NECDET PEKMEZCİ

NECDET PEKMEZCİ

İmralı'da ki Adamımız ve MİT

Graham Greene, Soğuk Savaş kalemşorlarından.

ABD ile Küba arasında yaşanan Füze krizi günlerini anlatan bir kitap kaleme aldı Graham Greene!

Kitabının adı “Havana’daki Adamımız”dı.

Küba’da Kendi halinde bir elektrik süpürgesi bayiinin kızını İsviçre’de okutmak ve İngiltere'de yaşama sözü karşılığında istihbarat örgütünün oltasına takılıyordu. Ancak istihbarat örgütüne bilgi yerine elektrikli süpürge planlarını gönderiyordu. Ve gerçek anlaşılsa da “Havana’daki Adamımız” istediğini alıyordu.

İşte Abdullah Öcalan ile devletin ilişkisi de böyle. Abdullah Öcalan, ile devletin ilişkisi inişli çıkışlı. Hatta araya kırgınlık ve küskünlük de giriyor zaman zaman. 

Haliyle küsen taraf sürekli Öcalan oluyor.

Öcalan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı’na ilk olarak 2013 yılında küsüyor. Gerekçesi ise Sakine Cansız ve iki kişinin öldürülmesi.

2013 yılının ocak ayında Sakine Cansız ve iki arkadaşı Paris’te öldürüldü. Cinayetin faili olarak Ömer Güney yakalandı. Hala tutuklu, Fransa’daki yargılaması sürüyor.

Ancak Ömer Güney’in derin ve kirli ilişkileri kısa süre içinde ifşa oldu. Birileri, ısrarla cinayetin ayak izini  MİT’e yamamaya çalıştı. Ki bunda da kısmen başarılı olundu. Çünkü, Ömer Güney’e verildiği öne sürülen infaz emrinin yazılı olduğu kağıt MİT’in kullandığının tıpkı basımıydı. Üstelik, Ömer Güney’in geçmişinde bu tür ilişkiler de vardı.

Öcalan, işte bu süreçte küstü, hatta bir ay görüşmedi devlet heyetiyle. Sonradan ikna edildi Öcalan, işin ucunda devletin içindeki bir başka elin parmağı olduğu anlatıldı.

Nihayet yıllar sonra FETÖ’nün adı çıktı ortaya…

Ve devlet, o dosyanın kapağını yeniden açıyor…

Çözüm sürecinde Devlet-Öcalan ilişkisi inişli çıkışlı oldu. Öcalan, barış güvercini olarak sunuldu kamuoyuna, ancak hiç de öyle değildi. Kandil’e gitmek isteyen teröristlere “durun” dedi, yurt dışından Türkiye’ye gelmek isteyen Zübeyir Aydar, “gelme” emrini verdi.

Gün geldi, ABD’nin önünde duran Kandil, Türkiye’ye açıkça savaş ilan etti. Hendeklerden devlet çıkarmak istedi. Ancak o hendeklere hem Kandil hem de Öcalan gömüldü.

Şimdi Öcalan, hendekten çıkış arıyor, kardeşi Mehmet Öcalan ile yine “barış” mesajları gönderiyor.

Çünkü, hendekten çıkış olmadığını gördü Öcalan…

Hanidir devlet tarafından adam yerine konulmuyor. Üstelik, sohbet arkadaşları da ziyaretlerine ara verdi. Gerek MİT ve gerekse de Kamu Güveni ve Düzeni Müsteşarlığı saatlerce Öcalan’ın “çözümlemelerini” dinlemiyor.

Zaten KDGM çoktan ayağını kesti İmralı’dan. MİT ise ziyaretleri seyrekleştirdi.

Anlaşılıyor ki, dili şişti Öcalan’ın. Hele adına mal edilen “Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ) isim babası odur” yakıştırması ortada dururken, fena halde konuşma isteği duyuyor Öcalan. (İşin aslı Paralel Yapı’nın tarifini yapan kişi Öcalan değil. Ama bazı entel taifesi Şerif Mardin’in 1992 yılında kaleme aldığı “Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye´de Din ve Toplumsal Değişim” adlı kitapta “Paralel yapı” tanımını kullandığını bilmedikleri için, Öcalan’ın müthiş keşfine şapka çıkarıyor sık sık.)

Ama nafile bir beklenti Öcalan’ınki…

Çünkü “İmralı’daki adamımız” suçüstü yakalandı….

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar