ZİHNİ ÇAKIR
Maksadımız ne AK Parti’ye direktif vermek ne de FETÖ ile mücadeleye sekte vurmak
Son dönem hiç olmadığı kadar saldırı altındayız. Hele gerçekleri teker teker ortaya çıkaran haberlere imza attıkça, vurmadık etiket, atmadık iftira, etmedik hakaret bırakmıyorlar.
“İşin bir savcı bir hakime bakar” tehditlerine alışmıştık, hatta bu yönde Ankara’da kimi savcıların kapısını aşındıranları da duymuştuk, bunlar yemeyince itibarsızlaştırma operasyonları hız kesmez oldu.
Olsun, korkacak tırsacak değiliz, karnımızda boşluğumuz yok ki sancısını hissedelim.
Korkusuzluğumuzdan, geri adım atmayışımızdan şüphesi olmayanlar ise; bilhassa iktidar ve Erdoğan tabanına hedef göstermek için didiniyor.
Bilhassa Erdoğan’ın arkasından iş çevirenlerle, Erdoğan’da vücut bulan FETÖ ile mücadele sürecine kendi ajandalarını ekleyerek halel getirenler…
Bu iki güruhun geliştirdiği iki saldırı argümanı var: Erdoğan’ın arkasından iş çevirenler, “AK Parti'yi dizayn etmeye çalışmakla”, karanlık elleriyle açığa alma, ihraç ve tutuklama süreçlerine müdahale ederek FETÖ ile mücadeleye halel getirenler ise, “mücadeleyi itibarsızlaştırmakla” itham ediyorlar.
Birinci güruha gelelim önce…
Ne “partiyi dizayn etmek” gibi bir niyetimiz var ne de “k.çımızın üzerine oturup klavye ile partiye direktif vermek” gibi bir maksadımız…
Partiyi kişiler kurar millet dizayn eder…
Partinin lideri, gözünüzün içine baka baka, “FETÖ ile en ufak ilişkisi olanları aranıza almayın” diye bas bas bağırırken, “bunlara acırsanız acınacak hale gelirsiniz” diye haykırırken, siz bu sözlerin sahibini, söylediğiniz yalanlarla ikna edip bir FETÖ sanığını partinin ana karargahında görevlendirirseniz bu bizim için haberin kareköküdür.
Siz, liderin “metal yorgunluğu”, “defolular”, “AK Parti davasını idrakten uzaklaşanlar” tanımlamaları eşliğinde hiçbir siyasi liderin cesaret edemediği değişim sürecinin düğmesine bastığı yerde, pozisyonunuzu, “yorgun metallerin yerini değiştirerek”, “defolular arası nöbet değişimi yaparak”, “davayı çıkar ve ihtiraslarının aparatı sayanları tercih ederek” alırsanız, bu ülkenin ve bu milletin kaderine sahip çıkma refleksiyle buna tepkisiz kalamayız. Çünkü biz; ülkenin ve milletin hatta coğrafyanın kaderinin Erdoğan’ın kaderiyle birleştiğini, Erdoğan’a yönelik saldırıların temel hedefinin, Türkiye, Türk milleti ve bütün bir coğrafya olduğunu siyasi rant devşirme söylemi olarak değil, buna sonuna kadar inandığımız için haykırıyoruz avazımız çıktığınca.
Bizi “FETÖ ile mücadeleyi itibarsızlaştırmakla” itham eden güruha gelince…
Bu güruhun içinde, FETÖ’nün yıllar önce yaptığı konuşmalarda, “sahabeler” diye nitelendirdiği zaman ayarlı uyuyan hücreler de var. FETÖ ile sorunlu görünmesine rağmen siyasi iktidar ve Erdoğan düşmanlığı noktasında FETÖ ile aynı safta birleşebilenler de…
Bunlar, 15 Temmuz gecesi FETÖ’nün başarılı olması için avuçlarını ovuşturanlardan başkası değil…
FETÖ’nün halen deşifre edilmeyen hücreleri, gerek açığa alma gerek ihraç gerekse gözaltı ve tutuklama listelerine binlerce masumu eklerken, örgütün diğer planlarından olan, “öfkeli ve düşman kitleler yaratma, mağdurlar üzerinden kaos ve kargaşa oluşturma aynı zamanda da FETÖ ile mücadeleye olan güveni yok etme” çabasını sergilerken bizden sessiz kalmamızı ve süreci izlememizi bekleyen herkes, bu karanlık planın işbirlikçisidir.
Ne, “FETÖ’nün yarım bıraktığını tamamlama” planı olanlara ne de masum insanları açığa alma, ihraç ve tutuklama listelerine ekleyerek kaos ve kargaşa yaratıp FETÖ ile mücadeleye olan güveni yok etme amacı taşıyanlara karşı susacağız. Bizim mücadele desturumuz siyasi ikbal, maddi menfaat, ekonomik çıkar ve demogoji üzerine kurulu değil…
Bizim mücadelemizi tetikleyen, bu devlete olan sadakatimiz, bu ülkeye olan sevdamız bu millete olan muhabbetimizdir.
Bizler, bir milletin özgürlük, bağımsızlık, adalet ve demokrasi mücadelesinin kalesi olan medya düşmesin diye son nefesimize kadar mücadeleye and içmiş bir kadroyuz.
Belki birileri; yaşadığı gibi inanmaya başlayanlar, bütün bu yozlaşmışlıklarına ve ahlaksızlıklarına alkış tutacak kitleler üresin diye, Sunay Akın’ın tasvir ettiği gibi; “ahlaki değerlerden yoksun, çıkar peşinde, demagog bir basın” arzuluyor olabilir, ama biz olmayacağız.
Biz haksızlıklara karşı susmayacak, gizli ajanda sahiplerinin karanlık planlarına karşı tepkisiz kalmayacağız…