Antalya'da Yabancı Nüfusun Göç Dalgası: Bir Cennetten Diğerine Yolculuk
Antalya, savaşın ardından yabancı nüfusta büyük bir düşüş yaşadı. Oturum izinleri, yüksek konut ve kira maliyetleri nedeniyle şehirden ayrılanlar, yeni destinasyonları Dubai ve Sırbistan olarak belirledi. Bu göç dalgası, Antalya'nın sosyal ve ekonomik...
Antalya, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışma sonrasında birçok yabancı vatandaşın sığınak bulduğu bir cennet olarak öne çıkıyor. Ancak son bir yılda yaşananlar, bu Akdeniz incisinin yüzünü değiştirdi. Savaşın getirdiği yoğun göç dalgası, Antalya'nın sosyal dokusunu ve ekonomik dinamiklerini önemli ölçüde etkiledi.
2020'de 94 bin olan yerleşik yabancı nüfus, 2022'de 172 bin 487'ye yükseldi. Ancak bu hızlı artış, konut ve kira fiyatlarında da patlamaya neden oldu. Yerli halkın yaşam maliyetindeki bu ani yükseliş, kentten göç etmelerine yol açtı. Kiralık ev bulmak bir yana, mevcut kiracıların evlerinden edilmesine kadar giden bir dizi olay yaşandı. Polis ve öğretmen gibi memurlar bile, yüksek kiralar nedeniyle tayin istemek zorunda kaldı.
Ancak, 2023'te durum tersine döndü. Oturum izinleri ve konut fiyatlarındaki yüksek artış, yabancı nüfusu da etkiledi. 10 mahallenin yabancılara kapatılması ve ikamet izinlerinin uzatılmaması gibi önlemlerle, son bir yılda Antalya'daki yabancı nüfus 40 bin kişi azaldı. Bu durum, konut fiyatlarında ve kiralarında %15-25 civarında bir düşüşe yol açtı.
Konyaaltı'nda Rus çocuklara eğitim veren bir okulun sahibi Viktor Bikkenev'in dile getirdiği gibi, yabancılar, bu politikaları anlamakta zorlanıyor. Antalya'ya yatırım yapan, ekonomiye katkı sağlayan bu insanlar, neden kabul görmediklerini sorguluyor.
Antalya'nın bu dönüşümü, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir değişimi de işaret ediyor. Bir zamanlar çeşitliliğin ve hoşgörünün simgesi olan bu şehir, şimdi göç ve adaptasyonun zorluklarıyla yüzleşiyor. Antalya'dan Dubai ve Sırbistan'a yönelen göç dalgası, sadece mevcut durumu değil, aynı zamanda gelecekteki demografik ve ekonomik trendleri de şekillendiriyor.
Antalya'nın bu hikayesi, bir yandan doğal güzellikleri ve misafirperverliğiyle öne çıkan bir kentin, diğer yandan da uluslararası çatışmaların ve iç politikaların etkisiyle nasıl dönüştüğünün bir örneğini sunuyor. Bu durum, göçmenlerin karşılaştığı zorluklara ve ev sahibi ülkelerin bu süreçte nasıl daha inklüzif ve destekleyici olabileceğine dair önemli soruları da beraberinde getiriyor. Antalya'nın geleceği, bu karmaşık dinamiklerin nasıl yönetileceğine bağlı olarak şekillenecek gibi görünüyor.