ZİHNİ ÇAKIR
GARSON ‘servis’ tabağını patronlarının üzerine mi döktü?
AVAZTÜRK’ün geçtiğimiz günlerde “Tespit edilmiş 5 FETÖ kriteri var ama ‘KURUM KANAATİ’ ile hâlâ bir Büyükşehir’de İl Emniyet Müdürü”başlığıyla yayınladığı haberin yankıları sürerken, görevine devam eden “İl Emniyet Müdürü”ile ilgili ortaya çıkan yeni ayrıntılar, Fetullahçı Terör Örgütü’nün kendisine yönelik mücadeleyi itibarsızlaştırmak için döşediği mayınlı alanları da açığa çıkardı.
Bir kez daha hatırlatmak gerekirse; söz konusu İl Emniyet Müdürü ile ilgili yürütülen adli ve idari soruşturmalar sonucu;
“17/25 Aralık’tan sonra kendisi eşi ve çocuğu adına hesap açtırarak bu hesabı aktif olarak kullandığı, kızını FETÖ’ye müzahir okulda okuttuğu, kızının FETÖ’ye müzahir üniversitede SGK kaydının bulunduğu, HTS kayıtlarına göre, FETÖ üst yöneticilerinden Dilaver Azim ve Ali Çelik ile çok sayıda iletişiminin bulunduğu, FETÖ’ye müzahir Kimse Yok Mu Derneği’ne bağışta bulunduğu, bu gerekçe ile 15 Temmuz’dan hemen sonra pasaportuna tahdit konulduğu” ortaya çıkmıştı.
Bütün bu verilere rağmen söz konusu Müdür ile ilgili müfettiş soruşturmasının 2 yıla yakın zamandır sürüncemede bırakıldığı iddia edilmişti. Yeni edindiğim bilgi ve ulaştığım delillere göre; Müdür hakkında yürütülen adli soruşturmada da geçtiğimiz Mayıs ayında “takipsizlik”kararı verilmiş.
Daha önce görev yaptığı İl Cumhuriyet Savcılığı tarafından verilen takipsizlik kararında, ilgili Emniyet Müdürü’nün adli ve idari soruşturma dosyalarına giren 5 FETÖ kriterinden sadece Bank Asya hesabına atıf yapılırken, bu hesapta “Gülen’in talimatından sonra aktif mevduat artışı olmadığı”vurgusuna yer verilmiş. Ayrıca “FETÖ’ye ait televizyon kanallarının Dijitürk ve Tivibu platformlarından çıkarılması üzerine protesto amaçlı abonelik sonlandırma işlemine rastlanmadığı, FETÖ organizasyonu dahilinde yurt dışı çıkışına dair herhangi bir bilgi olmadığı”takipsizlik kararına dayanak yapılmış. Buraya kadar her şey normal gibi görünse de kararda yer alan, “Türkiye genelindeki bütün FETÖ soruşturmalarındaki bilgileri içeren 'Örgütlü Suçlar Bilgi Bankası'nda yapılan araştırmada herhangi bir bilgi olmadığı”ifadeleri, verilen takipsizlik kararını sorgulanmaya muhtaç hale getiriyor. Şöyle ki; ilgili Emniyet Müdürü’yle ilgili yürütülen idari ve adli soruşturmalarda Bank Asya, FETÖ’ye müzahir Okul, SGK kaydı ve HTS raporu Araştırma tutanaklarına girmişken, bu kriterlerin Örgütlü Suçlar Bilgi Bankası'nda yer almaması imkansız. Buna rağmen soruşturma savcısının, bu veri tabanında “herhangi bir bilgi olmadığı”iddiası eğer bir teknik hata değilse kasıtlı delil karartmadır. İşte o “delil karartma”şüphesini güçlendiren veriyi yine “takipsizlik kararına”dayanak gösterdiği ve “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan ve emniyet mahrem yapılanması soruşturması”içeriğinden anlıyoruz. Savcı, bu soruşturma kapsamında FETÖ’cü gizli tanık GARSON tarafından Ankara Cumhuriyet Savcılığına “teslim edilen”ve içerisinde FETÖ’cülerin“FİŞLEMELERİNİN”bulunduğu dijitallerde, ilgili Emniyet Müdürü için“F4”kodlamasının bulunmasını takipsizlik için yeterli görmüş. Bir çok mahkemede ve hatta Yargıtay’da, “söz konusu dijitallerin tek başına delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırılığına” atıf yapılırken, soruşturma savcısı, söz konusu Emniyet Müdürü için 5 ayrı FETÖ kriterini “görmezden gelip”, “ne zaman kim tarafından ve hangi maksatla hazırlandığı bile belli olmayan, hukuki delil niteliği bulunmayan”bir dijitali delil sayıp takipsizlik kararı vermiş.
Aslında yukarıda ifade ettiğim gibi FETÖ’nün kendisine yönelik mücadeleyi itibarsızlaştırmak için döşediği mayınlı alanları açığa çıkarmak açısından, bu takipsizlik kararı ve söz konusu Emniyet Müdürü’nün durumu bizim için önemli bir veri.
Düşünün ki; örgüt 270 bine yakın Emniyet personeli için dijital fişleme datası oluşturmuş. Bunu GARSON adlı bir FETÖ imamı savcılığa teslim etmiş. 18 Nisan 2017’de “teslim edilen”bu dijitallerden 9103 kişilik liste ile ilgili 8 gün sonra “açığa alma”işlemi uygulanmış ve bu kişilerin TC kimlik bilgileri ve görev yaptığı yerler anında medyaya servis edilmiş. Aradan geçen bunca zamana rağmen,“torpili”ve “kefili olan” birkaç yüz kişi hariç, 8 Temmuz 2018 günü KHK ile ihraç edilen 9103 kişilik listenin, Emniyet teşkilatında herkesin FETÖcülüğü konusunda şüphe duymayacağı isimler dışında önemli bir kısmıyla ilgili mahkemelerin bile itibar etmediği“17/25 öncesi galiba toplantıda görmüştüm”tarzı birkaç tanık beyanı dışında tek bir delil ortaya konulamamış.
Bununla birlikte; mesela 15 Temmuz’dan sonra yürütülen soruşturma ve araştırmalarda örgütün kripto haberleşme programı ByLock kullandığı tespit edilen 3 bine yakın emniyet personelinin ismi bu dijitallerdeki “örgüte sempati duyan ya da örgütle ilişkili diye yapılan kodlamalar”altında yer bile almıyor.
Öte yandan; yazımıza konu Emniyet Müdürü, tespit edilmiş 5 ayrı FETÖ kriterine rağmen o listede “farklı hayat görüşü olan, hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bağlantısı olmamış”kişileri ifade eden“F”ile üstelik düşmanlık seviyesini ifade eden“F4” ile kodlanmış.
Sizce de garip değil mi?
Bir yandan mahkemelerdeki yargılamalar ve savcılıklardaki soruşturmalarda, haklarında o dijitallerdeki fişlemelerde isminin bulunmasının dışında tek bir delile ulaşılamayan binlerce kişi, diğer yandan o dijitallerdeki fişlemelerde örgüte düşman kategorisinde gösterilen ancak hakkında yürütülen soruşturmalarda 5 ayrı FETÖ kriterine rastlanan Emniyet Müdürü ve bu müdür ile ilgili yürütülen soruşturmada savcının somut delilleri görmezden gelip bu fişleme dijitalini delil kabul etmesi!..
GARSON “servis”tabağını patronlarının üzerine döktü diyebileceğimiz bu durumun nasıl bir izahı var merak ediyorum.
Daha ilginci; delil kabul edilen fişleme dijitallerinde “örgüte sempati duyan/örgüte yakın”gibi gruplarda yer alanlarla ilgili yapılan yargılamalar sırasında, Emniyet’in mahkemelere gönderdiği yazılarda “yapılan istihbari araştırmada sanığın örgütle ilişkili olduğuna dair herhangi bir veriye rastlanmamıştır”ifadeleri geçiyor.
Ne var ki; aynı Emniyet, bu tarz yazılar gönderdiği kişileri 701 sayılı KHK ile üstelik GARSON’un servis ettiği dijitallere dayanarak KURUM KANAATİ ile ihraç etti.
Şimdi bu nasıl bir KURUM KANAATİ ki hakkında 5 FETÖ kriteri bulunan birini önemli bir Büyükşehir’de halen İl Emniyet Müdürü olarak tutuyor?
Bu KURUM KANAATİ kimin kanaati ki; haklarında FETÖ’cü bir “imam”tarafından “teslim/servis”edilen ve kendisi Anayasal bir suç olan FİŞLEME DİJİTALLERİ dışında tek bir delil bulunmayan binlerce insana terörist yaftası vurabiliyor?
Şimdi soruyorum; neredeyse toplumda her 10 aileden birine temas eder hale gelen bu çelişkili ihraç ve işlemler, vicdanlarda derin yara açan bu mağduriyetler FETÖ’nün işine mi yarar yoksa FETÖ ile mücadeleye güç mü kadar?
Sözünü ettiğim ve örgütün kendine yönelik mücadeleyi itibarsızlaştırmak için döşediği mayınlı alanlardan sadece biri bu üstelik. Daha önce de yazdığım gibi; bunun TSK ayağında ANKESÖR, Adalet Teşkilatı ayağında ALBATROS var. ByLock tuzağını söylememe bile gerek yok artık, zira toplumsal bir kabul haline geldi o konu. İlk etapta adli ve idari işlem uygulanan hatta bir çoğu tutuklanarak aylarca cezaevinde yatan 11 bini aşkın kişinin ByLock ile ilgisinin olmadığı bizzat devlet tarafından itiraf edilirken, halen 40 bine yakın kişinin de yine ByLock ile ilgisi olmamasına karşın farklı sebeplerden hatalı tespit mağduru olduğu bunun da kamuoyuna yakında açıklanacağı konuşuluyor.
Bütün bunları, daha önce olduğu gibi bundan sonra da ulaşabildiğim ölçüde delilleriyle ortaya koymaya devam edeceğim elbette. Ama birileri artık bu mayınlı alanları fark etmeli, bu alanlar üzerinden FETÖ’nün kendine açtığı zemini görmeli.
Hiçbir kriter olmadan örgütün networku üzerinden “servis edilen”verilerle yürütülen FETÖ avcılığının kurbanı olmuş, sosyal ölüye dönüştürülmüş polis, öğretmen, memur, işçi, hakim savcı ve Askerlerden oluşan binlerce insana, yakınlarına ve sosyal çevrelerine, yazımıza konu Emniyet Müdürü ve benzerlerinin onca delile onca kritere rağmen nasıl hala makamlarını koruduklarını anlatamaz izah edemezsiniz.