CEMAL DEMİRTAŞ
SÖZ MECLİSTEN İÇERİ
Yaşı 35 ten yukarıda olan milli görüşçüler çok iyi bilirler. Hemen hemen her hafta mutlaka bir konferans, mutlaka bir eğitim toplantısı yapılırdı. Öyle parti içi falan degil, bizzat millete açık, ya kapalı spor salonlarında, ya da düğün salonlarında...
80'lerin ortasından itibaren bu öyle yoğun hale geldi ki, pazartesi Ödemiş, Salı, Bayındır, Çarşamba Selçuk, Perşembe İzmir, Cuma tatil gibi olurdu. Gündüz okul, akşam konferans.
Partinin ve davanın iyi hatipleri gece gündüz demeden memleketin en ücra köşelerine kadar giderlerdi.
Şevki Yilmaz,
İbrahim Halil Çelik,
Hasan Hüseyin Ceylan,
Şevket Kazan,
Abdurahman Dilipak,
Yasin Hatipoğlu ...
en fazla koşturanlar idi. Şimdi herkes farklı bir partide. Olsun. Allah hepsinden gani gani razı olsun.
Bu konferansların iki ana amacı vardı. Birincisi davanın ehemmiyetini bihakkın millete anlatmak, ikincisi cihad ruhunu canlı tutarak sahada çalışmalar yapanlara doping etkisi yapmaktı. O zaman büyüklerimiz kapı kapı dolaşırdı. Hatta pavyonlarda, barlarda bile dava anlatılıyordu. Kaç defa gazeteler manşet bile yapmıştı. Çok da başarılı oldu. Önce belediyeler birer birer Refah Partisine geçti. Ardından Meclisin kapıları açıldı. % 2 bile alamaz denilen Refah Partisi tarih yazdı.
Bugün AK Parti 12 milyonluk kocaman bir aile. Bu kadar muazzam aileyi bir arada tutmak da diri tutmak da mesele tabi.
AK Parti'yi bir arada tutan en mühim husus kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğanın şahsıdır. Bunu hiç kimse inkar edemez, es geçemez, başkası da yapamaz.
Diri tutma mevzuu biraz su götürür halde.
Günümüz internet çağı. Herşey açık, isteyen istediğini dinlesin demek da var. Gruplar var, hergün çeşitli platformlarda canlı yayınlar var, Reis var en azından. O zaten herşeyi söylüyor. Bu yeter.
YETMEZ. YETMEZ. YETMEZ.
Eskiden oy milletin vijdanındaydı. Az konuşur çok düşünürdü. Kararını ona göre verirdi.
Şimdi? Şıklar o kadar çoğaldı ki, vijdan en sona kaldı.
Daha düne kadar "bizim oğlan" büyüdü, semirdi, şimdi oyun kuran oldu, oyun bozan kısmı bitti.
Daha düne kadar "Bize Cenabı Allah'ın lütfu, hoca lakaplı, başka yere gidersem covid için gereken tükrüğü bana atın" diyenler, karşı mahallenin meydanına heykeli dikilir oldu.
Daha düne kadar "ben makam mevki için gelmedim, Reis bana çaycı olacaksın dese seve seve..." diyenler, hadi azıcık senin yerine kardeşin geçsin denilince, utanmadan "ahde vefa"dan bahseder oldu.
Eeee. Ne var bunda ?
Böyle vurdumduymaz olmaya devam et sen.
Görürürsün ne olacağını. İş işten geçtikten sonra tabi.
Bugün Anadolunun her köşesinde santim santim yapılan çalışmalar bunlar.
Boş verin CHP 'nin salvolarını, desteksiz atışlarını. Onu millet saymıyor zaten.
Kritik kelimesi bizim mahalle için mühim.
50 ye iki var ya. O iki kadar büyük hiçbir şey yok işte. Siyasette hesaplar başkadır. Senin ellin, benim iki mden küçük dedirtir. Dedirtmekle kalmaz bir de güzel güzel ispat eder şaşar kalırsın.
Acizane fikrim AK Parti eğer rahat rahat seçimi almak istiyorsa gece gündüz çalışmak zorunda. Her eli tutmak, her soruya cevap vermek zorunda. Ev ev, köy köy, mahalle mahalle. Seçime sadece 2 yıl var. Hiç de çok zaman değil. Hiç de kolay değil.
Milletin beynini öyle bulandırıyorlar ki.
Bunları ancak aralıksız tam bir yıla yayılan toplantı, konferans, seminerlerle ancak absorve edebiliriz.
Çok değerli hatipler var bu davada.
Şevki Yılmaz bu davanın en gedikli hatibidir. O bir günde 3-4 tane bile konferans verebilir Allahın izni ile.
Sonra ;
Mehmet Metiner,
Metin Külünk,
Tevfik Göksu,
Numan Kurtulmuş,
Binali Yıldırım...
Sonra...
Alfabenin bütün harflerinden oluşan bir sürü vakıf, dernek, ocaklar...
Her gün salvo üstüne salvo atanlar. Beş yıldızlı otellerde aylık 3, 4, 5 gün sözde(!) toplantı adı altında tatil yapan koca koca sendika, kurum, kurulus, vakıf ve dernekler..
Ne zaman bitecek tatiliniz acaba?
Seçim bittikten sonra mı?
Bunlar hiçbir şey yapmıyorsa bile en azından bulundukları mahaldeki teşkilatlar ile organizeli konferanslar tertip etmeli.
Herkes tek cümle ile işi bağlıyor tabi.
Ya boş ver bunları. Reis ile Bahçeli son dakikada bir çıkış yapar, herşeyi alt üst eder, seçimi alır.
Tek hayal bu.
Ben neden rahatımı bozayım diyor yani. Bulmuşum koltuğu makamı. Bir daha ya gelir ya gelmez. Ben keyfime bakarım.
Diyor.
Ya tersi olursa?
Ya o keyif geriye dönerse?
Bu iki yıllık sürenin bir yılı tamamen konferanslarla, öyle bir kere değil, periyodik olarak geçmeli. Yerel teşkilatlar sadece partili küçük gruplara whatsapp grubu ile sözde bedava davacılık yapmamalı. Her yönetim kurulu üyesinin en az 50 kişilik bir grubu olmalı, bunların tamamı bir merkeze entegre olmalı. Günlük olarak yapılan icraat, atılan iftiralara cevap dışında milletin aklındaki her soru cevap bulmalı. Millete DEĞER verilmeli. Bu senden bu benden diyerek ayrım ise asla olmamalı. Dava benden olana degil, benden olmasını istediğime anlatılmalı. Kendi aramızda değil.
Bu hiç da zor değil.
Nasıl olacak bu iş diye soran olursa da söyleriz planı.
Çizmeleri depodan çıkarma vakti geldi.
Oturmak yasak, yürümek yasak.
Koşmak mecburi.
Selam ve dua ile.