'Topu geliyor' şimdi...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadele konseptindeki değişime dair açıklamalarda bulunduğu bir toplantıda, terör örgütlerinin isimlerini sayıp “Topunuz gelin” demişti. Aslında orada sayılan terör örgütlerinin isimlerinin onları besleyen ve kullanan ve dahi taşere eden ülkeleri temsil ettiğini hepimiz biliyorduk.

DAEŞ’i, PKK’yı, YPG’yi FETÖ’yü, DHKP-C’yi, MLKP’yi Türkiye’ye yönelik başlattıkları örtülü savaşın aparatı yapanların, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi batılı ülkeler olduğundan şüphemiz bile yoktu.

Yani sayın Cumhurbaşkanının “topunuz gelin” derkenki muhatabı, bu örgütleri kuran kullanan ya da devşiren ülkelerdi.

Ve evet topu birlikte gelmeye başladı…

Mesela DAEŞ’e ihale edilen bir saldırı için malzemeyi PKK, saldırının gerçekleşmesi için gerekli istihbarat zafiyetini FETÖ karşılıyor.

PKK’ya ihale edilen bir saldırıda güvenlik zafiyetini FETÖ, malzeme ya da insan lojistiğini DAEŞ temin ediyor.

Kimi DHKP-C veya MLKP eylemi için PKK’ya alan açtırılıyor kimi zamansa FETÖ eylemi için tüm bu örgütlerden ortak faydalanılıyor.

Rus elçiye yönelik suikastte FETÖ kullanılırken, El Nusra/DAEŞ üzerinden bir algı operasyonu çekildiğini de unutmayalım.

Böylesine bir kolektif terörün hedefindeyiz…

Küresel sisteme dahil olan ülkelerin, terör örgütleri üzerinden yürüttüğü asimetrik savaş sarmalındayız.

Muhakkak maksat teröre esir etmek ülkeyi ve milleti.

Terör üzerinden iç savaşı körüklemek.

Her bir eylem ayrı bir fay hattımızı tetiklemeyi amaçlıyor. Bu amaca da medya hizmet ediyor. Mesela yılbaşı gecesi gerçekleşen Ortaköy saldırısı…

Hürriyet Gazetesi’nden Taha Akyol ve tüm muhalif medya istisnasız “yaşam biçimine yönelik saldırı” şeklinde nitelendirdi. Terör saldırısının amacı da bu kamplaşma, bu fay hattını harekete geçirmekti zaten.

Yaşam biçimlerindeki farklılıkları ayrıştırmak ve çatıştırmak…

Aynı saldırı yarın Camide, Kilisede, Sinegogda, Cemevinde, Havrada gerçekleşebilir Allah esirgesin. Ortaköy saldırısı ile haraketlendirdikleri “Beyaz Türkler” diye tabir edilen kesime karşı, mesela Camilere yönelik muhtemel saldırılarla mütedeyyinleri hareketlendireceklerdir.

Her iki kesimin Ortaköy saldırısına yönelik bakışı bu bakımdan çok önemli.

Saldırıya sevinenlerle saldırıdan mütedeyyin kesimi sorumlu tutanlar en az o saldırı kadar hizmet ediyor teröre.  

Yarın başka yerlerdeki saldırılara bu defa karşı cepheyi sevindirdiklerinde, bir sosyolojik ve psikolojik gerçekliğin ürünü olarak, sevinenler ve genellemede bulunanlar bir sonraki saldırıların aktörü olacak.

İç savaş senaryosunun sahnelenmesindeki en kısa yol da bu zaten. Bugün terör saldırıları karşısında birbirini suçlayıp saldırıya sevinenleri son raddede eylemin bizzat merkezine yerleştirmek. Daha yalın ifadeyle eylemleri bizzat onlara yaptırmak. Yani iç savaşı, tarafları fiili çatışmaya sürükleyerek başlatmak.

Türkiye, dış müdahalelere açık bu sistemi tasfiye edip yeni bir sistem tesis edene kadar bu saldırılar şiddetini artırarak devam edecektir. Türkiye gibi stratejik bir ülkeyi, müdahale alanları kapatılmış bir sistem tesis etme noktasında kimse yalnız başına bırakmaz, bırakmıyor da.

Parlamenter oligarşinin çarkları küresel sistemin değirmenine su taşırken bu çıkarları durduracak olan yerli bir sisteme geçme çabanızı sabote etmemeleri zaten mümkün değildi.

Haliyle, küresel sistemin yarı sömürü düzeni olarak tesis ettiği bu yönetim sistemini tasfiye etme iradeniz nihai sonuca ulaşana kadar saldıracaklar.

Yapılması gereken, bir an evvel bu değişimi gerçekleştirmek ve farklılıklar arasındaki fay hatlarını harekete geçirmek isteyen planları ters yüz edecek şekilde birlik ve bütünlük atmosferini sağlamak.

Önceki ve Sonraki Yazılar