NECDET PEKMEZCİ
15 Temmuz'da Hakan Fidan akşam namazındaydı
Kadim kaidedir; sadıkların harcanması her daim en kolay yoldur. Haliyle ne kadar sadık olursan ol, o kadar kolay gözden
çıkarılıyorsun. Düpedüz harcanıyorsun. Üstelik güvenilmez yaftası boynuna asılıveriyor kolayca...
Hadi hain ilan edilmedin diyelim, ama istifham çöktürülüyor adının üstüne...
İşin aslı meşum vakitlerde; muhalif olmak, hatta sadakatsizlik itibar sahibi yapabiliyor insanı...
Bu en azından müphemliği ortadan kaldırıyor.
Mücbir hallerde, itirafa zorlansalar da muhalifler , hiç olmazsa istifham üstlerinden kalkıyor; "vurulmak" yerine mesleklerine şoför, kabzımal, zahireci olarak devam edebiliyorlar...
Peki, devletin resmi yeraltı örgütü Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan, nerede bu tabloda!
Sadık mı muhalif mi!
Sadıksa o kadar vazgeçilmesi gereken bir isim değil mi?
Peki muhalif mi!
Muhalifse niye kızağa çekilmedi Hakan Fidan!
Hala işinin başında çünkü...
Hakan Fidan'ın hayatı aslında 15 Temmuz'da bir anda alt üst oluyor. Ezberi bozuluyor. Bildiği, asla bozulmayacağına inandığı alanlarda, hiç alışmadığı sorunlar ve sınavlarla karşılaşıyor.
Haliyle duyduklarına da gördüklerine de inanamıyor...
Ki üstüne üstlük, kampüste akşam namazında Hakan Fidan...
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Suriye Muhaliflerinin liderlerinden Muaz el-Hatip de namaz saflarında...
Farzı eda ettiği sırada alıyor, olağanüstü haberi... Sünnete bir süre ara veriyor. Öğrendiklerinden sonra da dönüp akşam namazının sünnetini tamamlıyor Hakan Fidan...
Görünmez olmanın, en kolay yolu görünür olmak!
Coğrafyanın bir kadim alışkanlığı da suçlulara değil, masumlara saldırmak...
Gücünü göstermek isteyenler haliyle güçlülere değil de acizlere saldırıyor...
Burada da bir başka kadim yasa hükmünü sürüyor...
Hakan Fidan, TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nun karşısına çıkmıyor...
Anlaşılabilir, diyelim ki makul ve mantıklı gerekçesi var, ya Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez niye susuyor...
O niye davete icabet etmiyor...
Haliyle bir başka zaman ve mekanda bir başka din adamı da; "Dini gerçekler, sosyolojik olgularla inkar edilemez. Bilinmeyen şeyler insanlarda merak uyandırır. Ama gerçek bir gün mutlaka ortaya çıkar" diyor.