FETÖ’nün Adaleti -4

Bu yazı dizisinin 2 ve 3 numaralı bölümleri yargı kararlarıyla yayından kaldırıldı. Oysa ki Kumpas dönemlerinde akla ziyan, gerçek dışı her türlü iftira bile akşamdan sabaha yayındaydı. Uzun etmeyeceğim, bilen bilir, geç yatar geç kalkarım. Dolayısıyla geçen gün Birol Erdem’in göz altına alındığını gelen mesajlardan öğrendim. Hatta kısa bir şaşkınlıktan sonra sağı solu aradım “Hayırdır” diye!

Çünkü bir önceki gece bir rastlantı eseri kurulmuş sohbet sofrasında kendisiyle ilgili çalışmalarımı son noktaya getirdiğimden bahsediyordum. Zaten “Fetö’nün Adaleti – 2” yazı dizimde B.E. olarak kodlamıştım kendisini. İşin ilginç tarafı ise Odatv’de aynı gün yorum yapıp işin arka tarafını güya masaya yatıran haberde gizli.  Açıkçası ciddiye alınacak tarafları yok da sırf araştırmalarımı sulandıran habere dikkat çekmek için konuya gireceğim.

Soner Yalçın ve öğrencileri her zaman ki gibi konuyu alakasız kişi ve kurumlara bağlayarak süreci evirmek ve hatta çevirmek için “Asıl hedef Sadullah Ergin ve Ahmet Davutoğlu” başlıklı bir haber çıkmışlar. Aslında komik olan bu süreci “Karar” gazetesi başta olmak üzere çalı çırpı toplayan bir çok medya organından kopyalamalarıdır. Neyse madem bu gün sözlü sınava hazırlık var, gençlere yardımcı olayım.

Birol Erdem’in şöhreti ne Sadullah Ergin ne de Ahmet Davutoğlu’na dayanır. Onlardan çok önce yürüttüğü karanlık operasyonlarla kendini iktidara sevdirmiş, Pamukova da ki Hızlı Tren kazasının (Temmuz –2004) davalarını uzatıp, sündürüp hakim ve savcıları tehdit, teşvik ve şantajla sorumluları ceza almaktan kurtararak nam salmıştır. O günden sonra bürokratik geleceği de yaşarıp yeşillendi birden. İşin gülünç tarafı FETÖ’nün belki de en zayıf elemanıyken bir anda iktidar tarafında göze giren isim oldu. Ancak 2010 referandum sonrası Yargının tamamen FETÖ’ye teslim töreninden sonra yeniden asıl ailesine geri dönerek biricik abisi İbrahim Okur’la birlikte çalışmalarına kaldığı yerden devam etti.

Gerçi hangi birini sayayım. Mehmet Ağar’ın döneminde doğru dürüst kürsü hakimliği yapmadan geçici yetkiyle bakanlığa atanan –ki bakanlığa atanmak için asgari 5 yıllık kürsi hakimliği şarttır–, tetkik hakimliği döneminde HSYK için Hakim ve Savcıların ceza dosyalarını hazırlayan, İbrahim Okur’un sağ kolu olmakla ünlenen Birol Erdem hakkında ki bir diğer iddia ise Hrant Dink davasından yargılanan paralel emniyet müdür Ramazan Akyürek’in göreve iadesi için idari yargıda ki rolüdür. (Ankara 14. İdare mahkemesinin 09.05.2014 tarihli Ramazan Akyürek’in Polis Baş Müfettişliği Atama kararını iptali ile İstihbarat Dairesi Başkanlığına geri dönüş yolu açılmıştır.)

Yalnızca bu kadar mı! Elbette değil... Koza İpeğin, madencilikle ilgili davalarını yakinen takip etmiş, hakimlerine baskı kurarak FETÖ’cülerin madenleri parsellemesine destek olmuştur. Sonuç olarak yeteneklerini saymakla bitiremem.

Gerisini zaten güncel haberlerden okuduğunuz için kafa şişirmeyeceğim. Böyle nice öyküler de kendilerine yardımcı olan FETÖ mensuplarının gün gelip de başlarına bela olacağını öngöremeyenler şimdilerde çeşitli tarikat ve teşkilat mensuplarını bir yerlere sıkıştırmak için Cumhurbaşkanının kapısında sıra bekliyor. İstediklerini alamayınca da “Ben yokum/Artık bitti/Mücadele buraya kadarmış” vb cümlelerle güya kahramanlık destanlarına ara veriyor havasına giriyorlar. Havanızı sevsinler...

Neyse “Referanslarına” anlatamadım, bari “Torpil Kovalayanlara” söyleyeyim. Siz şimdi kapalı kapılar ardında böyle acayip pazarlıklarla dolu toplantılar yapıyorsunuz ya! Aklınızdan çıkarmayın “Kara karıncanın, kara taşın üzerinde ki ayak izlerini gece gören var”

İyisi mi siz, siz olun, devlete hizmetten ve sadakatten şaşmayın. Sonra ne şeyhiniz kurtarabilir sizi ne de çok güvendiğiniz siyasi büyükleriniz.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar