AHU SİMYA
'COVID'E İMAN
Covid artık bir din gibi, eğer bu dine inanmıyorsanız, Covid imanlıları tarafından aforoz edilebilirsiniz. Markete, pazara, otobüse, hatta bazı caddelere sokaklara alınmazsınız. Onlara göre bilim karşıtı, yobaz, cahil ve her türlü baskıyı görmeye müstehaksınız. Öyle ki bir profesör olan Mehmet Ceyhan, Covid önlemlerini yanlış bulan, maskeye ve aşıya karşı olan insanların bir listesini hazırladığını ve onların cezalandırılması gerektiğini söylemişti.
Bu vesile ile Covid’e iman ne kadar gerekli biraz bu konudan bahsetmek istiyorum. Bir kısım bilim insanları televizyonlarda çok ciddi ve çok ölümcül bir salgınla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. Sürekli 'korkun!' telkininde bulunuyorlar. Bunlar da yetmiyor Covid’le ilgisi olmayan hastalık vakalarını dehşet verici şekilde sosyal medyada anlatarak daha fazla insanların paniğe kapılması için çaba sarf ediyorlar.
Aşağıdaki örnekte olduğu gibi:
Sağlık Bakanlığı da boş durmadı tabi; sosyal medya hesabından aylarca yoğun bakım görüntüleri, korku veren kamu spotları, insanları duygusal olarak manipüle eden gerçek üstü hastane hikâyeleri paylaştı.
Peki Covid’e iman edelim mi?
Gerekli mi?
Salgın nedir?
Var mı yok mu?
Biraz muhakeme edelim birlikte; görünen o ki insanımızın çoğunluğu televizyonun korku vorteksine kapılarak muhakemeyi bir kenara bırakmış durumda. Yardımcı olalım. Sevaptır. Bunun için biraz matematiğe ihtiyacımız olacak hepsi bu.
21 Temmuz 2009’da Der Spiegel’in yayınladığı röportajında epidemiyolog Tom Jefferson, WHO’nun salgın hastalık tanımı değiştirdiğini söylüyor. Yazının ilgili bölümü şu şekilde:
“Don't you think there's something noteworthy about the fact that the WHO has changed its definition of pandemic? The old definition was a new virus, which went around quickly, for which you didn't have immunity, and which created a high morbidity and mortality rate. Now the last two have been dropped, and that's how swine flu has been categorized as a pandemic.” (https://www.spiegel.de/international/world/interview-with-epidemiologist-tom-jefferson-a-whole-industry-is-waiting-for-a-pandemic-a-637119.html)
“WHO’nun salgın tanımını değistirmiş olması gerçeğinde kayda değer bir şey olduğunu düşünmüyor musunuz? Eski tanım, hızla dolaşan, bağışıklığınızın olmadığı, yüksek morbidite ve yüksek mortalite oranı yaratan yeni bir virüstür. Şimdi son ikisi düştü ve domuz gribi bu şekilde salgın olarak sınıflandırıldı.”
Burada vurgu yapmak istediğim şey, salgın tanımının değiştirilerek, 2009’de ilan edilen pandemi gibi 2020’de de bir pandemi ilan edilmiş olması.
Peki 2009’da bir süre aşı teşviği dışında hayatımızda bir değişiklik oldu mu? Hayır.
WHO tarafında insanların bağışıklığının olduğu grip hastalıkları için tanım değiştirilerek neden salgın ilân ediliyor? Komploculuk yapmayayım şimdi bunun cevabını siz bulun.
Jefferson Mart 2020 tarihli “bmj” yazısında, (https://blogs.bmj.com/bmj/2020/03/02/tom-jefferson-covid-19-many-questions-no-clear-answers/) Cov2 mortalite oranının geçmiş grip versiyonlarından daha düşük olduğunu , Çin’de ve Dünyada açıklanmış ölüm rakamların farklı bir pandemi ilan etmek için anlamlı olmadığını söylüyor.
O tarihte Çin’de üç ayda 2828 ölüm bildirilmiş. Dünyanın farklı yerlerinde 86 ölüm. Çin’de aylık genel ölüm sayısı 900.000 civarı diyor Jefferson.
2828/3=942
900.000/1000=900 yani aylık genel ölümün binde birinden daha az.
Tüm dünyaya pandemi korkusu pazarladıkları tarihte 1,398 mlr nüfuslu Çin için Cov2 günlük ölüm sayısı!: 942/30= “31,4”
Hiç bunları hesapladınız mı, acı bir gülme geliyor mu? Bana gelmişti…
Bugün 2021’e geldiğimizde durumun Dr. Jefferson’ın yaptığı hesaptan çok farklı olmadığını görüyoruz. CDC raporları da durumu doğruluyor.
CDC ne diyor bir de ona bakalım.
