Aksakallı’nın sert suçlamalarda bulunduğu Erciş AVAZTÜRK’e konuştu: 'Aksakallı bir kahraman değil'

Aksakallı’nın sert suçlamalarda bulunduğu Erciş AVAZTÜRK’e konuştu: 'Aksakallı bir kahraman değil'

15 Temmuz FETÖ darbe girişimin ardından adı gündeme gelen isimlerin başında, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı olan Korgeneral Zekai Aksakallı olmuştu.

Aksakallı, özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde adı darbe girişimine karışan sanıkların yargılanması sürecinde verdikleri ifadelerle hedef alınırken son olarak gündeme, Gelibolu 2.Asliye Ceza Mahkemesi'nde "Tanık" sıfatıyla verdiği beyanlarla gündeme geldi.

"Tanık" sıfatıyla 2. kez beyanda bulunan Korgeneral Aksakallı, özellikle gazeteci-yazar Emre Erciş'i hedef alarak, "Ayrıca darbenin küresel baş aktörünün istihbarat servisinin kullanımında olan, sosyal medya kullanıcısı Emre Erciş; İçerideki ve dışarıdaki FETÖ ve gayrı milli olan destekçileri vasıtası ile darbe girişimine karşı mücadele edenlere karşı yürüttüğü karalama kampanyasında, hayatında hiç akıllı telefon kullanmamış vatan kahramanı Şehit Ömer Halisdemir'i bile Bylock kullanıcısı olarak sunmakta, sadece birkaç özel kişinin bileceği şahsımın atamasını günler öncesinden sosyal medyada açıklaması çok düşündürücü değil mi?..” iddiasında bulunurken aynı zamanda Erciş'in "Fuat Avni rolünü üstlenerek FETÖ'nün ve arkasındaki gücün çok değerli bulduğu şahsiyetleri aklamaya çalışan birisi olduğunu" öne sürdü.

AVAZTÜRK yazarı İlhami Yangın, Korgeneral Aksakallı'nın bu iddialarını ve sert suçlamalarını Gazeteci Emre Erciş'e sordu.

İşte İlhami Yangın’ın Gazeteci Emre Erciş ile gerçekleştirdiği o röportajın detayları...

15 Temmuz darbe girişimi sürecinde çok önemli bir rol üstlenen Korgeneral Zekai Aksakallı, sizin hakkınızda yine 15 Temmuz'un sembol ve kahramanı olan isimlerden Şehit Ömer Halisdemir'in telefonunda Bylock olduğunu ve bu iddiayı sizin öne sürdüğünüzü belirtiyor. Bu iddiayı ilk olarak siz mi dile getirdiniz?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; gerçeği eğip bükmenin ne devlete ne de 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin faillerine yönelik yürütülen soruşturmalara bir faydası var. Ben, Şehit Ömer Halisdemir hakkında bu iddiayı dile getirmediğim gibi, Ankara kulislerinde dile getirilen ve ilk olarak 1 Şubat 2017 tarihinde twitter'da ortaya atılan bu iddiayı dile getirdim ve bu iddianın FETÖ'nün yeni bir algı operasyonu olabileceğini belirttim. 11 Şubat 2017 tarihinde kişisel twitter hesabımdan ilk olarak 11 maddelik bir açıklama yaptım. Ardından da yaklaşık 30 Bin kişinin izlediği bir Periscope yayını gerçekleştirerek her iki açıklamamda Şehit Halisdemir'in telefonunda Bylock çıktığına inanmadığımı belirtip, bu iddianın saikini de o günlerde yaşanan KHK ihraçları ve Bylock kullanıcılarına yönelik hataların tespiti hakkında oluşan mağdurlardan ve FETÖ'nün bu mağdurlar üzerinden bir algı operasyonu yürüterek, "Bakın Ömer Halisdemir de bile Bylock çıkmış, Halisdemir Bylock kullanmayacağına göre ortada büyük bir hata var" algısı yaratmayı hedefleyebilir dedim ve yetkilileri kendimce uyarmaya çalıştım. Belli ki Aksakallı ne benim Şehit Halisdemir hakkında yazdıklarımı okumuş ne de yaklaşık 30 Bin kişinin izlediği yayınımı dinlemiş.

