Terörle mücadelede yeni paradigma ve Mardin izlenimleri!

Milletçe çetin bir süreçten geçiyoruz. Bir yandan devletin vites yükselttiği terörle mücadele diğer yandan küresel sistemin kendini yenileme hamlesinin merkez üssü haline getirdiği Suriye özelinde Ortadoğu ve bölgede yaşanan gelişmeler.

Bütün bu karmaşa içinde, terörle mücadelede çok belirgin bir paradigma değişimi yaşıyoruz. Açıkçası bu paradigma değişimi, Ortadoğu’da, Türkiye’nin egemenliğini de tehdit eden oldu-bittiyi engelleme merkezine de oturmuş.

Devlet, FETÖ ve PKK ile mücadele konseptini halkın mutlak desteğine yaslamış durumda. Her iki ve hatta DAEŞ ile birlikte üç terör örgütü ile mücadelede, halkın kahir ekseriyetinin beklentilerini karşılayacak cesur adımlar atılıyor.

Örgütlerin hamisi olan AB ve ABD’nin, atılan bu adımlar karşısındaki tutumları ve aldıkları tavrın, Devlet politikası açısından kıymet-i harbiyesi de yok artık. Doğru olan da bu… Düne kadar “onlar ne der” dedik ve geldiğimiz nokta ortada, bundan sonra izlememiz gereken en doğru duruş, “şimdi onlar düşünsün” olmalı.

Terörle etkin ve etkili mücadelede, örgütleri koruyup kollayan, terör örgütleri ile ilişki ve iltisakı olan herkes yargı önünde hesap verecek belli ki… Bu kararlılıktan asla taviz verilmemeli. Daha iki gün önce Diyarbakır’dan 10’dan fazla can alan terör saldırısından PKK’yı beri tutmak için çırpınanların, PKK’nın siyasi ayağına yönelik demokrasi ve düşünce özgürlüğü palavralarını elimizin tersiyle itmeliyiz.

Yine gerek HDPKK’ya gerek FETÖ Cumhuriyet’ine yönelik terör operasyonlarını zamanlama ve şekil açısından eleştiren mahallenin gel-git akıllı romantiklerine de tıkayın kulaklarınızı. Onlar ki ellerinden gelse tutuklu PKK üyeleri Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi isimleri avuçlarına alıp barış güvercini diye uçurmak için sırada bekliyorlardı.

Bebek katili Öcalan için Mandela güzellemesi çekip belgesel hazırlıklarına bile başlamışlardı muhtemelen.

Ben size asıl gerçeklerden söz etmek istiyorum özetle. Devletin terörle mücadeledeki değişen paradigmasının en somut yansımalarından.

Sosyal medyada etkin olanların da takip ettiği üzere 3-4 kasım tarihlerinde Mardin’e kısa bir seyahat gerçekleştirdim.

Mardin, bilhassa Nusaybin Operasyonu ile terörle mücadelenin en stratejik merkezi haline gelmişti. Bu sadece PKK için kullandığım bir ifade de değil. FETÖ ile mücadelede de aynı şeyi söylemek mümkün. Mesela 15 Temmuz gecesi hainlere karşı dimdik duran Mardin Valisi Mustafa Yaman ve ekibinin bu tavrı, FETÖ-PKK işbirliğiyle hedeflenen lokal işgalin de önüne geçmiş.

FETÖ üyelerinin tespiti ve tasfiyesi, yargıya teslim edilmesi için yürütülen çalışmalarda kılı kırk yaran bir OHAL yönetimi var. Bu da halkın büyük taktirini toplamış.

Vali Yaman, gece-gündüz halkın içinde. Devletin kapısı, Valilik Makamı, belirlenmiş günlerle sınırlı değil, her gün açık halk için.

Devlet ile halk arasındaki güven duygusu Vali Yaman ile perçinlenmiş. Halkın devlete güveni en üst seviyede. Bu güven duyusu örgüte yönelik tepkiyi de zirveye çıkarmış. Örgüt üyelerinin olası eylemlerine katılım sayısı yok denecek kadar az seviyede kalıyor.

Devlet tam bir kenetlenme içinde Mardin’de. Özlenen bir uyum var. Vali, Kaymakamlar, Emniyet Müdürleri, İl Müdürleri, İstihbarat Başkanları, Askeri bürokrasi ayrımsız devlet otoritesi etrafında kenetlenmiş.

Halkın anlattıklarından, Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün de, Vali Mustafa Yaman’ın getirdiği olumlu atmosfer nedeniyle popülaritesini kaybettiğini anlamak mümkün. Öyle ki; her yerde PKK ile ilişkili belediyelere kayyım atanırken, yakın bir zamanda Ahmet Türk içine düştüğü çıkmazdan kurtulmak için görevi bizzat kendisi kayyıma devrederse sürpriz sayılmaz.

Gazetecilik açısından şanslı olduğuma hep inandım. Bunu Mardin’de bir kez daha yaşadım.

PKK/PYD unsurlarının Kamışlı bölgesinden Nusaybin’e çıkan yarım kilometreye yakın tüneli orada olduğum dakikalarda tespit edildi ve bölgeden ayrılmamdan hemen önce infilak ettirildi. Bütün aşamalarında, devletteki ahengin olası sızıntıları önlemede ne denli önem taşıdığına da tanık oldum. Aynı şekilde HDPKK’ya yönelik terör operasyonu kapsamında 3 vekil Mardin’den ayrıldığım dakikalarda gözaltına alındı. Orada da o ahengin önemine tanıklık ettim.

Ve sabahında, terörist vekillerin gözaltı işlemi için beklenen tepki de Mardin Valisi Mustafa Yaman ve ekibinin ektiği kardeşlik tohumları nedeniyle başlamadan bitmişti.

Mardin’de kiminle konuşsanız Vali Mustafa Yaman’ın farklılığını işitiyorsunuz. Devletin şefkat elini, yüreğe dokunan yaklaşımını hisseden Mardin’li de Vali Yaman’ı bağrına basmış.

Onu kimi zaman kafelerde halkla iç içe kimi zaman da elinde mikrofonla duygulara tercüman olan ezgileri seslendirirken gördük.

Belli ki devletin terörle mücadeledeki paradigma değişiminin en nemli ayağını halkı sürece doğrudan dahil etmek, devletle aynı safta tutmak. Bunu Vali Mustafa Yaman Mardin’de başarmış. Diğer illerde de başarıldığında emin olun terörle mücadelede yarım yüzyıla yakın zamanda alınamayan mesafe birkaç ayda alınabilir.

Hele bu mücadele Süleyman Soylu gibi gözünü budaktan esirgemeyen, hiç kimsenin hatırını milletin ve devletin hatırından üstün tutmayan birinin liderliğinde yürüyorsa hiç ama hiç endişe etmeye gerek yok.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar