NECDET PEKMEZCİ
Çatlı ve Papa'yı vuran tabanca
Kahraman olmak her kişinin harcı değil. Çünkü, zor zanaattır kahramanlık. Kimse durduk yere kahraman olmaz. Meşakkat, hüzün, acı ve çile vardık kahramanlık yolunda. Savaşta, ihanet ve kahramanlık yan yanadır. Sadece bir hattır; kahraman olmak için yola çıkanların çokça sonu hazin olur. An gelir, kahraman olmayı beklerken o ince çizgi hainliğe dönüşür. Kimi de mecburiyetten savaşır! Başka seçenek çıkarılmamıştır karşısına. Merhum Abdullah Çatlı da onlardan biri sadece…
Kaçaklık, gelip çattığında kapısına Çatlı, önce Viyana’da ikamet etmiştir bir vakitler. Yanında kendi gibi kaçaklarla… İstihbarat örgütünün finansmanıyla açılan lokanta iflas edince, iş bildik yöntemlere düşmüştü. Birkaç soygunda elde edilen paranın bir bölümü ile alınmıştı. Papa’ya düzenlenen suikastta kullanılan tabanca. O silah alındıktan sonra Mehmet Ali Ağca Roma’ya kaderine yürümüştü.
Geride kalan Çatlı ve birkaç arkadaşı da Paris’e yerleşmek zorunda kalmıştı. Üstelik Çatlı’nın eşi ve çocukları da yanındaydı.
İşte o yıllarda yaşanmıştı sahte 200 frankın öyküsü:
Abdullah Çatlı arkadaşları ile Fransa’da birlikte yaşıyordu, aynı evde kalıyorlardı. Çatlı ailesini de Paris’e getirmişti. Ev kalabalıktı, ev değil de sanki kaçakların sığındıkları bir koğuştu.
Eve gelip giden eksik olmuyor, zaman zaman maddi sıkıntı içine düşüyorlar, sosyal yardımlarla geçiniyorlardı.
O günlerde bir yerlerden buldukları sahte Franklar çok işlerine yarıyordu. Ancak ciddi bir sorun ortaya çıkıyor, sahte Frankları piyasaya sürmek zor oluyordu. Ellerindeki sahte Frankların baskısının çok kötü olduğu ortaya çıkıyor, birkaç bakkala yaptıkları parayı yutturma işinde fena halde çuvallıyorlardı.
“Aç it fırın yıkar” sözünde olduğu gibi çare aranıyorlardı. Nihayet akıllarına Paris’in bir parkında akşamları işe çıkan fahişeler geliyordu. Fahişeler hizmetleri karşılığında 100 Frank alıyorlardı. Bir akşam bekar olan birkaç kişi parkın yolunu tutuyor, fahişelerin verdikleri hizmetlerden yararlandıktan sonra ödemeyi sahte 200 Frank ile yapıyorlardı. Fahişeler paraların sahte olduğunu anlamadıkları için de 100 Frank iade ediyorlardı. Vurgun tatlı geliyor, birkaç akşam daha aynı formülle sahte paraları yüzde 50 de olsa ellerinden çıkarıp gerçek parayla değiştiriyorlardı.
Bu işin de kokusu kısa zamanda ortaya çıkıyor, sahte para ile kandırıldıklarını anlayan fahişeler birkaç gün sonra ellerinde el fenerleri ile dolaşıyor, müşterilerin yaptıkları ödemelerde kullandıkları paraları titizce inceliyorlardı.
Foyaları ortaya çıkanlar bir daha parka uğramıyorlardı...