ZİHNİ ÇAKIR
Ya devletin PKK politikası değişti ya da PKK muhipleri hala çok etkin!
Hükümetin 100. gününü değerlendirmek amacıyla canlı yayınlanan Bakanlar Kurulu toplantısı esnasında açıklamalarda bulunan Başbakan Binali Yıldırım, “PKK terör örgütü ile ilişkisi olan 14 bin öğretmen tespit ettiklerini ve onları başka yerlere aktarma kararı aldıklarını” açıkladı.
Bu cümlenin neresini tevil edeceğiz? Neresinden baksak, izahı ve tevili mümkün olmayan sakat bir ifade...
Önce bir hatırlatma yapalım.
Olağanüstü Hal Kapsamında çıkarılan 1 Eylül 2016 tarih ve 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de, kamu personeline ilişkin bazı tedbirlerin alınmasının amaçlandığı belirtilerek, “Buna göre, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan; bazı kamu kurumlarındaki çok sayıda kişi kamu görevinden, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan çok sayıda kişi, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın görevinden çıkarıldı” ifadeleri yer aldı.
Hepimizin geç kalınsa da sonuna kadar desteklediği bu kararla görevden çıkarılmaların ortak gerekçesi, Fetullahçı Terör Örgütü mensubu olmalarıydı.
Oysa 20 Temmuz 2016 tarih ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ilan edilen OHAL’in “Amaç ve Kapsam” başlıklı BİRİNCİ BÖLÜMÜ’nün 1. Maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması gereken tedbirlere ilişkin usul ve esasların belirlenmesi ve bazı kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması amaçlanmaktadır” ifadeleri yer alıyor. Yani OHAL’in kapsamı sadece FETÖ’yle değil; terör örgütü olarak kabul edilmiş tüm illegal yapılanmalarla mücadele çerçevesinde alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların belirlenmesini amaçlıyor.
Hal böyle iken, Başbakan Yıldırım’ın yazımın girişinde yer verdiğim ve ilk andan itibaren yerden göğe haklı tepkilere sebep olan “PKK terör örgütü ile ilişkisi olan öğretmenler tespit ettikleri ve onları başka yerlere aktarma kararı aldıkları” açıklamasının ne tevil ne de izah edilecek yanı var.
HEP BİRBİRİNİN AYNI HEM DE MÜTTEFİK İKİ TERÖR ÖRGÜTÜNE, BİRBİRİNDEN FARKLI İKİ AYRI TAVIR!
Malum, 20 Temmuz tarihli OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lara dayanılarak FETÖ mensuplarının mallarına el konulup şirketlerine önce kayyum atandı son olarak da bu şirketler TMSF’ye devredildi.
Ancak, bu işlemlerin yasal dayanağı olan OHAL kapsamında ne mal varlığına el konulan bir PKK’lı var ne de kayyum atanmış ya da TMSF’ye devredilmiş PKK’nın finans ayağını oluşturan şirket...
Oysa PKK’nın uyuşturucu ve silah kaçakçılığının yanında, örgüt finansmanını sağlayan başta Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep olmak para sirkülasyonunun kuvvetli olduğu her yerde yüzlerce özel ve tüzel kişilik var. MASAK’ın bu yönde kapsamlı çalışmaları olduğu da biliniyor üstelik.
Tam, “acaba devlet PKK’yı, Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya grup ve terör örgütü kapsamının dışına mı çıkardı” diye soracakken, bu kez karşımıza 1 Eylül 2016 tarih ve 674 sayılı KHK çıkıyor...
1 Eylül tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanan 674 sayılı KHK’da, “belediye ve bağlı idare imkanlarının terör veya şiddet olaylarına dolaylı ya da doğrudan destek sağlamak amacıyla yararlanıldığının valilik tarafından belirlenmesi durumunda, terör ve şiddet olaylarına destek olmak amacıyla kullanılan belediye veya bağlı idare taşınırlarına mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından el konulacak” denildi. Aynı KHK’da, “Belediye ve bağlı idare imkanlarının terör veya şiddet olaylarına dolaylı ya da doğrudan destek sağlamak amacıyla kullanıldığının valilik tarafından belirlenmesi durumunda” sorumluluğu tespit edilen belediye veya bağlı idare personelinin vali veya kaymakam tarafından görevden uzaklaştırılacağı, görevden uzaklaştırma halinde bu kişilerin göreve iade işlemini de ancak uzaklaştırma işlemini yapan makamın yetkisinde olduğu belirtiliyor.
Burada işaret edilen belediyelerin PKK’nın bileşeni olan HDP’li belediyeler olduğundan şüphe yok. Objektif kriterler baz alındığında, Fetullahçı Terör Örgütü ile ilişkili belediyeleri de kapsayacağını, benzer yaptırımların bu belediyeler ve belediye yöneticileri için de uygulanacağını söyleyebiliriz. Tabii ki bunu zaman gösterecek. Ancak cevabını bulmamız gereken başka ve önemli sorular var:
Belli ki PKK da Olağanüstü Hal kapsamında alınacak tedbirlerin muhatabı!
- Peki öyleyse neden PKK ile ilişkili “öğretmenler” de tıpkı Fetullahçı Terör Örgütü ile ilişkili öğretmenler gibi açığa alınmıyor, meslekten atılmıyor da sadece yerleri değiştiriliyor?
- FETÖ sermayesine ve FETÖ’cülerin mal varlıklarına el konulurken neden tek bir PKK’lının ya da bu örgütü finanse eden tüzel kişiliğin malına el konulup şirketlerine kayyum atanmıyor, TMSF’ye devredilmiyor?
Devlet, PKK’nın “Milli Güvenliği tehdit eden bir terör örgütü” olduğuna dair politikasını sürdürdüğüne göre; acaba birileri hala “çözüm fantezisi mi kuruyor, bu onun bir parçası mı” diyeceğim ama Başbakan’ın ifadesi çok açık: “Çözüm mözüm yok kardeşim.”
Öyleyse!..
Aralarında hiçbir fark olmayan ve hatta birbirinin müttefiki olan PKK ve FETÖ’ye yönelik bu çelişkili tavrın neden kaynaklandığına dair geriye bir tek, mahalle medyası ve hükümet çevrelerinde hala PKK muhiplerinin, ortayolcu PKK lobilerinin etkili olduğu ve bunların hükümet politikalarını yönlendirebildiği ihtimali kalıyor!
Sizce bu ihtimal, Başbakan’ın tevili imkansız izaha muhtaç açıklamasından çok daha önemli bir tehlike ve tehdidi işaret etmiyor mu?