NECDET PEKMEZCİ
Soba, pencere camı ve iki ekmek yerine dört kamera
Tarih; 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'nde durmalıydı! Herkes üniformalı ve apoletliyken!
Ama öyle olmadı!
Bolca hain çıktı Akıncı'dan haliyle bir de kahraman!
Akıncı aslına döndü; yeniden Mürted olarak tanınır oldu!
Şurada, orada ve burada; suçsuzlar ve masumlar kurşuna dizildi.
Aslında, bundan sonra hiç kimse masul olmadı!
Anlayacağınız, olan suçsuzlara yani masumlara oldu.
Haliyle gazileri kurtarabildik bir de kahramanları...
Ki coğrafyada ölmeden kahraman olmanın imkanı yok...
Gerçek öyküyü yazmak mühim. Ama orada da kişisel tarih işin içine giriyor. Hele Akıncı'nın 15 Temmuz'unu yazmak söz konusuysa; hal çetrefilleşiyor.
Yine de yazalım, ya da becerebilirsek anlatalım; o vakti; Akıncı Üssü'nde yaşananları.
Sorularla başlayayım;
O; ötekilerin bilmediğini mi sanıyordu?
Veya ötekiler; O'nu bildiklerini biliyorlar ya da söylemiyorlar mıydı?
Ya da O; ötekilerin bildiklerini düşünüyor, bilmediklerini bilmiyor muydu!
Öyküyü anlatmak gerek!
Yanıtsız sorular dururken, öyküyü anlatmak mühim mesele...
Doğrular, ki iktidar ile alakalı; insanın kurşun yerine "anfizemden" ölesi geliyor...
Yenilgi haliyle öksüz; zaferinse en az yüz babası var.
Yalanı da unutmamak gerekiyor 16 Temmuz sabahında..
Yenilgi ne kadar yalnız ve bekarsa yalanın da yüz bin, hatta ve hatta 80 milyon çocuğu var...
İşin aslı, doğru bekar ve yalnız; Yılmaz Güney'in yazdığı gibi "Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz!"
Hepi topu istediğimiz; "Bir jenaratöre bağlı ve darbecilerin karartmayı beceremedikleri 4 kamera görüntüsü..."
Bize verilense, Akıncı Üssü'nde gırtlağı sıkılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar!
Rivayet muhtelif olsa da gecenin kahramanı dönemin Tümgenerali, sonrasının Korgenerali Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı....