ZİHNİ ÇAKIR
TİGEM ve TAREKS tekelleşmesiyle hayvancılığa bir darbe daha mı geliyor?
Bir tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye’nin, bugün tüketim ihtiyacını karşılamak için canlı hayvan ve et ithal ithal eden ülke haline gelmesinin en önemli sebebinin devletin izlediği politikalar olduğu kesin. Toplumun kente göç olgusu da tarım ve hayvancılık alanındaki daralmanın bir sebebi evet, ama bu göçü tetikleyen gerçek sebebin de her siyasi iktidarın izlediği politikalar olduğunu kimse inkar edemez.
Uçsuz bucaksız tarım arazileri ve hayvancılık için paha biçilmez iklim ve coğrafi şartlara sahip Türkiye’nin bugün canlı hayvan ve et ithalatına yönelmesi, tarım ve hayvancılık politikalarımızın bir türlü şekillenmemesinden kaynaklı. Bilhassa üreticinin ve besicinin maliyetlerini arttıran uygulamalardan tutun mal ve ürün pazarındaki spekülatörlere yönelik devletin önlem alması yerine bizzat teşvik edici pozisyona geçmesi maalesef tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerimize en büyük darbeyi vurdu.
Bırakın siyasi iktidarları, aynı iktidarın iki farklı bakanı bile tarım ve hayvancılık alanında ortaya koydukları uygulamalarla sektörün daralmasına besicilik ve tarımsal üretimin azalmasına sebep oldular adeta.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına Eşref Fakıbaba’nın atanmasından sonra yaptığı açıklamalar, tarım ve hayvancılık alanında faaliyet gösteren çiftçiler için umut olmuştu.
Çünkü son 15 yılda siyasi iktidar değişmemesine karşın en az on defa tarım ve hayvancılık politikalarında değişim yaşanmıştı. Deyim yerindeyse devletin ne yapacağını bilemez hale gelen çiftçiler, hangi alanda yatırım yapacağını şaşırır hale gelmiş, yatırım yaptıkları her alan devreye sokulan yeni politikalarla elde patlamıştı.
Mesela çiftçi büyük yatırımlarla süte yöneldi politik uygulamaların sonucu süt para etmedi, çiftçi üretim aşamasındaki maliyet ile ürün satış maliyetleri nedeniyle adeta iflasın eşiğine geldi.
Et besiciliğine yöneldi, bu kez de yanlış politikalar et besiciliğine darbeler vurdu milyonlarca dolarlık tesisler çiftçilerin mezarı haline dönüştü.
Çiftçiler büyük yatırımlarla, deyin yerindeyse “kaliteli süt üretti” süt sanayicisinin eline düştü, yem bitkilerine gereken destek verilmedi yem fabrikalarının
amelesi oldu, et besiciliğine yöneldi mezbahaların keyfiyetine teslim oldu.
Dahası, devlet sıfır faizle kredi veriyorum dedi bu sefer de hayvan fiyatları yükseldi. Buna rağmen çiftçi hayvanı aldı kazanmayı beklerken bu kez de devlet et ithalatına yöneldi.
Tarımda da öyle… Arpa-buğday ekimine yöneldi çiftçi devlet hasat zamanına girerken gümrük vergilerini sıfırladı.
Bu sıraladığım istikrarsız politikalarla içeride hayvancılık ve tarım yatırımcısıyla çiftçiyi canından bezdirdi sektörden kaçırdı adeta devlet.
Bunun farkına varınca bu kez de destek ve hibe musluklarını açtı lakin müteahhitleri zengin etti bu kez de. Gerçek hayvancıları, çiftçiyi küstürünce bu kez de işten anlamayanları hayvancı çiftçi yaptı.
Sadece devlet desteğiyle sektöre girenler yanlış uygulamalarla ve aldıkları hibe ve destekleri asıl iş kollarına aktararak ülkenin hayvan nüfusunu yok ettiler.
Bu kez hayvan ithalatını devlet yapsın kararı alındı, Et ve Süt Kurumu görevlendirildi, ha getirdim ha getireceğim derken et fiyatları aldı başını gitti.
Yükselen et fiyatlarını frenlemek için karkas ve lop et ithal edip piyasanın altını üstüne getiren de devletti.
Yetmedi, yetkili kıldığı Et ve Süt Kurumu aylar öncesinden topladığı paraya rağmen insanların hayvanlarını teslim edemedi, şimdi ise talep kabul etmiyor, getiremiyor, getirse de geç getiriyor. Üstelik kalite olarak düşük hayvanlar getiriyor.
