalmaları olduğunu ve tek başlarına büyük Marmara depremini tetikleyecek nitelikte olmadığını da sözlerine ekledi.
Fay Hattının Özellikleri ve Depremin Geniş Alanda Hissedilme Sebebi
Depremin geniş bir coğrafyada etkili olmasının nedenlerinden biri olarak, sığ odaklı oluşunu gösteren Ercan, "Yerin yaklaşık 7 kilometre altında meydana gelen bu tür depremler, enerji boşalımını daha şiddetli hissettirir. Fay hattı doğu-batı yönünde uzanıyor ve sağ atımlı bir hareketle kırılmış durumda" açıklamasını yaptı.
Bu fayın, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Trakya kolu olduğunu ve uzun süredir baskı altında bulunduğunu vurguladı.
Depremin teknik özelliklerini analiz eden Ercan, yer kabuğunun bu bölgede özellikle yatay yönde büyük bir stres birikimi yaşadığını ve bu stresin zaman zaman yüzeye yansıyan hareketlerle boşaldığını belirtti.
Artçı Sarsıntılar Kaçınılmaz: 5.2’ye Ulaşabilir
Depremin ardından bölgede artçı sarsıntıların görüleceğini dile getiren Prof. Dr. Ercan, bu konuda vatandaşları hazırlıklı olmaları yönünde uyardı.
“Bu tür büyük depremlerden sonra, yer kabuğu tam olarak dengeye oturmaz. Önümüzdeki birkaç gün içinde özellikle ilk 24 48 saat içinde 1-2 defa daha hissedilir büyüklükte artçılar yaşanması muhtemel. Bunlar 5.2 büyüklüğüne kadar çıkabilir ama yıkıcı etki oluşturmazlar" dedi.
Ercan, bu süreçte vatandaşların paniğe kapılmamaları gerektiğini, ancak tedbirli davranmalarının önemli olduğunu belirtti.
Hiroşima’ya Atılan Bomba Kadar Enerji Açığa Çıktı
Depremin yarattığı enerji boşalımı konusunda çarpıcı bir benzetme yapan Ercan, "Bu sarsıntı ile birlikte çok büyük bir yer enerjisi boşaldı.
Neredeyse Hiroşima’ya atılan atom bombası kadar bir enerji yer altında serbest kaldı. Bu, bölgedeki baskının ne kadar yoğun olduğunu ve sismik tehlikenin hâlen sürdüğünü gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Ancak Ercan, bu açıklamasının felaket tellallığı anlamına gelmemesi gerektiğini belirterek, "Bu doğanın bir gerçeği.
Önemli olan bu gerçeği bilmek ve ona göre yaşamak. Binalarımız sağlam olursa, bu enerjiler bizim için sadece hissedilir ama zarar vermez" ifadelerini kullandı.
İstanbul İçin Uyarı Ama Alarm Değil
Prof. Dr. Ercan’ın değerlendirmesine göre, Silivri açıklarında meydana gelen bu sarsıntı, İstanbul için doğrudan bir alarm anlamına gelmese de, gelecekteki olası büyük deprem konusunda bir hatırlatıcı işlevi taşıyor.
"Bu depremler, Marmara’nın suskun olmadığını ve zaman zaman içindeki stresi açığa çıkardığını gösteriyor. Dolayısıyla depreme dayanıklı yapılaşma, acil durum planları ve kamu bilinci her zamankinden daha önemli" dedi.
Uzmanlardan Genel Uyarı: Hazırlıklı Olmak Şart
Uzmanlar, İstanbul ve çevresinde yaşayan vatandaşların bu tür depremleri beklenmeyen olaylar olarak değil, olasılığı yüksek doğa olayları olarak görmesi gerektiğini vurguluyor.
Zemin etüdü yapılmış binalarda yaşamak, yapıların yönetmeliğe uygun şekilde inşa edilmesi ve toplum genelinde afet bilincinin artırılması, olası felaketlerin etkilerini büyük ölçüde azaltacaktır.
Marmara Denizi’nde meydana gelen bu sarsıntılar büyük İstanbul depreminin habercisi değil; ancak bölgedeki tektonik aktivitenin sürdüğünün açık bir göstergesi.
Bilimsel verilerle ve sağduyulu yaklaşımlarla bu tür olaylara hazırlıklı olmak, felaketlerin etkisini en aza indirmenin en etkili yolu olarak öne çıkıyor.