Mazoşist...

“...Yüz yıl sonra çok farklı güvenlik tehditleri ile karşı karşıyayız. Gücünün çoğunu Suriye’deki çatışmadan alan Işid, bu bölgeyi kaosa sürükledi. İnsanları topraklarından kopartıp korkunç zalimlikler yaptılar. Topraklarını Suriye ve Irak’ın dışına Ortadoğu ve Afrika’ya kadar genişletmeye yelteniyor. Işid ve destekleyen aşırıcı unsurlar mesajlarını yayınlamak ve korkunç vahşetini yayınlamakta sosyal medya, ana akım medya ve araçlarını kullanıyor. İşgal ettikleri topraklardan binlerce mil uzaktaki iletişim ağlarına ve erişim sağladılar. Yabancı savaşçıların ve aşırıcı unsurların bölgeye gelmeleri ve ateşi körüklemeleri için akıllarını çeliyor” (İstanbul / 23 – Nisan – 2015)

Irak – Yeni Zelanda arası yaklaşık 17 bin km. Uçsan bir gün sürer ama bakın yukardaki açıklamanın sahibi olan Yeni Zelanda Başbakanı John Key Irak’a asker gönderme sebebi olarak bölgenin kaosa sürüklenmesini dert etmiş. Yani Işid teröristleri kanat takıp yola çıksa, 1 günde gidecekleri ülkeyi bile tehdit ettiği için 150 asker göndermişler.  Yerseniz! Ama Yeni Zelandalılar yemiş belli ki! Oysaki bizde ki Mazoşistler, her şehit haberinde Işid operasyonunu yerden yere vuruyor.

Bizim “Mazoşistlerin” bir başka iddiası ise, Daeş/Işid Türk silahı kullanıyormuş... Valla biz korsan M16 ve kaleşnikof üretiyormuşuzda haberim yokmuş? Bir yaşıma daha girdim. Şimdi saçmalıklara son bir ek daha yapıp gerçeklere girelim artık, çünkü bizim saftirikler iyice azıttı yalanda dolanda... Bakın Işid/Daeş videoları izliyorsunuz çeşitli medya araçlarında. Ne kadar profesyonel oldukları dikkatinizi çekti mi hiç? Ben 15 yıldır yazar ve yönetmen olarak ekmek paramı kazanırım, bunlar kadar iyi prodüksiyon hizmeti alan/veren görmedim. Çölün ortasında kafa keserek gezen bu canilerin ne ara Broadcast ürünler ve alt yapıyla bu teknolojiye sahip olduklarını düşünüp dururum.

Hadi bunu bir tarafa geçelim, yayın hızına bakın. Youtube, Facebook ve Twitter’in bu görüntüleri yaymak için gösterdiği çaba kadar değerli Mazoşist Basınımızın olayı servis etmekteki histeri krizi de ayrıca ilginçtir. Mesela kimileri güya hastaneye gidip yaralı subayla röportaj yapmış. Ve subay ona demiş ki “Işid’in elinde Türk Yapımı silahlar var...” Peki ne bunlar, niye söylememiş. Fırtına Obüsler mi, Altay Tankları mı yoksa Milli Piyade Tüfeği mi? Yani başkaca bilinen bir seri üretimimiz yok. Yalancı olmalarının dışında üstüne birde kör bunlar. Yahu teröristlerin resimlerine baksanıza. Türk malı ne görüyorsunuz!

Gelelim acı gerçeklere; Işid’in profesyonel silahlara ulaşması 10 Haziran 2014’te ki Musul’un işgalidir. O işgal sırasına Irak Ordusunun modernizasyonu için ABD tarafından hibe edilen/satılan binlerce araç, gereç ve silah ışid’in eline geçmiş, o günden itibarende örgüt saldırılarına aralıksız girişmiştir.

Öyle silahlı külahlı pikapları bizim sanayi bölgelerinde bile yaptıramazsın. Azıcık insaf edin sallarken. Gelelim Işid kimyasal silahı bizden aldı yalanına. Gerçi bu ara yalan olduğu ortaya çıkınca terk ettiler ama olsun biz yinede geç kalmış bir cevap verelim. Üretmediğimiz bir şeyi nasıl olurda bir başkasına satabiliriz. Hadi diyelim ki Avrupa’dan alıyoruz, e-e avrupa bu fırsatı günü gelirde bize karşı kullanmaz mı? Ayrıca zehirli gaz alıp – satmak öyle kolay bir iş mi? Nasıl taşıyacaksın, nerde depolayacaksın?

Hiç kimseye, şehitlerimizin kutsal emanetleri üzerinden karanlık hesap gördürmeyiz. Varsa siyasi, ticari bir derdiniz açık konuşun, şehidimizin naşının arkasına saklanarak sallamayın. Kimse şehadet ticareti, siyaseti veya sahipliği yapamaz.

Bu vatanın evladı, bu milletin geleceği için kutsal üniformasını (Asker – Polis) terletiyor ve ölümü göze alarak kurşunların üzerine yürüyorsa, bu sizin ve efendilerinizin mevki, makam ve itibar kazanması/kaybetmesi saikiyle değil, içinden çıktığı bu binlerce yıllık öykünün bir kahramını olduğu içindir.

Önceki ve Sonraki Yazılar