Peki, darbenin küresel baş aktörünün istihbarat servisinin kullanımında olduğunuzu, bu nedenle darbe girişimine karşı mücadele edenlere yönelik bir karalama kampanyası yürüttüğünüzü iddia ediyor. Siz gerçekten bir istihbarat elemanı mısınız ve amacınız FETÖ gibi 15 Temmuz darbe girişimini sulandırmak mı?

Şunu çok açık belirteyim ki ben Aksakallı'nın kastettiği küresel güç olan ABD ve onun istihbarat servisi CIA'nın bir elemanı veya bir tetikçisi değilim. Hayatım boyunca her hangi bir yabancı dernek, vakıf, gazeteci, yazar, diplomat, ajan vb. unsurlarla ilişkim, dostluğum, arkadaşlığım olmadığı gibi bir pasaportum bile yok. Çünkü, ben tatile gideceksem bile o gideceğim yer vatanımın sınırları içinde olur diyecek kadar devletine sevgi ve muhabbet duyan birisiyim. Bunu da çoğu kez kişisel twitter hesabımdan dile getirmişimdir. Fakat burada çok daha önemli bir ayrıntı var o da benim FETÖ'nün ve FETÖ'nün iplerini elinde tutan küresel sistemin yerli uzantılarını aklamaya çalışmam ve 15 Temmuz'un kahramanlarını itibarsızlaştırdığım yönündeki asılsız ve mesnetsiz olan bu iddia. Bu iddia sadece çaresizliğin dışa vurumu değil aynı şekilde doğrudan T.C Devleti'nin yargı birimlerini de manipüle etmeye yönelik. 15 Temmuz'dan bugüne FETÖ'nün yaratmaya çalıştığı "Kontrollü Darbe" algısını çökertmek için var gücümle emek sarf eden birisiyim. Milyonlarca liranın akıtıldığı hükümete yakın medyanın tek kelime edemediği FETÖ'nün iddialarını belgeleriyle tek başıma defalarca çürüttüm ve çürütmeye devam ediyorum. FETÖ, 15 Temmuz'un hemen ardından "Otopsi raporları nerede?" dedi tek tek Şehitlerimizin otopsi raporlarını yayınladım, "Balistik raporları nerede?" dediler onları yayınladım, "Adil Öksüz MİT elemanı, dolayısıyla 15 Temmuz, MİT ve Genelkurmay Başkanı tarafından tertip edildi" dediler Adil Öksüz ve ailesinin FETÖ ile olan tüm irtibat, ilişki ve ticaretini belgeleriyle yayınladım ve Öksüz'ün MİT personeli olamayacağı gibi nasıl doğrudan FETÖ lideri Fetullah Gülen ile ilişkili olduğunu defalarca belgelerle çürüttüm.

Şayet burada Aksakallı'nın "Kahraman" diye nitelendirdiği kendisiyse hiç kusura bakmasın o bir "Kahraman" değil. Çünkü, 15 Temmuz gecesi işgal edilen karargahını geri almak için sahaya çıkmadığı gibi ertesi sabah saat 11:00'e kadar süreci sadece telefonla yönettiğini iddia eden birisi. Dolayısıyla bunlar benim ileri sürdüğüm bir iddia değil bilakis kendi beyanları ve "Tanık" sıfatıyla dile getirilen gerçekler. Kaldı ki; ben doğrudan da Zekai Aksakallı'yı hedef almış birisi değilim. Ben bir gazeteci olarak 15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde yaşananları araştırdım, iddianame ve ek delil klasörlerini tek tek inceledim ve özellikle Şüphelilerin değil bilakis Özel Kuvvetler Tahkikat Raporunda darbeyi önleyen isimlerin "Tanık" sıfatıyla bulundukları beyanları dile getirdim. İşte o beyanları okuduğumda ve okunduğunda kimin "Kahraman" olup olmadığı çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Aksakall'nın şahsımı hedef alarak doğrudan adımı ve soyadımı telaffuz etmesi, olsa olsa çaresizliğinden kaynaklı son çırpınışları olabilir. Dahası, şuana kadar Özel Kuvvetler Komutanlığında o gece yaşananları doğru düzgün ve "Tanık" beyanlarıyla anlatan, ortaya bir fotoğraf koyan ve mevcut çelişkileri dile getiren benim dışımda kimse yok. Bunu bir meziyet ve kibir açısından söylemiyorum. Benim en büyük şansızlığım şuan her hangi bir medya kurumunda kurumsal bir kimlikle mesleğimi icra edemememden kaynaklı. Benim paylaştığım ve yayınladığım her belge normal koşullarda Türkiye'de gündem yaratması gereken ve 15 Temmuz'un aydınlanması yönünde ışık tutacak çok önemli kıvılcımlar.

Aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişiminden aylar önce yazdıklarım da ortadadır. Ben, hükümeti ve Cumhurbaşkanımızı Şubat, Mart, Nisan aylarında kendi kişisel twitter hesabımdan defalarca uyarmaya çalıştım. Aman darbe geliyor, bu darbenin merkezi ABD Washington'daki WINEP, dikkat edin diye yüzlerce twit attım. Dahası, bugün hakkında yakalama kararı çıkan Henri Barkey'in den tutun, tutuklanan Osman Kavala'sına kadar CIA güdümünde Türkiye'de faaliyet yürüten Think Tankları ve ilişki ağlarını belgelerle dile getirdim. Dahası, FETÖ'nün George Soros ile ilişkisini belgelerle ispat eden ve FETÖ'nün firari tetikçileriyle belgelerle mücadele eden şahsımın CIA ajanı olarak itham edilmesi çok önemli bir tavırdır. Çünkü bu çok net olarak Aksakallı'nın benim yazdıklarım ve paylaştığım belgelerden rahatsız olduğunun göstergesi, bugüne kadar hakkımda en ufak bir suç duyurusunda bulunmayıp bugün benim CIA ajanı olduğumu keşfetmesidir ve bu gayri samimi bir tutumdur. Ben nasıl CIA ajanıyım ki; bugüne kadar CIA'nın tüm faaliyetlerini ve Türkiye'de yürüttüğü örtülü operasyonları belgeleriyle anlatıyorum. Ben nasıl FETÖ'cüyüm ki; FETÖ'nün uluslararası sahada yarattığı diasporası ve yönettiği algı operasyonlarını tek tek belgeleriyle çürütmeye çalışıyorum. Aksakallı şundan emin olsun, benden FETÖ'cü çıkmaz ama kendisini sorgulamalı. Çünkü, 15 Temmuz darbe girişiminin aydınlanmasında çok önemli rol oynayan "KUZGUN" isimli Gizli Tanık, benim değil Harp Akademisi yıllarında Zekai Aksakallı'ya da soruların verildiğini beyan etmiş, dahası bir keresinde Aksakallı'nın kendisine gösterdiği soruların ertesi gün yapılan sınavda karşısına çıktığını belirtmiştir. Bu yönüyle bir FETÖ şüphelisi var ise o da sanırım ben değilimdir. Nitekim benim miladım 17 Aralık 2013 değil doğum tarihim olan 28 Kasım 1977'dir. FETÖ'nün legal göründüğü yıllarda da bu örgüt ile hiç bir ilişkim ve diyaloğum olmadığı gibi ne okulları ne dershaneleri ne de kurumlarıyla bir ilişkim olmuştur. Toplamda 3 kez bu yapının televizyonlarına çıkmışımdır ve bunun 2 tanesi şahsım hakkımda atılan iftiralara cevap vermek için olmuştur. Şayet 17-25 Aralık operasyonu hakkında yaptığım haberler beni FETÖ üyesi yapıyor ise bugün hükümete muhalif hatta şuan hükümetin en büyük destekçisi olan sayın Devlet Bahçeli ve MHP, 7 Haziran seçimleri öncesinde 17-25 Aralık operasyonlarını seçim propagandası olarak kullanmıştır. Burada amacım Sayın Bahçeli veya MHP'yi kendimle kıyaslamak değil, birilerinin köşeye sıkıştığında karşısındakini "FETÖ'cü" veya "CIA ajanı" olarak yaftalamasını somut olgu üzerinden anlatmak içindir.

