Vefa ödülü ve Topçu

Vefa ödülü ve Topçu

Geçtiğimiz hafta düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat ödülleri sahiplerini buldu. Vefa ödülü fikir adamı ve Hareket dergisinin kurucusu Nurettin Topçu’nun hatırasına adandı. 

7 Kasım 1909’da İstanbul Süleymaniye’de doğdu. İlk nüfus kaydında adı Osman Nuri olup Erzurumlu bir ailenin çocuğudur. Dedesi Rusların Erzurum’u işgali sırasında topçu olduğu için kendilerine Topçuzâdeler lakabı verildi. Çocukluğu 1. Dünya Savaşı yıllarında Süleymaniye’de ve Çemberlitaş’ta geçti. Orta öğrenimine Vefa İdâdîsi’nde devam etti; birinci sınıfta iken babasını kaybetti. Lise tahsilini yaptığı İstanbul Erkek Lisesi’nde felsefeye yöneldi ve 1928’de mezun oldu. 

Avrupa’da öğrenim görmek amacıyla girdiği imtihanı kazanarak Fransa’ya gitti. Fransızca öğrenmek için Aix Lisesi’ne kaydedildi. Görüşlerini benimseyeceği aksiyon (hareket) felsefesinin kurucusu Muaurice Blondel’i bu sırada tanıdı. İki yıl sonra Strasburg Üniversitesi’ne geçerek felsefe öğrenimi gördü, sanat tarihi lisansı yaptı. Kendisinden önce Paris’e gelen Ali Fuat Başgil, Ömer Lütfi Barkan, Samet Ağaoğlu, Remzi Oğuz Arık’la burada tanıştı. 

Strasburg’da ahlak felsefesiyle ilgili hazırladığı Conformisme et revolte başlıklı tezini Sorbonnea’a giderek savundu ve üstün başarı kazandı. Avrupa’ya tahsile giden Türkler arasında ahlak üzerine çalışan ilk öğrenci ve Sorbonne’a da felsefe doktorası veren ilk Türk Nurettin Topçu’dur. Fransa’da kalması yönündeki teklifleri kabul etmeyip 1934 yazında Türkiye’ye döndü. 

Galatasaray Lisesi’nde göreve başladı. Baba dostu Hüseyin Avni Ulaş’ın kızı Fethiye Hanım’la iki yıl sürecek bir evlilik yaptı. Lise müdürü Behçet Gücer’in bazı öğrencilere geçer not vermesi isteğini geri çevirdiği için düğün günü İzmir Lisesi felsefe öğretmenliğine tayin edildi. İzmir’de Hareket dergisini yayımlamaya başladı. Derginin 4. sayısında yayımlanan ve Cumhuriyet’i kuran kadroyu eleştirdiği “Çalgıcılar” yazısından dolayı İstanbul Vefa Lisesi’ne nakledildi (29 Eylül 1939). 

Burada dört yıl çalıştıktan sonra Denizli İsmet İnönü Lisesi’ne tayin edildi. 4 Ekim 1944’te İstanbul Erkek Lisesi’ne nakliyle on yıllık sürgün hayatı sona erdi. Emekliliğine kadar on sekiz yıl burada çalıştı. Bu arada Bergson’la ilgili teziyle felsefe doçenti unvanını aldıysa da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi kurullarınca kadroya tayin edilmedi. Bir süre Hilmi Ziya Ülken’in kürsüsünde ahlak dersleri verdi. 

20 Kasım 1974’te yaş haddinden emekli oldu. Kısa süren bir hastalıktan sonra 10 Temmuz 1975’te vefat etti. Ertesi gün Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Kozlu Kabristanı’nda defnedildi. 

Fransa dönüşü çocukluk arkadaşı Sırrı Tüzeer vasıtasıyla tanıştığı Abdülaziz Bekkine’ye hayatı boyunca bağlı kaldı. Celalettin Ökten Hoca’dan islami ilimler, fıkıh, kelam ve felsefe yönünden faydalandı. İmam- Hatip Okulları’nın kuruluşu sırasında onunla beraber çalıştı. 1960 ihtilalinin ardından Ali Fuat Başgil’le birlikte Adalet Partisi’nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve 1961 seçimlerinde Konya’dan senatör adayı gösterildi. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başgil’e yapılan muamele ve Süleyman Demirel’in partinin başkanlığına gelmesinden ötürü bu çevreyle münasebetlerini kesti. 

Nurettin Topçu’nun coğrafya olarak Anadolu’yu tarih ve kültür olarak Selçuklu-Osmanlı tecrübesini merkeze alan, buradan en geniş ve belirleyici olarak İslam’a ve özellikle tasavvufa intikal eden, Batı dünyasına ve insanlık tecrübesine uzanan bütüncül bir düşünce dünyası vardır. 

 

Topçu, Demokrat Parti’nin ilk yıllarından itibaren İslam/Anadolu sosyalizmini savunmuş, maarif, mektep ve din eğitimi konularının özellikle işlemiş bir hareket adamı olarak yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, gösterişsiz çalışan, ruh cephesinin “maden işçileri” olacak (Yarınki Türkiye, s.14) idealist bir nesil yetiştirmek için çaba gösterdi. 

Topçu’nun kapitalist dünya görüşüyle Cumhuriyetçiler’in ideolojisine karşı fikirlerini dayandırdığı üç kavram vardır; İsyan ahlakı, hareket ve irade… 

“Üç hakimin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün.” (Nurettin Topçu) 

 

MUHAMMED YENİGÜL/ AVAZTÜRK