İşte aylarca gizemli bir şekilde yürütülen Tarsus kazısının arka planı

İşte aylarca gizemli bir şekilde yürütülen Tarsus kazısının arka planı

İlhami Yangın aylarca gizemli bir şekilde yürütülen Tarsus kazısının arka planını AVAZTÜRK Dergide yazdı.

Aylarca mavi brandalarla çevrili bir şekilde yürütülen ve çevre halkının bile etrafından uzaklaştırıldığı Tarsus kazısındaki arka planı İlhami Yangın AVAZTÜRK Dergide ışık tuttu.

"Tarsus uzun süre Bagraduni Krallığına başkentlik yapmasına rağmen, hiç kimse Bagradunilerden bahsetmedi. Oysa Bagraduni aşiretinin vaftiz kayıtları başkent Tarsus'da çok gizli bir yerde muhafaza ediliyordu." diyerek kazının arkasında bulunan Bagradunileri yazan İlhami Yangın, "İlgili ilgisiz herkes Tarsus'ta yapılan kazı ile ilgili açıklamalarda bulundu; Aziz Pavlus'un ilk İncil'i, Hazreti Muhammed'in peygamberliğinden bahseden kayıp İncil, uzaylıların haritaları, Uzaylılar tarafından dünyada bırakılan UFO, yeraltı şehri, odalar dolusu altın..." olduğunu dile getirildiğini aktardı.

İşte Tarsus kazısı ve Bagraduni bağlantısı:

Selçuklu devletinin kurucusu Selçuk Bey’in torunu Çağrı Bey, Anadolu'ya bir keşif seferi yapmakla görevlendirildi. 1015 yılında, üç bin Türkmen atlısıyla hareket eden Çağrı Bey, Doğu Anadolu sınırlarını aşıp Van gölü havzasına girdi.

Mızrak, ok ve yaydan ibaret silâhlarıyla Vaspurakan Ermeni Krallığı’na akın yapan Türk süvariler, buradaki Ermenileri ağır bir yenilgiye uğrattı. Daha sonra, Gürcülerin hâkimiyetindeki Nahçıvan’a girip onları da yenilgiye uğrattılar. Çağrı Bey’in bir sonraki durağı Bagradunî Krallığı’na ait Divin şehri oldu. Çağrı Bey yanındaki üç bin kişilik kuvvetle, Bagradunî komutanı Vahram Pahlavouni kuvvetlerini de bozguna uğrattı. Divin’in ardından Bagradunî Krallığı’nın başşehri Ani’yi vuran Çağrı Bey, aldığı pek çok ganimetle birlikte Maveraünnehir'e döndü.

 

Çağrı Bey’in, yanında az bir kuvvet olmasına rağmen, Ermenilerin üzerine yürüyüp bölgedeki krallıkları tarumar etmesi, Doğu Roma İmparatoru 2. Basileos’a uzun zamandır beklediği fırsatı verdi (960 yılında, daha 5 yaşındayken, babası 2. Romanos’a ortak olarak tahta çıkan 2. Basileos, 1025 yılına kadar, 65 yıl Bizans tahtında oturdu. Bu süre bin yıllık Bizans tarihinde en uzun imparatorluk dönemidir. Bizans İmparatorluğu en görkemli ve ihtişamlı günlerini 2. Basileos döneminde yaşadı. 2. Basileos 1025 yılında öldüğünde Bizans tarihinde 1. Justinian’dan beri görülmemiş büyüklükte arazisi olan bir ülke bırakmıştı).

 

Devrin en iyi hocaları tarafından eğitilen ve çok uzun süre tahtta kalan 2. Basileos ülkesinin sorunlarını bizzat yaşayarak öğrenmişti; Bizans’ın en büyük sorunu Bulgarlar ve Ermenilerdi.