9 Nisan tarihli rapora göre;
(Rapor şurada: https://www.cdc.gov/mmwr/volumes/70/wr/mm7014e1.htm?s_cid=mm7014e1_w )
Cov2 genel ölümlerin %11.3’ünde (100 binde 91.5), altta yatan ölüm nedeni veya katkıda bulunan ölüm nedeni olarak bildirilmiş. Kalp sorunları ve kanserden sonra üçüncü sıradadır. Şunu belirteyim; kayıtlarda “varsayılan”, “katkıda bulunan”, “doğrulanmış” tüm ölümler dâhil bu rakama. Yani bu şu demek; bu kişiler Cov2 olarak kayıt edildi ancak bundan emin değiliz-biliyorsunuz henüz resmi bir Cov2 tanısı yok, gripten ve zatürreden de ayrılamıyor.
ABD 2020 Toplam ölüm: 3.358.814
Cov2 ölüm:377.883
Genel nüfusta değil, ölenlerin arasında Cov2 sayısı, 100 binde 91,5. Bu raporda altta başka hastalık olmadan sadece Cov2 ölümlerinin sayısı tablolara eklenmemiş. Başka bir raporda %5den fazla olarak belirtilmiş.
(rapor şurada: https://www.cdc.gov/nchs/nvss/vsrr/covid_weekly/index.htm )
Hesaplarsak; 377.883/100*6=22.672,98. Genel ölümlerin binde 6,75i.
Yani 0,006’lık rakam fark edilip, Wuhan’da yaygara kopmuş ve aylar sonra WHO pandemi ilân etmiş(!)
Bir de tarihteki salgınlara bakalım.1665-1666’da İngiltere’de yaşanan salgın Londra nüfusunun %15inin ölümüne yol açmış. Bazı kaynaklarda %25. 1663’de ilk kez Hollanda’da görülüyor, İngiltere’nin Hollanda ile her türlü iletişimi kesmesine rağmen salgına engel olunamıyor. O tarihte Londra nüfusu 450.000. Bir yıl içinde bazı kaynaklara göre 70 bin bazı kaynaklara göre 100 bin insan ölmüştür. Hastalığa sebep olan bir virüs değil, bakteridir.
Güne göre hesaplarsak, 100.000/365=273. Sadece bir şehirde günde 273 kişi ölmüş.
1 milyonluk bir şehir olan Sakarya için karşılaştırma yapacak olursak günde 606 kişinin ölmesini beklemeliyiz. Örneğin İstanbul gibi 20 milyonluk bir şehir için günde 12.120 kişinin ölmesini beklemeliyiz. Türkiye gibi 90 milyonluk bir ülke için günlük 54.540 kişinin ölmesini beklemeliyiz.
Türkiye’de bugün itibari ile 43.311 cov2 vefatı var.14 ay oldu. Ortalama günlük 101 kişi. Yaklaşık günde her ile “1” bir kişi düşer. Büyük şehirleri 2 sayıverin.
Şimdi karşılaştıralım; “54.540 vs 1”
Ayrıca gerçek bir çaresi olmayan salgınla karşı karşıya olsaydık, 14 ayda alacağını almış olurdu. Türkiye’de bu güne kadar 23.179.500 kişi kaybetmiş olmalıydık.
Şimdi Covid imanlıları şu soruyu soracak;
-O bir kişi, o 101 kişi insan değil mi?
Elbette insan; ama insanlar fani varlıklardır ve maalesef belli bir ölüm hızını normal kabul ederiz.
Sonraki soru şu;
-Ya o kişi senin annen olsa böyle mi söyleyeceksin?
Ben de size şunu sorarım; Rhinovirus’den ölenler kimsenin annesi değil miydi? Tom Jefferson’un paylaştığı tabloya göre Rhinovirüs’ler de bulaşıcı ve daha fazla ölüme yol açıyor ancak kimse onlarla ilgilenmiyor. Tabloyu röportaj linkinde bulabilirsiniz.
Neden sadece Covid’e iman etmemiz gerekiyor. Covid’den ölemeyeni insandan sayamıyor muyuz?
Covid’i kutsal yapan ne?
Üstelik insanların bağışıklığı var, çaresi var ve tedavi edilebiliyor.
Son olarak Worldometers’e göre bu yılın bulaşıcı hastalık ölümleri için şu anki rakamı yazayım 4,629214… 218 oldu şu an. Henüz 5. aydayız.
Covid vardır ve gerçektir ama bu her türlü Covid propagandasının gerçek olduğuna iman etmemizi gerektirmez.
Her gün medyadan yayılan korku propagandalarına inanmak akıl karı değil ancak Covid imanlıları için bu propagandalara inanmamak çok ciddi bir suç(!)
Çok az yabancı dil bilen ve dışarıya kapalı bir ülkeyiz. Birçok insanın dünyadaki gelişmelerden haberi yok. Ya da durumu takip edecek bilim okur-yazarlığı da yok maalesef. Bununla beraber bu imkânlara sahip birçok insan da Covid propagandalarını destekliyor. İnsanlar her koldan Covid korku propagandasına maruz kalıyor. Bizim ülkemiz kadar salgın adı altında sunulan zor şartlara gönüllü olan bir ülke daha yok.
Covid imanlıları çok severek benimsedikleri salgın uygulamalarını herkese dayatmakta kararlılar. Her türlü hakareti ve toplumsal baskıyı Covid’e iman etmeyen insanlara yapacak hakkı kendilerinde bulabiliyorlar. Hatta işler insan bıçaklamaya kadar varabiliyor.
Dehşet verici…