Silivri’yi Sarsan direniş: İmamoğlu susmadı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğu gündemdeki yerini koruyor.
19 Mart tarihinden bu yana Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İmamoğlu hakkında yapılan aylık rutin tutukluluk incelemesi sonucunda, mahkeme tutukluluğun devamına karar verdi.
İmamoğlu’nun avukatları tarafından yapılan itiraz ise reddedildi. Bu gelişme, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Tutukluluğun Arka Planı
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’nin siyasi atmosferinde ciddi bir gerilim yarattı. İmamoğlu, Mart ayında gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.
Gözaltı sürecinde yöneltilen suçlamalar kamuoyuyla paylaşılmış; ancak bu suçlamaların içeriği ve delil durumu muhalefet çevreleri tarafından tartışmalı bulunmuştu.
Tutuklama kararının gerekçesi, “devletin anayasal düzenine karşı suç işlemek” ve “kamu görevlisine hakaret” gibi iddialarla ilişkilendirilmişti.
Ancak söz konusu suçlamaların netliği konusunda kamuoyuna sunulan belgeler ve açıklamalar yeterli bulunmamış, bu da kararı daha da tartışmalı hale getirmişti.
Aylık Tutukluluk İncelemesi
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklu bulunan kişiler hakkında her ay otomatik olarak tutukluluk durumu değerlendirilir.
Bu çerçevede Ekrem İmamoğlu’nun durumu da 19 Nisan tarihinde yeniden gözden geçirildi. Mahkeme heyeti, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda İmamoğlu'nun tutukluluğunun devamına hükmetti.
Mahkeme kararında, “delil karartma ihtimali”, “kaçma şüphesi” ve “suçun ağırlığı” gibi gerekçeler sıralandı. Ayrıca, yürütülen soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması ve ek delil araştırmasının sürüyor olması, tutukluluğun sürdürülmesinin hukuki dayanakları arasında gösterildi.
İtiraz Reddedildi
İmamoğlu’nun avukatları ise bu karara karşı çıkarak İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Ancak bu başvuru da sonuçsuz kaldı.
Üst mahkeme, ilk derece mahkemesinin verdiği tutukluluğun devamı kararını hukuka uygun buldu ve itirazı oy birliğiyle reddetti.
Kararda, tutuklama nedenlerinde bir değişiklik olmadığı ve mevcut şartlar altında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı ifade edildi.
Avukatlar, söz konusu kararın siyasi bir saikle alındığını savunurken, hukuki sürecin Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınabileceği sinyalini verdi.
Siyasi ve Toplumsal Tepkiler
İmamoğlu’nun tutuklu bulunması, sadece hukuk çevrelerinde değil, aynı zamanda siyasi arenada da derin yankı uyandırdı.
CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, kararın siyasi olduğunu ve demokratik değerlerle bağdaşmadığını ileri sürdü.
CHP Genel Başkanı, yaptığı açıklamada “Bu karar, halkın iradesine vurulmuş bir darbedir” ifadelerini kullandı.
Ayrıca, bazı uluslararası insan hakları kuruluşları da İmamoğlu’nun tutuklanmasına dair endişelerini dile getirdi.
Avrupa Konseyi ve Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'ye hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hareket etme çağrısında bulundu.
Kamuoyunun Nabzı
Sosyal medya platformları ve haber siteleri üzerinden yapılan paylaşımlar, toplumda ciddi bir kutuplaşma olduğunu ortaya koydu.
Bazı kesimler tutuklama kararını desteklerken, geniş bir kitle ise İmamoğlu’nun siyasi kimliği nedeniyle hedef alındığını düşünüyor.
Özellikle genç seçmen kitlesi arasında bu durumun motivasyon kaybına ve demokratik sürece olan güvenin sarsılmasına neden olduğu görülüyor.
Ayrıca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanları ve destekçileri Silivri Cezaevi önünde barışçıl gösteriler düzenlemeye devam ediyor. Bu eylemlerde sık sık “Adalet İstiyoruz”, “İmamoğlu Yalnız Değildir” gibi sloganlar atılıyor.
Belediye Çalışmaları ve Geçici Yönetim
İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde geçici olarak görev yapacak isimler belirlenmişti.
Mevcut başkanvekili, belediyenin günlük işleyişinin sekteye uğramadan sürdürüldüğünü ifade ederken, bazı projelerde gecikmeler yaşandığı da gözleniyor.
Özellikle ulaşım ve altyapı alanındaki yatırımların koordinasyonu konusunda yaşanan zorluklar, belediyenin performansına doğrudan etki ediyor.
Hukuki Sürecin Geleceği
İmamoğlu’nun avukatları, iç hukuk yolları tükenmeden Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hazırlığında. Eğer bu başvurudan da olumlu bir sonuç alınamazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündeme gelecek.
Özellikle AİHM’in daha önceki benzer davalarda Türkiye aleyhine verdiği kararlar göz önünde bulundurulduğunda, İmamoğlu’nun tutukluluğunun uluslararası bir davaya dönüşme ihtimali yüksek.
Uzman hukukçular ise, davanın içeriği ve tutuklama sürecinin usul yönünden incelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Ceza hukukunda "tutuklama son çare olmalıdır" ilkesi uyarınca, adli kontrol gibi alternatif tedbirlerin yeterli olup olmayacağı, ilerleyen süreçte yargının değerlendirmesine açık olacak.
Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun devamına karar verilmesi, Türkiye’de hukuk ve siyaset arasındaki hassas dengelerin yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
Bir yandan yargı süreci devam ederken, diğer yandan kamuoyunda bu sürecin adil yürütülüp yürütülmediğine dair ciddi tartışmalar yaşanıyor.
İmamoğlu’nun siyasi geleceği, bu sürecin nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak şekillenecek. Ancak görünen o ki, bu dava yalnızca bir yerel yöneticiye ilişkin değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri açısından da bir sınav niteliği taşıyor.
19 Mart tarihinden bu yana Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluk durumuna ilişkin yapılan rutin aylık inceleme sonuçlandı.
Mahkeme, İmamoğlu'nun avukatları tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurusunu reddederek mevcut tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Bu karar, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve hem siyasi çevrelerde hem de vatandaşlar arasında adaletin işleyişi konusunda ciddi tartışmalara yol açtı.
Hukuki Süreç ve Tepkiler
İmamoğlu'nun tutukluluğu, siyasi bir baskı aracı olarak kullanıldığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Hukukçular, kararın hukuki dayanaklarının yetersiz olduğunu savunurken, muhalefet partileri bu durumu "hukukun araçsallaştırılması" olarak değerlendiriyor.
İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının, yargı süreci tamamlanmadan cezaevinde tutulmasının, demokratik değerlere zarar verdiği ve seçmen iradesine açık bir müdahale olduğu görüşü yaygınlık kazanıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başta olmak üzere birçok muhalefet temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu, İmamoğlu'nun özgürlüğüne kavuşması için çağrılar yapmaya devam ediyor.
Bu çağrılar yalnızca siyasi arenayla sınırlı kalmıyor; ülkenin dört bir yanından vatandaşlar, sosyal medya ve çeşitli platformlar üzerinden adalet talebini dile getiriyor.
İmamoğlu’ndan Cezaevinden Mesaj: Milletçe Başaracağız
Tutukluluğuna yönelik karardan sonra Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden dikkat çeken bir mesaj yayımladı.
Cezaevinde bulunmasına rağmen halkla iletişimini kesmeyen İmamoğlu, mesajında halkın iradesine sahip çıkılmasının önemine vurgu yaptı. Yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
“Millet iradesine sahip çıkıyor.
19 Mart Sivil Darbesi’ne ilk tepkilerden birini koyan Yozgatlı hemşehrilerime selam olsun.
Kayseri’den Yozgat’a yürüyen gençlere selam olsun.
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Cumartesi sizlerle buluşuyor.
Milleti yok sayan, ekonomiyi batıran, adalete güveni sarsan, tarımı, üretimi bitiren, çiftçiyi ezen bu iktidara karşı erken seçim talep etmek için tüm Yozgatlı hemşehrilerimi ve komşu illeri 14.00’te Cumhuriyet Meydanı’na davet ediyorum.
Buluşmayı cezaevinden izleyeceğim; benim hemen yanı başınızda olduğumu düşünün, omuz omuza olduğumuzu bilin.
Unutmayın; milletçe başaracağız.”
Bu mesaj, kamuoyunda büyük bir etki yarattı. Özellikle gençlerin ve Anadolu'nun çeşitli illerindeki yurttaşların bu çağrıya gösterdiği destek, toplumsal dayanışmanın giderek güçlendiğini ortaya koydu.
Sivil Direniş ve Toplumsal Dayanışma
İmamoğlu’nun çağrısı, yalnızca bir siyasi miting duyurusu olmanın ötesinde, geniş çaplı bir sivil direniş ruhunun yeniden doğduğuna işaret ediyor.
Kayseri’den Yozgat’a yürüyerek dayanışma mesajı veren gençler, bu mücadelenin yalnızca bir siyasetçinin değil, halkın ortak talebi olduğunu gösteriyor.
Bu süreçte düzenlenen yürüyüşler, basın açıklamaları, sosyal medya kampanyaları ve dayanışma etkinlikleri; halkın adalet talebini yükselttiği, demokratik haklarına sahip çıktığı bir dönemin habercisi olarak yorumlanıyor.
Yozgat’ta düzenlenmesi planlanan miting, sadece bölgesel bir eylem değil, aynı zamanda ülke genelindeki adalet arayışının simgesel bir ayağı olarak görülüyor.
Erken Seçim Talepleri Yükseliyor
İktidara yönelik eleştiriler, sadece yargı bağımsızlığı ve adalet alanıyla sınırlı değil. İmamoğlu’nun cezaevinden yaptığı çağrıda da görüldüğü gibi, ekonomik kriz, tarımsal üretimin gerilemesi, çiftçilerin yaşam koşullarının kötüleşmesi ve yoksulluğun artması gibi konular da muhalefetin temel gündem maddeleri arasında yer alıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Yozgat’ta gerçekleştireceği mitingde erken seçim çağrısının güçlü şekilde dillendirilmesi bekleniyor.
Bu çağrı, yalnızca muhalif partilerin değil, toplumun farklı kesimlerinin de benimsediği bir talep haline gelmiş durumda.
Demokrasi Mücadelesinde Yeni Bir Dönem
İmamoğlu’nun tutukluluğu, Türkiye’de demokrasinin işleyişi ve hukukun üstünlüğü açısından ciddi bir sınav olarak değerlendiriliyor. Bu süreç, halkın demokratik değerlere sahip çıkma iradesini yeniden harekete geçirmiş durumda.
Özellikle genç kuşakların politikleştiği, özgürlük ve adalet talebinin toplumsal zeminde genişlediği bir dönemde, İmamoğlu’nun cezaevinden verdiği birlik ve dayanışma mesajları, muhalif toplumsal hareketlerin moral kaynağı haline gelmiş bulunuyor.
Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna yapılan itirazın reddedilmesi, siyasi arenadaki tansiyonu artırırken, halk nezdinde ise daha güçlü bir sahiplenme duygusunu tetikledi. İmamoğlu’nun cezaevinden yaptığı çağrılar, yalnızca bir belediye başkanının değil, halkın iradesine sahip çıkan bir liderin sesi olarak yankı buluyor.
Demokratik değerlerin, hukuk devletinin ve adaletin yeniden tesisi için verilen mücadele, Yozgat’ta başlayacak yeni bir mitingle devam edecek.