 

Bizans’ın ne zaman başı sıkışsa Bulgarlar fırsattan istifade edip anında saldırıya geçiyor, yağma ve tahribatta bulunarak, ganimet ve esir alıyordu. Bizans yüzyıllardır Bulgar saldırısı rizikosu altında yaşıyor, Bulgar korkusu yüzünden ordu diğer savaşlara da bir türlü konsantre olamıyordu. 2. Basileos’un öncelikli hedefi Bulgar tehlikesini ortadan kaldırmak oldu. Abbasîlere, Fatımîlere ve diğer düşmanlara verebileceği kadar taviz vererek geçici barış sağlayan 2. Basileos, Bizans için en büyük tehlike kabul ettiği Bulgarlara saldırdı.

1001-1018 yılları arasında 16 yıl aralıksız süren Bizans saldırıları sonucu Bulgarlar resmen teslim oldu.

2. Basileos, Bulgaristan’ı tamamen işgal ederek Balkanların tamamını Bizans’a bağladı. 2. Basileos bu dönemde çok sert tedbirler almış, barbarca davranmıştı. Öyle ki, 15 bin Bulgar askerin gözlerini oyarak kör ettiren 2. Basileos, komutanlarının da tek gözünü kör ederek, kör ettiği askerleri tekrar onun komutasında Bulgar Çar’ına geri göndermiştir.

Askerlerini bu hâlde gören Bulgar Çarı Samuel beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetmiştir. Esir aldığı Bulgar askerleri yağlı kazığa oturtmak, gözlerini oyarak veya kızgın mil çekerek kör etmek gibi, vahşi uygulamaları nedeniyle 2. Basileos’a Bulgarkıran lakabı verilmiştir.

Tarihteki ilk Ermeni tehciri

İmparator’un bir sonraki hedef Ermenilerdi.

2. Basileos’un tespitlerine göre; Doğu Anadolu’da hükümran olan Yahudi orjinli Bagradunî Ermenileri gerçekte Hıristiyan değildi. Hıristiyan olmadıkları için, Hıristiyanlığı bilerek yanlış yorumluyor, çarpıtıyorlardı; bu nedenle de bölgede gerçek Hıristiyanlık gelişmiyordu. Ermeniler tarih boyunca Bizans aleyhinde faaliyetlerde bulunmuş, Hıristiyan olmalarına rağmen, bir zamanlar ateşperest Perslerle bir olup Bizans’a saldırmışlardı; yakın zamanda ise Müslümanlarla bir olup, onlarla birlikte hareket etmişlerdi. Bir sonraki gün ne yapacakları, hangi güçle ittifak yapıp Bizans aleyhine faaliyette bulunacakları meçhuldü.

Uzun yıllar tahta olan tecrübeli imparator 2. Basileos, Bulgar tehlikesinden sonra ikinci tehlike olarak belirlediği Ermeni meselesini halletmeden ülkesinin feraha kavuşmayacağına inanıyordu. 2. Basileos’a göre, Perslerle, Sasanîlerle, Müslümanlarla bir olup daima ikiyüzlü siyaset takip eden Ermenilere, “Anadolu’nun kilidi” sayılan Doğu Anadolu kesinlikle teslim edilmemeliydi. 2. Basileos, hudutları emniyet altına almak için, Ermenileri tehcir etmek, Doğu Anadolu bölgesine inançlı Hıristiyanlar yerleştirmek, sınır boylarına askerî bölgeler kurmak istiyordu.

Çağrı Bey’in bölgeden ayrılmasından sonra büyük bir ordu ile Doğu Anadolu’ya geçen Doğu Roma İmparatoru 2. Basileos ilk olarak Vaspukaran Kralı Senekerim ile görüştü.

Vaspukaran Kralı Senekerim, maiyetinde üç bin kişilik kuvvet olan Çağrı Bey’in saldırısına karşı ciddi bir direniş gösterememişti. Bu defa karşısında Doğu Roma İmparatoru ve güçlü ordusu vardı. İmparator 2. Basileos, Kral Senekerim’e, ülkesini Selçuklu Türklerine ve diğer dış tehditlere karşı koruyabilmesinin imkânsız olduğunu, bu durumun Bizans’ın güvenliğini de tehlikeye düşürdüğü için, ülkesini kendisine teslim etmezse zor kullanarak işgal edeceğini bildirdi.

