BİLİM ORTAÇAĞI

Bir yılı aşkın süredir bir “salgın” heyulasının içindeyiz. 2019’un son aylarında Çin’den gelen salgın hastalık haberlerini ilginç bularak izledik. Aslında Çin’de beslenme hatırı sayılır oranda canlı ve çiğ hayvanlardan oluştuğundan aynı zamanda bu durumu normal karşıladık. Bir anda dünyaya yayılma haberleri gelmeye başladı ve üç ayın sonunda hayat durmuş ve kendimizi evimize kapatılmış bulduk. O tarihlerde benim için bu süreç çoğumuz gibi bu şekildeydi.

Tabi eve kapanınca neyin içinde olduğumuzu ve nasıl çıkacağımızı sorgulamaya başladık. Bu arada bilim insanları, doktorlar ardı ardına açıklamalar yapmaya başladılar. Bu süreçlerin sonunda 2021 yılında geldiğimiz durum benim için hiç beklenmedik bir ortam oldu.

Bu ortama Bilim Ortaçağı diyorum, çünkü bir yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz durum ve daha ilerisi için beklenen gelişmeler bana Batı Ortaçağını hatırlatıyor. Fark ise o zamanlar dinin ve kilisenin sahip olduğu otoriteye bugün zımni olarak bilim kurumlarının ve bilim insanlarının sahip olması.

Neden böyle görüyorum? Tıp doktorları 2021 yılında bilim ve tıpta insanlığın gelmiş olduğu nokta ile tamamen uyumsuz şekilde, bilimsel dayanaktan yoksun ya da eksik açıklamalar yapabiliyorlar ya da oldukça harcı âlem tıp konuları hakkında bilmiyoruz açıklaması(!) yapabiliyorlar. Bir çeşit grip hastalığı olan cov2 hakkında korku ve dehşet saçan açıklamalar yapıyorlar ve bu gribin bir tedavisi olmadığını söylüyorlar. Alternatif görüş beyan eden tüm bilim insanlarına ana akım medyada komplocu yaftası yapıştırılıyor.

Öte yandan tıp alanında bilim insanı olmayan isimler kehânet mesabesinde açıklamalar yapıyor ve hem bilim insanlarının birçoğu hem de sıradan insanlar bu açıklamalara itibar ediyor. Örneğin; Bill Gates’in yıllar önce salgın olacağını tahmin etmesi gibi. 2019’dan bu yana defalarca pandeminin ne zaman ve nasıl biteceği ile ilgili öngörüler yaptı.

Aynı zamanda bu açıklamalar politik iktidarları da etkisi altına almış durumda. Bilimle ilgisi olmayan hastalık tedbirleri ilan ediyorlar ve insanların temel haklarını ihlal etmek pahasına uyguluyorlar.

Dolayısıyla sonuç olarak, sorgulanamaz ve sosyal, politik, ekonomik her alana hükmedebilen sorgulanamaz bir bilim anlayışı ve bir SS subayı edası ile kararlar dayatan bilim insanları ile karşı karşıya kaldık. Bütün bunlar tam bir “bilim ortaçağı” olmalı.

Peki, mevcut bilim ortaçağı ortamı bizim “hastalık” ile mücadelemizi nasıl etkiliyor? Bu konuyu nasıl anlamak, nasıl çözümlemek gerek? İnsanlar çok fazla endişe ve çok fazla soru işareti ile baş başa kaldılar. Medyanın her gün bangır bangır yaydığı korku ve panik insanları büyük bir korku psikolojisinin içinde bıraktı. İnsanlar sokakta toplu taşımada maske kavgası yapıp birbirini bıçaklamaya başladı, ekonomik-sosyal sebepler birçok insanı alkolün ve intiharın pençesine sürükledi. Bu durum sürdürülebilir mi?

Üzerinden bir yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen, her gün TV kanallarında boy gösteren bilim insanları ve Bilim Kurulu ne tedavide ne de aşıda bize umut verici açıklamalar yapmıyorlar. Genelde yaptıkları tavsiyeler; “maske-mesafe-musluk”, “bilmiyoruz”, “yetmez”, “olmaz”, “işe yaramaz” ve “kısıtlamalar sonsuza kadar devam edecek” minvalinde…

Okurken içiniz şişti mi? Benim de bir yıldır şişiyor.

Benim sorduğum sorular şu şekilde idi:

Peki gerçekten çaresiz miyiz?

2021 yılında grip mikrobuna karşı çaresiz mi kaldık?

Önlem adı altında yapılan kısıtlamalar devam etmek zorunda mı?

Oturup onaylanmamış aşıları beklemek tek yol mu?

Bu “salgın” ne zaman biter?

Bill Gates’in öngörüleri tutar mı?

Bir yıldır araştırdım, dünyadan bilim insanlarını takip ettim, yapılan açıklamaları muhakeme ettim, ilgili bilimsel yayınları inceledim. Hatta komplocuları ve komplolarını inceledim.

Eriştiğim bilgileri bir yazı dizisi haline getireceğim. Umarım hepimiz için faydalı olur.

Çok yakında tekrar burada olacağım, şimdilik hoşçakalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar