FETÖ-SEBATAY İttifakı ve Milli Damar 'AVCI'lığı!

1980 Askeri darbesinden sonra özellikle emniyet teşkilatının yeniden yapılandırıldığı biliniyor. Bu yapılanma dönemi, Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin emniyete yerleştiği bir dönem ayrıca. Mesela bugün örgütün Emniyet’deki en önemli ismi diye bilinen ve halen tutuklu olan R.A o yıllarda Fetullah Gülen’in karargahı olan İzmir’de ve istihbaratta çaylak bir şakirt. Amiri ise bugün emniyetin tepe yöneticilerinden biri.

Yani, FETÖ, 80’lerin başında emniyetin darbecilerce yapılandırıldığı bir dönemde kuruma sızmaya başlamış.

Peki emniyette egemen olan kim o yıllarda?

Yani bu kuruma girebilmek için refere etmesi gereken yapı hangisi?

Bütün araştırmalar bu adresi Sebataycılar olarak gösteriyor. Yani, 1980 Askeri Darbesi’nin bileşkelerinden biri de olan karanlık örgüt.

Anlayacağınız FETÖ, Emniyet teşkilatına Sebataycılarla ittifak yaparak sızıyor. Bu bir anlamda Küresel istihbarattaki paradigma değişimiyle de eş zamanlı gelişme. Biliyoruz ki; küresel istihbarat ve dahi küresel sistem 80’lerin başından itibaren bir paradigma değişimine gitti. 90’ların başında sahada uygulamaya başladığı bu değişime göre, uluslararası istihbarat faaliyetlerini, bilhassa bizim bulunduğumuz coğrafyada, din merkezli cemaat örgütlenmeleri üzerinden yürütmek öncelikti. Bu Neo-conlar’ın Yeşil Kuşak projesiyle de örtüşüyordu.

FETÖ-SEBATAY İTTİFAKININ MEYVELERİ İSTİHBARAT, PERSONEL VE KOM DAİRELERDE!

Uzatmayayım fazla. Bütün bu etkenlerin bir potada buluşturulması neticesinde, küresel sistemin bir başka taşeronu olarak bünyeye katılan FETÖ, sistemin kadim bekçilerinden Sebataycılar eliyle büyütüldü Emniyet içerisinde.

Büyük bir ittifak söz konusuydu.

Sistematik olarak emniyet istihbarat, terörle mücadele ve kaçakçılık ve organize bürolar FETÖ’ye teslim ediliyordu. Bunun için de en büyük ittifak Personel Dairesi’nde kurulmuştu. Bu vesileyle, akademi ve polis okulu mezunları, örgütçe hazırlanan plan çerçevesinde, yetenekleri ve örgüte olan sadakatleri çerçevesinde ilk görevlendirmelerine gidiyorlardı.

FETÖ, Sebataycılarla ittifakının sonucunda elde ettiği egemenliği en güçlü kullandığı dönemde, müttefiklerine de önemli kıyaklar çekiyordu. Mesela İstihbaratta 1 numara kendileriyse 2 veya 3 numarayı onlara teslim ediyorlardı. İstihbarat, Personel ve KOM Daireler arasından genelde KOM daireyi müttefikleriyle paylaşmaktan imtina etmiyorlardı.

Demem o ki; bu karanlık ittifak eliyle, devletin istihbarat aklı, suç haritası ve adli kolluk mekanizması şirazesinden çıkarıldı. Adeta devletin kodlarına aykırı bir şekilde yapılandırıldı. 90’ların başında sahaya sürülen yeni istihbarat paradigmasının gereği olarak, Emniyet ve istihbarat mekanizması, küresel istihbaratın etki ajanlığı görevini üstlenen yapılara dönüştü. Fetullahçı Terör Örgütü de bu etki ajanlığı, nüfuz casusluğu çarkının ana kumanda merkeziydi.

