MHP Kurultayı ve Akşener Efsanesinin bitişi!

MHP’nin 19 Haziran günü yapılan Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nı doğru analiz etmek gerekirse, estirilen Meral Akşener rüzgarının MHP’de sınırlı bir karşılık bulduğu söylenebilir.

Akşener cephesinde toplanan MHP’lilerin büyük bölümü, AK Parti ve Erdoğan düşmanlığının tetiklediği intikamcı hissin esiri. Bundan dolayı da Akşener ve onun destekçileriyle, bu intikam hissini karşılayacak bir odak olarak gördükleri Fetullahçı Terör Örgütü arasında bir zilliyet ilişkisi gözle görülür bir şekilde var.

Konum bu değil. Akşener’in Fetullahçı olup olmadığı noktasında bir değerlendirme de yapmayacağım.

MHP’nin Genel Merkez’e rağmen Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın hemen akabinde, sosyal medya hesabımdan aynen şu ifadeyi kullanmıştım: Bugün MHP'de muhalifler için söylenen rüzgarın, fırtınanın aslında kimi adayların efendilerinin yellenmesinden ibaret olduğu anlaşıldı bence…

Birilerinin bu ifadeye incindiğinin farkındayım. Ama bu bir gerçek.

Bunca rüzgar, özellikle Meral Akşener açısından FETÖ’nün yellenmesinden ibaretmiş meğer.

Bu tezimi açıklamak için kurultayda ortaya çıkan sayısal veriler bile yeterli.

MHP’nin kayıtlı delege sayısı 1187.

Meral Akşener cephesi, 450 imza topladıklarını söylüyordu. Üstelik bu açıklamalarından sonra da 7 ay il il dolaştılar.

Kurultay’da çıkan hazirun imzalarına bakılırsa, bu rakama muhalif diye tabir edilecek 200 delegenin katıldığı, Akşener cenahının ise bu 200 delege ile de hiçbir bağının olmadığı görülüyor.

Bu arada, Akşener cephesinin, toplanan 450 delege imzasını, muhaliflerin birlikte hareket ederek imza topladığı beyanıyla aldığını hesaba katınca bu 450 delegenin de bizzat Akşener’i destekleyen delegelerden ibaret olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü bu delegeleri kandırma söylemini ortaya atan biz değil, muhaliflerden Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan gibi isimlerdi.

TEK BİR HAMLE AKŞENER EFSANESİNİ BİTİRDİ!

Bu arada, Sinan Oğan’a yakınlığı ile bilinen hasan Hüseyin Türkoğlu’nun 170 üst kurul delegesinin imzasıyla Divan Başkanlığına önerildiğini de dikkate almakta fayda var. Akşener’in, kendisi dışındaki adayların 30-50 delegesinin olduğu yönündeki söylemleri sadece Divan Başkanlığı için açılan teklifte bile çürümüş oldu. Çok daha ilginci, eğer Koray Aydın ve Ümit Özdağ, Sinan Oğan’a yakınlığı bilinen Hasan Hüseyin Türkoğlu’nu desteklemiş olsaydı, Akşener’in adayı olan Musavvat Dervişoğlu seçilemeyecek ve Akşener efsanesi o noktada tükenmiş olacaktı. Ancak, Akşener’in, centilmenlik anlaşmasını bozarak kurultay salonuna doldurduğu bindirilmiş kıtaların baskısına boyun eğen Özdağ ve Aydın, Akşener’in orada tükenişini de kısmen engellemiş oldu. Üstelik delege iradesini tribün baskısına teslim ederek.

Tabii ki bu kendileri açısından bir strateji olabilir. Akşener’in Genel Başkan seçilmesi durumunda partide ikinci üçüncü adam olmak gibi bir politika da izlemiş olabilirler. Ancak, Akşener’in yelkenlerini dolduran rüzgarın FETÖ’nün yellenmesi olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, Akşener’in hazırlayacağı yönetim listesinde FETÖ ile ilişkili olmayanların kendine yer bulması imkansız.

SEÇİMLİ KURULTAYDA AKŞENER'İ BEKLEYEN BÜYÜK HÜSRAN

Şimdi 10 Temmuz’da yapılacak Olağanüstü Seçimli Kurultay sürecine giriyor MHP. O kurultayda, muhalif adayların Akşener adına feragat etmemesi durumunda Akşener’in Genel Başkan olması imkansız. Kendisini destekleyen 350-375 civarı bir delege ile ikinci üçüncü turlarda seçilmesi olanaksız. Ve hatta Devlet Bahçeli en şanslı aday olabilir bu durumda. Çünkü MHP’nin Genel Başkanı’nı, Akşener’i, gizemi ortadan kalkmamış fonların desteğiyle illerde görkemli törenlerle karşılayanlar değil; 1187 üst kurul delegesi seçecek.

Üstelik, Tüzük değişikliğini sağlayacak delege çoğunluğunu bile, merhum Ali Güngör’ün itibarını iade edeceğiz söylemiyle elde ettiklerini unutmamak gerek. Yine, hazirun listesine imza atılırken 100’e yakın delegenin yanlış bilgilendirmeyle kurultayda zorunlu olan sayıya dahil edildiğini Koray Aydın da Ümit Özdağ da çok iyi biliyor. Akşener dışındaki muhalifler, onun, kurultay ve kurultay atmosferini kendi lehine çevirmek için her türlü manipülasyona başvurduğuna bizzat 19 Haziran günü tanıklık etti.

Buna rağmen, doğru analiz edildiğinde, 19 Haziran günü bittiği görülen Meral Akşener efsanesi, 10 Temmuz’da MHP bağlamında tarihe de gömülebilir.

Akşener dışındaki muhalifler, aslında efendilerinin yellenmesinden ibaret olduğu ortaya çıkan Akşener rüzgarını, doğru bir strateji ile MHP’nin üzerine çökecek kara bulut olmaktan da uzaklaştırabilir. Bunu yapabilmek için izlemeleri gereken yol, muhalif olmanın tanımını doğru koymaları gerek. 20 yıldır siyasetin içinde ve birlikte yola çıktığı herkesi yarı yolda bırakan bir profilden siyasette var olduğunu iddia ettikleri boşluk da dolmaz, MHP’ye rüzgar getirecek bir lider de olmaz. Olsa olsa her geçen gün umudunu yitiren FETÖ’ye yeni bir umut olur.

Bekleyip göreceğiz elbette. Ancak şu bir gerçek ki; aylardır estirilen Meral Akşener rüzgarı aslında diğer muhaliflerin gücünü devşirmekten ibaretmiş.
Bakalım diğer muhalifler, tabandan gelen güçlerini 10 Temmuz’da Akşener projesine mi yatıracak yoksa söylemlerinde hedefledikleri MHP’nin re-organizesine mi…

Önceki ve Sonraki Yazılar