Sonuç olarak benim hiç bir istihbarat servisiyle bir ilişkim yoktur ve özellikle 15 Temmuz darbe girişimine yönelik darbeyi engellemeye çalışan isimleri de itibarsızlaştırmak gibi bir gayretim yoktur. Benim mesleki anlamda amacım, süresi sulandırmak değil aksine, 15 Temmuz'u sulandıran ve kendisini "15 Temmuz Kahramanı" olarak pazarlamaya çalışanların nasıl "Kahraman" olmadıklarını anlatarak hem yargıyı hem de kamuoyunu aydınlatmaktır. Ayrıca, Emre Erciş olarak 15 Temmuz gecesi benimde o dönem teselliye muhtaç bir karım ve 3 yaşında bir kızım varken saat 21:45'te "Şayet bu korktuğum şey ise bu gece herkesin durması gereken yer AK Parti hükümeti ve Erdoğan'ın yanıdır" diyerek sokağa fırladım. Bende birileri gibi evimde "Karımı teskin edip" yaşanan olayları televizyondan takip edebilirdim.

Son olarak Aksakallı, sizin Fuat Avni rolünü üstlendiğinizi iddia ediyor. Hatta, kendisinin çok az sayıda insanın bildiği atamasını günler önce yazdığınızı ve bir ekip olarak faaliyet yürüttüğünüzü dile getirdi. Bu iddialara cevabınız nedir?

Aksakallı'ya tavsiyem bir twitter hesabı açması ve benim Fuat Avni'yi deşifre noktasında belgelere dayalı attığım twitleri okuması. Fuat Avni hesabını ilk açan ve kullanıcısı olup şuan firari olan Said Sefa'yı deşifre eden, ailesinden ticaretine, kredi kartlarından ilişki ağına kadar belgesiyle yazan bendim. Belli ki Aksakallı bunlardan da habersiz bırakılmış. Atamasını bildiğim iddiasına gelince bu da asılsız bir iddia. Çünkü bu konuda ben her hangi bir twit atıp "Aksakallı, şuraya atanacak" demedim. Fakat şunu söylemeliyim ki, Aksakallı'nın görev yerinin değişileceği zaten Ankara kulislerinde konuşulan bir olaydı. Çünkü üzerinde çok soru işareti olan bir isim. Bu soru işaretlerini ve çelişkili beyanlarını da zaten defalarca belgeleriyle yazdım. Ben isterdim ki bir Cumhuriyet Savcısı beni çağırsın ve bu konuda paylaştığım belgeler ve bilgiler hakkında beni dinlesin. Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıldır kimse böyle bir talepte bulunmadı. Umarım Aksakallı'nın bu son çıkışından sonra birileri beni dinlemek ister ve davet eder, bende koşa koşa elimdeki tüm çalışmaları önlerine koyarak anlatırım. Dolayısıyla Aksakallı'nın tayinini ben günler önce yazmadım. Velev ki yazmış olayım bu seferde ortaya şu soru çıkar. Aksakallı'nın tayinini bilen Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarıydı. Aksakallı'ya göre bana bu bilgiyi verecek olan o çok az sayıdaki kişi bu isimler olur ve burada hesap sorması gereken kişi de ben değil bu isimler olmuş olur. Fakat dediğim gibi benim yazdıklarım ortadadır ve ben Aksakallı'nın günler önce tayinini yazmadım. Kaldı ki ben belgesiz bir şey yazmam, hele hele böylesi spekülasyona müsait konularda hiç yazmam.

Ben Aksakallı ve Özel Kuvvetler hakkında 1 yıldır aralıksız yazıyorum. Belgeler, ifadeler, tahkikat raporları ki bunları da gizlilik aşamasında değil davaya dönüşen ve gizliliği kalkan iddianame ve ek delil klasörlerinden yararlanarak yazıyorum. Peki Aksakallı bugüne kadar neden benim hakkımda tek bir suç duyurusunda bulunmadı? Madem ben CIA ajanıyım ve bunun delili, belgesi, ispatı kendisinde mevcut peki neden bir Cumhuriyet Savcısına bu delilleri sunarak benim CIA ajanı olduğumu belirtmedi? Ben bu işin peşini bırakmayacağım. 15 Temmuz gecesi yaşananları araştırmaya devam edeceğim ve ulaştığım her belgeyi yine yayınlamaya devam edeceğim. Çünkü ben çok zor şartlar altında severek yapmaya çalıştığım gazetecilik mesleğini icra ediyorum ve benim görevim kamuoyunu aydınlatmak.

AVAZTURK