ZİHNİ ÇAKIR
Maliye Bakanlığı 'terörden zarar gören' tanımını genişletmeli!
Bugün Türkiye ekonomisinde hem makro hem de mikro anlamda oluşan ağır tablonun öncelikli sebebinin, küresel ekonomik müdahaleler olduğu mutlak. Çünkü, küresel sistem, kendi kontrolü dışında sistemsel revizyon hedefleyen Türkiye gibi ülkelerdeki partnerleri üzerinden, piyasayı tıkayacak argümanları devreye soktu şimdiye kadar olduğu gibi.
Bu argümanlar, piyasa hareketlerinin yanında terörün finansmanı boyutuyla da gösterdi kendini.
Biliyorum; şimdi son dönem açıklanan büyüme rakamları üzerinden bu tezime itirazlar gelecek. Oysa benim sorguladığım, kamu maliyesi alanında sağlıklı ve büyüme potansiyeli yakalayacak politikalar değil. Dış etkilere bağlı bunca istikrarsızlığa rağmen bütçe ve kamu maliyesi alanlarındaki bozulmanın kısıtlı ölçülerde kalmasının, iyi bir ekonomi yönetiminin sonucu olduğunu inkar etmiyorum.
Makro ekonomik verilerin, küresel anlamda bir ekonomik daralma yaşanırken olumlu bir seyre geçtiğini kabul edip, çok daha mikro düzeyde bir değerlendirme yapma maksadındayım.
Aslında beni buna iten de Maliye Bakanlığı’nın son dönem açıkladığı ve belli bir bölgedeki piyasayı rahatlatma amaçlı politikaları.
“Terörden zarar gören esnaf ve iş dünyası” tanımı üzerine birkaç kelam etmek amacım.
Maliye Bakanlığının "terörden zarar gören esnaf ve iş dünyası" tanımını sadece Doğu ve Günaydoğu’yla sınırlı tutup af-yapılandırma-öteleme getirmeyi planladığını açıkladı.
Açıkçası bana göre burada büyük bir haksızlık söz konusu. Terörün piyasadaki etkileri şüphesiz bölge ayrımı yapmaksızın yurdun dört bir yanında, ekonomik daralma ve krize sebep oldu. Doğu ve Güneydoğu ne kadar zarar gördüyse üretimin lokomotifi olan Batı da o oranların birkaç misli fazla zarar gördü.
Çok daha önemlisi, tırmanan terörün siyasi uzantısı olan partiye 7 Haziran ve 1 Kasım’da verilen oylar gökten zembille de inmedi. Bölge esnafının büyük bölümünün tırmanan ve bölgeyi kilitleyen teröre katkısı var. Elbette kimse cezalandırılsın demiyorum; ama mali piyasalardaki krizin esnafa yansımasını tolore edecekseniz bunu, terörün tırmanışında rol oynayanları ödüllendirerek değil, tüm esnafı kapsama alarak yapmalısınız.
MUTSUZ BİR TOPLUMLA SİFTAHSIZ ESNAFLA ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ KONUŞAMAZSINIZ
Ayrıca, bir yandan Anayasa değişikliği bir yandan Başkanlık Sistemi tartışılırken siftah yapamadan dükkan kapatan esnafla, ekonomik daralmayı derinden hisseden iş dünyasıyla bunu konuşamazsınız.
Daha bugün sayın Başbakan’ın açıklaması var; “istikrarı kalıcı kılmak için yeni bir Anayasa ve Başkanlık Sistemine geçilmeli” diyor. Doğru bir yaklaşım; satırı satırına katılıyorum. Ancak bunu yapmak için evvela, Doğusu Batısı fark etmeksizin bilhassa son 2 yıldır terörden kaynaklı kaosun sebep olduğu örtülü krizle patlama noktasına gelen piyasalar rahatlatılmalıdır!
Üretim ve ihracatın ana kumandası iller olan İstanbul’da, Bursa’da, Gaziantep’te, bürokrasinin ve ekonomi yönetiminin ana merkezi olan Ankara’da patlayan bombalar, sadece Doğu ve Güneydoğu ekonomisini mi krize soktu. Sadece bu bölge esnaf ve iş dünyasının imkanlarını mı daralttı? Suriye, Irak ve İran ve de Rusya’ya ihracat yapan, bu bölgelerde önemli yatırımları bulunan İstanbul, Bursa, Gaziantep ve dahi Ankara merkezli firmaların krizden etkilenme oranı bölgedeki ekonomik aktörlerden daha mı az?
Hiç lafı dolandırmaya gerek yok. SGK borçlarından vergiye ve hatta kredi borçlarına varıncaya kadar ekonomik hayatın tüm argümanlarına dair esnaf ve iş dünyasına devlet yeni fırsatlar sunmak zorunda!
Taktir edersiniz ki; piyasadaki daralmanın bir sonucu olan mutsuz toplum, siftah yapmamış esnaf, darboğaza girmiş iş dünyasıyla ne yeni bir Anayasa yapmayı ne de Başkanlık Sistemi’ni konuşulabilirsiniz. Bu siyaset sosyolojisine de aykırı...
Bir kez daha hatırlatacak olursak; bırakın ülke içindeki ekonomik yaşamı küresel ekonomiye entegre olmakla övünüp sonra da "terörden etkilenme" tanımını belli bir bölgeyle sınırlı tutamazsınız!
Bölgede üretim mi var? Kayıtlı ekonomi mi var? İstihdam kayıt altına alınabiliyor mu? Verdiğiniz elektriğin, kazanılmış gelirin vergisinin tahsilini bile yapamıyorsunuz o bölgelerde. Hal böyle iken terör tırmandıkça kayıt dışı ekonomiyle ihya olanları nasıl ayırt edeceksiniz?
Demem o ki; Maliye Bakanlığı’nın reel ekonomi üzerinden esnafı ve iş dünyasını ve hatta kredi piyasasını rahatlatacak gerçekçi adımlar atması şart!
Aksi halde bırakın terörden etkilenenleri, “teröre yardım edenleri desteklediği” gibi bir söylem karşısında savunma bile geliştiremez Hükümet.
Bizden uyarması…