Çiftçiler, “Eğer özel sektöre Brezilyadan besilik dana ithalatını serbest bırakmamış olsaydınız, et Fiyatları bugün 35 liraya dayanırdı. Nitekim karkas et getirdiniz fiyatlar düştü mü? Fiyatların yükselmesi bir nebze olsun durmuşsa, bunun bir tek sebebi vardır besilik dana ithalatının özel sektöre verilmiş olması” diyor.
Bu arada öğreniyoruz ki besici, çiftçi bankalardan kredi çekip Et ve Süt Kurumuna ödeme yapmış, hayvanları gelmediği için de boş yere ticari faiz üzerinden kredi yükü ödemeye devam ediyor.
Sektördeki daralma ve fiyat artışlarının en büyük sebebi devletin siyasi iradenin bir türlü istikrara oturtamadığı politika olmasına rağmen şimdi yeni bir garabet daha kapıya dayanmış. Tarım Bakanlığı kaynakları yurtdışından damızlık hayvan yahut boş düve getirme işinin sadece TİGEM ve TAREKS tekeline verilmesini kapsayan bir mevzuat düzenleme hazırlığı olduğunu belirtiyor.
Tarım ve hayvancılık alanında siyasi iktidarların hemen tamamı alınan yanlış kararlardan geri dönmek zorunda kalmışken, bu zararların ceremesini çiftçi ve besici çekerken şimdi onlara en büyük darbeyi vuracak mevzuat hazırlığı hayvancılığı ve tarımı toptan bitirmek için midir?
Şöyle bir geriye dönüp bakılsın bakalım…
Et ve Süt Kurumu'nun mezbahalarını özelleştirdi devlet şimdi onlara muhtaç hale geldi.
Süt Endüstrisi Kurumu'nu özelleştirdi, üreticileri özel sektördeki süt sanayicisinin kucağına attı.
Şimdi bu ithalat tekelleşmesi de neyin nesi?
TAREKS ve TİGEM’in hayvan getirmesinin önünde engel mi var, yine getirsin, bunu tekelleştirmek de ne?
Fiyatları düşürmek diye bir argümanla bu besici ve çiftçinin karşısına bile çıkmayın zira bu yöndeki inandırıcılığınızı Et ve Süt Kurumu üzerinden getirdiğiniz et fiyatlarında hangisinin tercih edildiği noktasında kaybettiniz.
O nedenle eti daha ucuza mal edebilmek adına damızlık gebe düve ve boş düveyi getirme işini TAREKS ve TİGEM’in tekeline bırakıyoruz falan demeyin.
Yurtdışında fiyatlar aynı, size ve besiciye mal satan adamlar aynı zamanda tüm dünyaya mal satanlar… Damızlık gebe düvelerin Türkiye'ye geldikten sonraki fiyat artışının devletin koyduğu aşırı katı teknik ve sağlık şartnameleri. Kaldırın ya da yumuşatın bu prosedürleri. Ama bunu yapmak yerine TAREKS ve TİGEM’ler aracılığıyla pedigrisi olmayan hayvanları getirmeye hazırlanıyorsunuz. Peki madem bu mümkün, böyle bir pozitif ayrıcalığı özel sektöre neden vermediniz? Esnetin bakalım prosedür hazretlerinizi bakın o zaman özel sektör sizden daha ucuza nasıl getiriyor.
Hiç olmazsa Genç Çiftçi Projesi adı altında genç çiftçilere verdiğiniz hayvanları hatırlayın, o projenin piyasaya hiçbir katkısı olmadığını sadece o malları tedarik eden müteahhitleri zengin ettiğinizi görün yahu.
Özel sektörün getirdiği hayvanları Tarım Bakanlığı yetkilileri gidip kendi elleriyle seçmesine rağmen siz kendi bünyenizdeki veteriner hekimlere bile güvenmiyorsunuz anlaşılan…
Son olarak başta Tarım Bakanı sayın Eşref Fakıbaba olmak üzere Tarım ve Hayvancılık politikalarında mevzuat hazretlerinin yetkililerine çiftçilerin AVAZ avaz attığı çığlığı aktarıyor ve mevzuat hazretlerine ram edenleri vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum: “15 yıl içerisinde bizi daldan dala hoplattınız. Ne yaptığınızı ne yapacağınızı bilseydik ona göre pozisyon alırdık. Son 15 yıl içerisinde sütçü olduk kapı kapı dolaşıp süt sattık, etçi olduk, mezbahacı olduk, lokantacı olduk, tüccar olduk, dana topladık düve topladık, ithalatçı olduk yem bitkisi üreticisi olduk ama bir türlü size ayak uyduramadık. Hangi havaya oynayacağımızı bizde şaşırdık. Bi durun gardaş, bi durun da hangi havaya oynadığınızı bizde bilek. Yeter gayri dayanacak gücümüz kalmadı. Siz de iflah olmadınız bizi de iflah etmediniz.”