ZİHNİ ÇAKIR
En iyi ihtimal 'FETÖ itirafçısı' olması gereken Hüseyin Gülerce'yi 'ahkâmcı' yaparsan olacağı bu!
Düne kadar FETÖ’nün bütün operasyonlarının medya yapılanmasını yönetmiş birini bugün FETÖ ile mücadelenin “âkil insanı” yapmak sadece bize, Türkiye’ye özgü sanırım. Küçük çapta da olsa 2010-2011 yılında başlayan mücadelede FETÖ’nün hukuksuzluklarına dair ortaya konan argümanları çürütmek için yapının “süzcülüğünü” yapıp, örgüt tabanını dinamik tutacak motivasyonunun ana kumandasında bulunan birinin, bugün sağı solu, kişi ve kurumları FETÖ konusunda suçlama yüzsüzlüğünü sergileyebileceği tek ülke de biziz herhalde. Üstelik bu pervasızlık ve yüzsüzlük sorgusuz sualsiz itibar görüyor.
Dünyanın her yerinde böyle birinin olabileceği tek yer demir parmaklıklar, sahip olabileceği tek sıfat da “itirafçılıktır”.
Sen örgütün “medya operasyonlarını” yönet, firari liderin “sözcülüğünü yap”, başlatılan mücadele kararlılığını kırmak ve örgüt tabanını dinamik tutmak için “devlet ve devleti yönetenlerle pazarlıklara giriş”, bütün bunları açık ve aleni bir şekilde yap, bugün de çık kişileri ve kurumları FETÖ konusunda suçla…
Hani desem ki; 15 Temmuz’a kadar örgütten korktu, sustu, ama 15 Temmuz’dan sonra örgütle ilgili verdiği bilgiler örgütün çökertilmesi sürecine ivme kazandırdı… O da yok.
Öyle ki; önemli pozisyonlarla birlikte 40 yılı aşkın örgüt mensubiyeti sürecinde örgüt adına sisteme soktuğu ve halen örgüt talimatıyla harekete geçmeyi bekleyen uyuyan hücrelerin deşifresine dair verdiği tek bir bilgi bile yok şu ana kadar. Tanık olarak ifadeleri okudum; örgüt içi çekişmenin intikam refleksinden başka kayda değer bir bilgi de yok.
Hüseyin Gülerce’den söz ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın FETÖ raporu sonrasında Diyanet’i suçlayan Gülerce’den...
Sanki TSK, Emniyet ve MİT’te FETÖ’nün gerçek yüzünü ortaya koymaya çalışanlara çekilen operasyonların medya yapılanmasının başında kendisi yoktu.
Sanki kurumsal olarak Diyanet’in böyle bir çalışma yapmasının önüne geçmek için Diyanet İşleri Başkanları’nın belirlenme süreçlerinde, örgüt adına, kontrol edilebilirliği yüksek isimlerden yana kulis çalışmaları yapmadı iktidarlarla.
Diyanet’in FETÖ Raporunda vurguladığı sapkınlıkları yazıp çizenlere FETÖ’nün sapık lideri ve örgütü adına cevap veren, o kişilerin itibarsızlaştırılması operasyonlarının ana kumanda merkezi olan gazeteyi yöneten kendisi değildi sanki…
Hüseyin Gülerce’nin bütün bunlara rağmen bugün kişi ve kurumları FETÖ konusunda suçlayacak cür’eti göstermesi, ortak olduğu hatta kimini bizzat yönettiği şüphelenilen örgüt operasyonlarından dolayı demir parmaklıklar arasında olmak yerine ekranlarda boy göstermesi ve dahi “itirafçı” sıfatının bile yüklenemeyişi FETÖ ile mücadele açısından ibretlik bir tablodur. Örgüte ait kolejlerde, aşçılık, garsonluk, güvenlik görevlisi gibi pozisyonlarda çalıştığı için yüzlerce tutuklu varken ve bunlar “itirafçılık” mekanizmasına dahil edilmişken, 40 yılı aşkın bir süre örgütte önemli görevlerden bulunmuş Hüseyin Gülerce’nin bugün örgütle mücadele adına ahkâm kesmesinin izahı yok.
Hadi hiçbir yasal zemini olmamasına karşın suç zaman aşımını 17/25 Aralık sonrasına çektiniz diyelim, iyi de 17/25 operasyonuna imza atan yargı ve emniyet mensubu örgüt üyelerini, bugün bir benzeri Pakistan’da yaşanan jüristokratik darbe girişiminden dolayı yargılamıyor musunuz? Yargılıyorsunuz. E peki o girişimin 2011’den 17 Aralık 2013’e kadar yapılan hazırlıklarının medya ayağının başında kim vardı? Toplum algısını, Küresel bir casusluk operasyonu da olan 17/25 Aralık Jüristokratik darbe girişimine hazırlayan FETÖ medyasının başında kim vardı? Örgütün kaçak lideri ve örgüt sözcüsü kimdi?
Ya da örgüte isnat edilen kimi faili meçhul suikastlerin örtülmesi, örgütle ilişkilendirilmesinin önünün kesilmesi yönündeki kamuoyu oluşturma görevini yapan gazeteyi kim yönetiyordu arkadaş?
Yakın tarihin en karanlık, en acımasız terör örgütlerinden biriyle mücadele ederken o karanlık ilişkilerin o acımasızlıkların meşrulaştırılma sürecinin en önemli aktörlerinden birinin bugün hesap vermek yerine ahkâm kesmesi, buna müsaade edilmesi dahası bunun itibar görmesi sadece FETÖ mücadelesini sekteye uğratmakla kalmaz, bu mücadelenin en önemli mekanizması olan toplumsal desteğe de darbe vurur, vuruyor da…