TL Tarihinin En Büyük Değer Kaybını Yaşıyor: Döviz ve Altın Fiyatları Uçtu!
TL döviz karşısında tarihinin en büyük değer kaybını yaşıyor. Euro 31 TL, Dolar 27 TL, gram altın 1.745 TL oldu! Uzmanlar tarih vererek uyardı: Döviz ve altın fiyatları daha da yükselecek!
Türk Lirası (TL), döviz karşısında tüm tarihlerin en büyük değer kaybını yaşıyor. 18 Temmuz itibari ile Euro 31,0483 TL, Dolar 27,5899 TL, gram altın 1.745 TL olurken ekonomistler tarih vererek uyarılarda bulundu. Döviz ve altın tahminlerini dile getirdiler.
Peki, bu durumun nedeni ne? Vergi artışları mı? Bütçe açığı mı? Cumhurbaşkanlığı sistemi mi? Deprem mi? Yoksa dış güçler mi?
Bu soruların cevabını aramak için sizin için bir araştırma yaptık. İşte karşınızda TL’nin çöküşünün perde arkası!
Vergi Artışları: Vatandaşı Ezdiren Hamle
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz gündem ve ekonomiyle ilgili açıklamasında, “Bundan sonra vergi konusunda yeni bir adım atılacağını beklemiyorum…” dedi.
Bu demeç vatandaşlara pek güven vermedi. Zira daha önce de vergi artışlarının son olduğu söylenmişti ama sonrasında deodoranttan şampuana, tuvalet kağıdından tıraş köpüğüne kadar pek çok ürüne ek vergi bindirildi.
Vergi artışlarının nedeni ise bütçe açığı… 2023 yılı Ocak-Haziran döneminde bütçe 483 milyar 228 milyon lira açık verdi… Sadece haziran ayı bütçe açığı 219.6 milyar lira…
Bütçe açığının nedeni ise seçim sebebiyle harcamaların tadını kaçırınca Cumhurbaşkanlığı sistemi, üzerine de deprem vurunca ülkeyi…
Bu durumda devlet sıkışınca sırtını yasladığı tek yer sokaktaki vatandaş… Şirketleri de unutmadı tabii konu para olunca…
Sıkışırlarsa “Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz günler ek vergisi” getirilsin. “Milli irade ek vergisi” de yanına katık edilsin.
Koskoca dünya lideri tarafından yönetilmenin bir karşılığı olmalı… İtiraz edene vergi cezası uygulanmalı… Pis terörist ilan edilmeli… Gerçi terörist ilan edilmeyen kaldı mı işin orası biraz şüpheli…
Bütçe Açığı: TL’nin Değerini Eriten Faktör
Bütçe açığının nedeni ise seçim sebebiyle harcamaların tadını kaçırınca Cumhurbaşkanlığı sistemi, üzerine de deprem vurunca ülkeyi…
Cumhurbaşkanlığı sistemi, 2018 yılında yürürlüğe girdiğinden beri bütçe açığı artmaya başladı. Sistem, Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler verirken, denetim mekanizmalarını zayıflattı.
Bu da harcamaların kontrolsüz bir şekilde artmasına yol açtı. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2018 yılında 845 milyon lira iken, 2021 yılında 3.8 milyar liraya çıktı.
Bunun yanında, seçim vaatleri de bütçeyi zorladı. Özellikle 2019 yerel seçimleri öncesinde yapılan sosyal yardım ve istihdam teşvikleri, bütçe dengesini bozdu.
Deprem de bütçeye darbe vurdu. 2020 yılında yaşanan Elazığ ve İzmir depremleri sonrasında devlet, depremzedelere yardım etmek için ek kaynak ayırdı.
Bütün bu harcamaların karşılığında ise gelir artışı sağlanamadı. Vergi gelirleri düştü, borçlanma arttı, döviz rezervleri eridi.
Bütçe açığı da TL’nin değer kaybetmesine neden oldu. Çünkü bütçe açığı, cari açık ve enflasyon gibi makroekonomik göstergeler, uluslararası piyasalarda ülkenin kredi notunu ve güvenilirliğini etkiliyor.
TL’nin değer kaybetmesi ise döviz ve altın fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Çünkü TL ile döviz ve altın almak isteyenler daha fazla TL ödemek zorunda kalıyor.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi: Ekonomiyi Yönetemeyen Yapı
Cumhurbaşkanlığı sistemi, ekonomiyi yönetemeyen bir yapı olarak eleştiriliyor. Sistem, Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler verirken, denetim mekanizmalarını zayıflattı.
Bu da ekonomik politikaların keyfi ve tutarsız bir şekilde belirlenmesine yol açtı. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz oranlarını düşürmek için Merkez Bankası başkanlarını sık sık değiştirdi.
Bu da piyasalarda güvensizlik yarattı. Çünkü faiz oranları, enflasyonu kontrol etmek için önemli bir araçtır. Faiz oranları düştüğünde, enflasyon artar. Enflasyon arttığında ise TL değer kaybeder.
Cumhurbaşkanlığı sistemi ayrıca ekonomik kurumların bağımsızlığını da tehlikeye attı. Örneğin, Merkez Bankası’nın karar alma sürecine Cumhurbaşkanlığı müdahale etti.
Bu da Merkez Bankası’nın kredibilitesini zedeledi. Çünkü Merkez Bankası’nın bağımsız olması, piyasalarda güven sağlamak için önemlidir.
Sonuç: TL’nin Çöküşünün Sonu Gelir mi?
TL’nin çöküşünün sonu gelir mi? Bu sorunun cevabı, Türkiye’nin ekonomik politikalarına bağlı.
Eğer Türkiye, makroekonomik istikrarı sağlamak için gerekli reformları yapar, bütçe açığını azaltır, enflasyonu düşürür, TL’yi destekler ve piyasalara güven verirse, TL’nin değer kaybı durabilir.
Eğer Türkiye, mevcut politikalara devam eder, vergi artışlarına gider, bütçe açığını büyütür, enflasyonu yükseltir, TL’yi baskılar ve piyasalara güvensizlik yaratırsa, TL’nin değer kaybı devam eder.
Bu durumda döviz ve altın fiyatları daha da yükselebilir. Bu da vatandaşın alım gücünü düşürür, hayat pahalılığını artırır ve ekonomik krizi derinleştirir.