Emniyet istihbarat başta olmak üzere kurumu, küresel istihbaratın etki ajanlığının merkezine çevirenlerin dönemsel çatışmalarına aldanmamak lazım.

Egemenlik savaşlarına kanmamak lazım. Küresel istihbarat ve sistem yeni bir paradigmaya yönelmişken, etki ajanlarının, nüfuz casuslarının da bu paradigmaya göre reorganize edilmesi kaçınılmaz.

Zannedersem konuyu nereye bağlamak istediğimin farkındasınız.

Son dönemin en önemli tartışma konusu olan Hanifi Avcı’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermiş olduğu suç duyurusu dilekçesindeki “Milli Damar Örgütü”...

***

Evvela şunu ifade edeyim ki geçmişte görev aldığım bir gazetede 2015 yılında kaleme aldığım bir yazıdaki Milli Damar ile Avcı'nın iddiaları arasında benzerlik olsa da, Avcı'nın geldiği noktayı Ergenekon sürecinin FETÖ tarafından manipüle edildiği döneme benzetiyorum ben. FETÖ nasıl Ergenekon sürecini kendi amaçları doğrultusunda asıl mecrasının dışına çıkarmışsa Avcı'nın da kimi saiklerle suç duyurusunu bu minvalde hazırladığı kanaatindeyim.

***

Kimseyi suçlayacak değilim. Kimseye bir ithamda da bulunmuyorum. Ama Hanifi Avcı’nın bu hamlesi bana ister istemez FETÖ ile Sebataycılar arasındaki ittifak dönemlerini hatırlattı.

FETÖ'YE İTAAT ETMEYEN KOMİSERİ MESLEKTEN ATAN 'AVCI'

FETÖ’nün Emniyet’te en egemen olduğu dönemde Avcı’nın KOM Daire Başkanı olduğunu düşündüm birden.

Tam da o dönem, KOM Daire Başkanı iken, Fetullahçı örgütün ul-ül emre itaat kültürünü reddeden, örgütle ilişkili sapık bir öğretmenin soruşturmasını örgütten habersiz yürüten, örgütün uluslararası uyuşturucu trafiği doğrultusunda işlenmiş bir cinayet olayını örgütten habersiz kaşıyan komiseri meslekten ihraç ettirmesini hatırladım Avcı’nın.

Bugün, emniyet içerisinde bir örgütlenme olduğu iddiasıyla savcılığa dilekçe veren birinin, geçmişte emniyet içerisindeki örgütlenmeyle birlikte o örgütün ul-ül emre itaat kültürüne reddedenleri tasfiyede başrol oynadığını düşündükçe de içim içimi yedi.

Acaba dedim; acaba Emniyetteki Fetullahçı Terör Örgütü’nün deşifre olmamış isimleri, küresel istihbarat paradigmasındaki değişimle eş zamanlı olarak perdelenmek mi isteniyor?

Acaba 80’lerin başındaki ittifakın tarafları bugün perde arkasında yeni bir ittifakla bir araya gelirken perdenin önünde düzmece bir savaşla deşifre olanların yerleri mi doldurmaya çalışıyor?

Öyle ya; eğer bugün emniyetteki Fetullahçı Örgüt yapısı hala tasfiye olmamışken, biri kalkıp burada yeni ve egemen bir örgüt kurulduğundan söz ediyorsa, mevcudiyetini koruyan örgütü perdeliyor demektir.

Hem de Emniyet Genel Müdürü dahil teşkilatın köklü bir değişim yaşayacağının beklendiği bu yönde kararname çalışmalarının yürütüldüğü bir dönemde...

Öyle zannediyorum, yıllardır “Haliç’te yaşayan Simonlar” gibi FETÖ’nün kokusundan rahatsız olmamış Hanifi Avcı’nın son dönemdeki rahatsızlığının küresel paradigmalardaki değişimle örtüşmesi ‘tevafuğun’ çok ötesindedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar