Bana müsaade

Bir yıldır köşe yazıyorum. Gerçekten zor iş... Çünkü ben metin ve oyun yazarıyım ve köşe çok farklı bir disiplin. İlk köşe yazımı Avaztürk sayesinde yazdım ve sanırım bu yolculuğun en azından bu kısmında sona geldik. Nedeni, niçini vesairesi falan yok. Asıl işime özellikle televizyona çok ara verdim. Tiyatrodan uzaklaştım derken 31 ocakta yani doğum günümde her sene olduğu gibi bir muhasebe yaptım –Doğum günü kutlamak adetim değildir bunun yerine yılı değerlendiririm–. Çok matematiksel biliyorum ama böyleyim işte... Avaztürk’te yayıncılık namına müthiş bir yıl geçirdim. Çok şey öğrendim. Bana göre hayat bir okul ve ben mezuniyet beklemeyen bir öğrenci.

Çift dikiş gidiyorum hayatı. Sindire sindire... Zati bir yazarın da acelesi olmaz, olamaz. Yazmanın insana kazandırdığı en müthiş kabiliyettir sabır. Malum sahne gören iki oyunum vardı şimdi üçüncüsüne sıra geldi. TV’den uzağım iki senedir ve özledim her nedense... Kitaplarım var yazılacak, okunacak, not alınacak.

Belgesellerim var yazılacak, yönetilecek, izlenecek falan fişman...

Ne sansür var ne kırgınlık ne de başka bir şey. Sadece köşeye verilen aradan ibaret. Hem tek başımayken sadece kendi kendimi yakıyorum başka türlü herkese sorun çıkarıyorum.

Kısa ve net oldu bu yazı çünkü düşünmek için zamanım vardı!

Hoşçakal Avaztürk!

Hoşçakal Zihni (Çakır) Abi.

Hoşçakalın Gizem, Celalletin ve diğer herkes.

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar