NECDET PEKMEZCİ

NECDET PEKMEZCİ

Fetullah Gülen'in tuvaletçisi!

Sır sabırlıdır; ortaya çıkmak için vakti vardır. İnsanların sırları sadece yaşadıkları vakitle sınırlı değil. İnsanlar ölse de sırları yaşar. Haniyse sır ölümsüzdür. Sadece ortaya çıkmak için uygun vakti bekler sır. Çünkü tekil değildir sır. Sırrın sır olabilmesinin ön koşulu var. En az iki kişinin bildiğidir sır. Yoksa, bir kişinin bildiği sır sır değildir. Olsa olsa, hayaldir, halüsinasyondur. Hani  “iki kişinin bildiği sır değildir” repliği aslında bunu anlatır.

Hal böyle olunca, sırların efendisi  Fethullah Gülen de  aslında sır sahibi değil. Bakmayın, onunla bununla konuşmasına, yüklenen manaların aslı astarı yok. “Gizli boğaya gelen aşikar doğurur” diye  söz olsa da Trakya’da. Özellikle de Kırklareli civarında değişime uğramıştır bu söz; “Gizli S… eşkare buzağılar!”dır aslı..

Fethullah Gülen’in sırrı da böyle…

Kırklareli’ne yolu düşüyor F. Gülen’in.

Sır sahibi de zaten burada oluyor…

Düşüyor düşmesine de, ayrılışı konusunda rivayet muhtelif!

Resmi tarih yazıcılarına göre; dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, aldırtıyor İzmir’e Fethullah Gülen’i…

Ama Kırklareli’ndeki yerel tarih bambaşka anlatıyor bu tayin işini…

Fethullah Gülen’in 1965 yılında başlayan Kırklareli macerası, 1966 yılının Ağustos ayında sona eriyor.

Macera diyorum ki; yerel anlatıcılara göre; İzmir; Kestanepazarı’na tayin işinin mimarı yaşar Tunagür falan değil. Roman asıllı vatandaş Süleyman D.

O yıllarda Süleyman D. henüz delikanlı. Fethullah Gülen de üç beş yaş büyüğü…

Fethullah Gülen; Kırklareli’nde “Büyük” olarak bilinen Hızırbey Camiinde vaiz.

Süleyman D. de camiinin tuvaletlerini temizleyerek, üç beş kuruş yolunu buluyor…

Fethullah Gülen ile Süleyman iyi anlaşıyorlar. O kadar iyi anlaşıyorlar ki; gel vakit git vakit, bu sohbet bir başka anlam kazanıyor.

Ve o yıllarda bile “ağlayan hoca” olarak  tanınan Fethullah Gülen’in vaazlarına ilgi kalmıyor…

Elin ağzı torba değil bu cemaat azalışında, konuştukça konuşuyorlar…

Neden üstüne neden buluyorlar, ama her nedense Süleyman D.’ye çıkıyor…

Fethullah Gülen, Kırklareli’ni terk etse de Süleyman D. kalıyor geride, bir de malum söylentiler…

İşte eski öğretmen emeklisi gazeteci Haydar Meriç, bu söylentilerin izini sürüyor. 

Süleyman artık deli kanlı değil haliyle…

Yaşını başını almış, tuvaletçiliği terk edip, davulculuğu meslek tutmuş bir isim..

Haydar Meriç, kafaya Fethullah Gülen ve Süleyman D. yakınlığına takıyor. Hayli de yol alıyor bu konuda.

Konuşulanlara göre, Haydar Meriç, Süleyman ile bir ara sohbet ediyor. İşte o sohbette söz dönüp dolaşıp Fethullah Gülen’e geliyor. Süleyman D. gençliğinden tanıdığı F. Gülen ile ilgili hiç de iyi konuşmuyor. Hatta “İ… biriydi. Daha ne diyeyim. Kurcalamayın eskileri” diyor…

Haydar Meriç’in acı sonuna da taşlar bundan sonra döşeniyor.

Haydar Meriç, son kez birlikte yerel bir gazete çıkardıkları Mustafa Karaca ile 2011 yılının Mayıs ayında görüşüyor telefonda. Onda da define muhabbeti yapıyorlar. Sonrasında Haydar Meriç’in cesedi Akçakoca’da denizden çıkarılıyor.

Cinayet faili meçhul kalmak üzereyken, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz kalkışması oluyor.     

Devlet, Haydar Meriç dosyasını yeniden açtı. Açılan dosyanın ardından Haydan Meriç cinayeti soruşturmasında FETÖ'cü polisler tutuklandı.

Ancak, artık ne Haydar Meriç hayatta ne de davulcu Süleyman D.

Haydar Meriç’in akıbeti malum…

Ya Süleyman D’ninki!

Hadi onu da anlatalım…

Süleyman D.’nin oğlu Ramazan D. Kırklareli’nde Doğu mahallesinde yaşıyor. Olan bitenden “habersiz”

Yalnız babası Süleyman’ın ölümü gözünde şüpheli…

Süleyman D. hem göbek hem de kasık fıtığı şüphesi ile Kırklareli Devlet Hastanesi’ne yatıyor.

Tarih Ocak 2016…

Ameliyatta her iki rahatsızlığından kurtuluyor Süleyman D.

Kurtuluyor kurtulmasına da bir türlü taburcu olamıyor.

Neyse artık yolun sonuna geliyor Süleyman D. devlet hastanesinde.

Hiçbir tedaviye yanıt vermiyor vücudu.

Apar topar Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıyor babasını Ramazan…

Orada muayene ediliyor Süleyman D.

Ve 1 Ocak 2016’da burada vefat ediyor Süleyman D. 2 Ocak’ta da defnediliyor.

Ölüm raporuna “kalp yetersizliği” yazıyor  hekimler..

Gelin görün ki, iki fıtık kesiğinden fazlasını buluyor buradaki hekimler…

Tıbbı açıklama isteniyor Kırklareli Devlet Hastanesi’nden… Oğlu Ramazan D. de şüpheli buluyor babasının ölümünü. Soruyor Kırklareli Devlet Hastanesi’ne …

Aldığı yanıt; “İki fıtığının yanı sıra sirozu da vardı. O yüzden fazla kestik. Baktık sirozun yayılma seyrine…” oluyor…

Bunları anlatıyor Tıp Fakültesi’ndeki hekimlere Ramazan D…

Gerisini Ramazan D.’den dinleyelim:

“Tıp Fakültesi’ndekiler ‘Olmaz’ dedi ilkin. ‘Siroz da olsa, bu kadar büyük kesik atılmamalıydı’. Ancak, sonra ‘dava açalım’ dedik. Tıp Fakültesi doktorları bu kez ‘olur, normaldir’ dediler. Haliyle bıraktık işin peşini…”

Gerçek böyle…

(Bir gerçek daha; yanılmak bilgi eksikliğinden. Süleyman D’nin “Emniyet’e ifade veremeden ve KOAH’dan vefat ettiğini yazmıştım. Bir süre önce. Ancak, hastaneye yatmadan önce Süleyman D’nin emniyete ifade verdiği konuşuluyor. Haliyle bunu doğrulayacak olan da Kırklareli Emniyet Müdürlüğü)

Önceki ve Sonraki Yazılar