Bizans’ın gücü belliydi ve son senelerde Bulgarlara neler yaptığı da Kral Senekerim’in malûmuydu. 1021 yılında yapılan anlaşma ile Vaspukaran Kralı Senekerim, Kapadokya bölgesinde büyük bir arazinin kendisine verilmesi karşılığında, ülkesinin tamamını Bizans İmparatoru'na teslim etti. Anlaşma sonrasında Vaspukaran Kralı Senekerim, “Kapadokya Magisratusu” sıfatı alarak, ailesi ve yakınları ile birlikte Kayseri ve Sivas dolaylarındaki Bizans topraklarına yerleştirildi.

Vaspukaran Krallığı’nın ileri gelenleri de aileleri ile birlikte, Sivas ve Kayseri ve çevresinde zorunlu iskâna tâbi tutuldu. Göçe zorlanan Vaspurakan Ermenilerinin sayısı 40 binin üzerindeydi. Böylece tarihteki ilk büyük Ermeni tehciri yapılmış oldu.

İmparator 2. Basileos, Bagradunî Kralını razı ediyor

Vaspukaran Kralı ile işini bitiren Bizans İmparatoru 2. Basileos, Trabzon’a geçerek, Bagradunî Kralı 3. Simbat Hovhannes’i yanına çağırdı ve onunla, Selçukluların askerî gücü, savaş teknikleri hususunda görüşme yaptı. Selçuklulara bağlı Türkmen Yörüklerin dağlık arazilerdeki yaylalara yerleşmeye başladığını, Kafkaslardan Anadolu’ya kadar her yeri kapladıklarını, bu güçle asla baş edemeyeceğini anlattı.

İmparator 2. Basileos, Selçuklulara asla karşı koyamayacağını izah ettiği Bagradunî Ermenistan Kralı 3. Simbat Hovhannes’den ülkesini tamamen kendisine devretmesini istedi.

Kral 3. Simbat, Senekerim gibi hemen teslim olmadı, ileride dengelerin değişebileceğini umarak kurnazca davrandı ve zaman kazanmaya çalıştı. Kral 3. Simbat, İmparator’a şu teklifi sundu; Bizans’a tâbi olacak ve bütün yetkilerini İmparator 2. Basileos’a devredecekti, bunun karşılığında, hayatının sonuna kadar Ermenistan Kralı olarak tahtında oturacaktı. Kral 3. Simbat’ın ölümünden sonra Bagradunî Krallığı ve bağlı beyliklerin tamamı Doğu Roma İmparatorluğuna dâhil olacaktı. Teklifi kabul eden İmparator 2. Basileos, Bagradunî Kralı 3. Sımbat’a İstanbul ve Kayseri Zamantı (Pınarbaşı)’da bir saray, Zamantı çevresinde geniş topraklar hibe etti. Kars’ta bulunan Bagradunî beyine de Amasya civarında topraklar verdi.

Bagraduniler anlaşmayı tanımıyor

Kral 3. Simbat’ın 1040 yılında ölümüyle Bagradunî Krallığının bütün toprakları ve yönetimi, taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca Doğu Roma İmparatorluğuna geçti.

Fakat, Kral 3. Simbat’ın halefi Gagik Abas direnerek 20 yıl önce yapılan anlaşmayı uygulamadı. Ülkesini Bizans’a devretmeyen Gagik Abas, 2. Gagik adını alarak, tahta çıktı.

Dönemin Bizans İmparatoru 4. Mikhail Paflagonyalı, Kral 2. Gagik’e elçi göndererek, yapılan anlaşma uyarınca, tahtı bırakarak ülkesini Bizans’a teslim etmesini aksi hâlde üzerine ordu göndereceğini bildirdi.

Yazının devamı AVAZTÜRK DERGİDE...